İsimlerin başında “harf-i cer” denen harfler olursa o ismin sonunu esre yaparlar. Bu harf-i cerler en çok kullanılış sırasına göre örnekleri ile beraber şöyledir:
Kâide:(مِنْ) harf-i cerinden sonra gelen isim harf-i tarif (الْ)ile başlıyorsa nun’a cezim yerine fetha verilerek öbür kelimeye geçiş yapılır: مِنَ الْبَيْتِ (minel beyti), مِنَ الْبَابِ (minel bâbi) gibi.
Not: Bu harf-i cer ألْ ile ma’rife olan bir ismin başına geldiğinde harf-i tarifin elifi hazfedilir (kaldırılır, atılır): اَلْبَيْتُ – لِلْبَيْتِ اَلطاَّلِبُ –لِلطاَّلِبِ gibi.
كَ
gibi
اَلْأَرْضُ كَالْكُرَةِ.
Dünya top gibidir.
أَحْمَدُ كَالْأَسَدِ.
Ahmet arslan gibidir.
حَتَّي
...ceye kadar, ta ki
حَتَّي الْمَوْتِ
Ölüme kadar (ölünceye kadar)
عَبَدْتُ اللهَ حَتَّي الْمَوْتِ.
Ölüme kadar (ölünceye kadar) Allah'a ibadet ettim.
رُبَّ
olur ki, belki, bazı, nice vardır
رُبَّ طاَلِبٍ ماَ كَتَبَ الدَّرْسَ.
Ders yazmayan nice öğrenci vardır.
مُذْ - مُنْذُ
..den beri, ..dan beri, ..den itibaren
وَجَبَتِ الصَّلاَةُ مُنْذُ الْبُلوُغِ.
Buluğdan itibaren namaz vacip oldu.
F Mef’ûlu bihin harekesi mansûbtur (üstündür). Aslında fiil ve fâilden sonra geriye kalan kelimeler ve harf-i cerler mef’ûldür. Fakat harf-i cer alan mef’ûlü bihin son harfinin harekesi esre olur ve o kelimeye mefulun bih gayr-i sarih denir. Harf-i cer almayan mef’ûle mef’ûlun bih sarih denir. Genellikle cümlede önce mef’ûlün bih sarih (üstün harekesini açık olarak alan mef’ûl), sonra da mef’ûlün bih gayr-i sarih (üstün harekesini açık olarak alamayan mef’ûl) yazılır.
Yukarıda gördüğümüz cümlelerde bazen fiilin üstün harekeyle harekelenen açık bir meful aldığını, bazen de açık mef’ûl almayıp harf-i cerle devam ettiğini görürüz. İşte açıkça mef’ûl alan fiillere müteaddî fiil, fâiliyle yetinip mef’ûl almayan ya da mef’ûlünü harf-i cerle alan fiillere de lâzım fiiller denir.
Müteaddi yani mef’ûl alan fiilde fâilin yaptığı iş başkasına geçer veya herhangi bir şeyle alakası bulunur. Türkçe karşılığı geçişli fiildir.
أَكَلَ فَرِيدٌ الْخُبْزَ. Ferit ekmeği yedi.
Bu cümlede “Ferit neyi yedi?” sorusunu mutlaka sorarız, yani fiil mef’ûl istemektedir.
ضَرَبَ خَالِدٌ الْوَلَدَ. Halit çocuğu dövdü.
Bu cümlede de “Halit kimi dövdü?” sorusunu sorarız. Halid'in yaptığı iş başkasıyla alakalı olup onlara geçmektedir.
Lâzım fiil ise; fâiliyle yetinip mef’ûl almayan fiildir. Fiilin yaptığı iş kendisinde kalıp başkasını etkilemez. Türkçe karşılığı geçişsiz fiildir.
جَلَسَ خَالِدٌ. Halit oturdu.دَخَلَ خَالِدٌ. Halit girdi.
Bu cümlelerde mefulü gerektiren neyi, neye ve kimi, kime gibi soru akla gelmemektedir. Yani mef’ûle gerek yoktur. Bu konuyu şu şekilde de ifade edebiliriz:
KAİDE: Arapça’da fiiller mef’ûllerine göre çeşitli kısımlara ayrılırlar:
a) Hiç mef’ûl almayan fiiller: Yukarıda işlediğimiz gibi fâiliyle yetinip mef’ûl almayan “Lâzım fiiller” bu grubtandır.
b) Mef’ûlünü harf-i cerle alan fiiler: Bazı fiiller beraberlerindeki (kendine ait) harf-i cerle birlikte tek bir mana ifade ederler. Artık yanındaki harf-i cer aslî manasında tercüme edilmez. Dikkat edilmesi gereken nokta; bu harf-i cerlerin fâilin başında değil, mef’ûlün başında geldiğini unutmamaktır. Söz konusu bu fiiller mef’ûllerini aşağıdaki harf-i cerlerden biri ile alabilirler:
c) Mef’ûlünü harf-i cersiz alan fiiller: Yukarıda örneklerini gördüğümüz müteaddî fiiller bu grubtandır. Harf-i cere ihtiyaç olmaksızın direk mefullerine bağlanırlar. İlerdeki konularda göreceğimiz gibi bazı fiiller yine harf-i cere ihtiyaç olmaksızın iki ya da üç mef’ûl alarak da tam bir cümle oluştururlar:
وَجَدَ الْإِنْساَنُ الْعِلْمَ ناَفِعاً.
İnsan ilmi faydalı buldu.
FŞu bilgiyi akılda tutmamız bundan sonraki konular için zorunludur:
Üstün harekeye fetha, böyle harekelenmiş kelimeye mansûb, bu duruma da nasb hali deriz. Ötre harekeye zamme, böyle harekeli kelimeye merfû veya mazmûm, bu duruma da ref hali deriz. Esre harekeye kesre, böyle harekeli kelimeye mecrûr veya meksur, bu duruma da cer hali deriz. Aynı şekilde tutarlı işarete de cezm, böyle harekeli kelimeye de meczûm deriz.
Müzekker; canlı ya da cansız varlıkların erkek olanını gösteren isimdir. Türkçe’dekinin aksine Arapça’da cansız varlıklar da müzekker ya da müennes kabul edilmektedir. Müzekker ismin herhangi ayırıcı bir harfi yoktur:
أَبٌ
baba
اَلتِّلْميِذُ
öğrenci
رَجُلٌ
adam
اَلْحِصاَنُ
at
اَلْكِتاَبُ
kitap
باَبٌ
kapı
خاَلِدٌ
Halit
قِطٌّ
kedi
اَلْمُؤْمِنُ
mü’min (erkek)
Müennes; canlı ya da cansız varlıkların dişi olanını gösterir.
Cümlede fiil ile fâil arasındaki uygunluk gibi müzekker müennes uygunluğu istenilen durumlarda sıfatlar müzekker halden aşağıdaki örneklerde görüldüğü gibi müennese çevrilir[3]:
نَظيِفٌ ث نَظيِفَةٌ
temiz
جَميِلٌ ث جَميِلَةٌ
güzel
كَبيِرٌ ث كَبيِرَةٌ
büyük
مُسْلِمٌ ث مُسْلِمَةٌ
müslüman
مُجْتَهِدٌ ث مُجْتَهِدَةٌ
çalışkan
نَشيِطٌ ث نَشيِطَةٌ
neşeli, dinç
b) Elif-i Memdûde (Uzun elif): (اء) Bu elifle biten isimlerin müennes olması için eliften sonra gelen hemzenin kelimenin kök harflerinden olmaması gerekir[4]. Bu tür müennes isimler genelde sıfat anlamı taşıyan isimlerdir[5], elif ve hemze de ekleme harflerdir.
أَحْمَرُ ث حَمْراَءُ
kırmızı
أَسْمَرُ ث سَمْراَءُ
esmer
أَخْضَرُ ث خَضْراَءُ
yeşil
أَبْيَضُ ث بَيْضاَءُ
beyaz
أَسْوَدُ ث سَوْداَءُ
siyah
أَصْفَرُ ث صَفْراَءُ
sarı
أَعْرَجُ ث عَرْجاَءُ
topal
شَقْراَءُ
sarışın
اَلصَّحْراَءُ
çöl
c) Elif-i Maksûre (Kısa elif): (ى) İsimlerin sonunda noktasız ى şeklinde yazılan ve kendisinden önceki harf fethalı olduğu için elif olarak okunan bu harf o ismin müennes olduğunu gösterir[6].
سَلْمىَ
Selma
أَكْبَرُ ث كُبْرَى
daha büyük
لَيْلىَ
Leyla
أَصْغَرُ ث صُغْرَى
daha küçük
حُبْلىَ
hamile
عَطْشاَنُ ث عَطْشَى
Susuz
* Bu üç te’nis (müennes) alâmeti olmadan da müennes olan isimler vardır. Bunlar:
1-Kadınlara ait özel isimler:
سُعاَدُ
Suad
هِنْدُ
Hint
زَيْنَبُ
Zeynep
مَرْيَمُ
Meryem
2-Dişi varlıklara delâlet eden isimler:
أُخْتٌ
kızkardeş
أُمٌّ
anne
3-Vücudun çift organlarının isimleri:
أُذُنٌ
kulak
عَيْنٌ
göz
رِجْلٌ
ayak
4-Ülke, şehir ve kabile isimleri:
مِصْرُ
Mısır
اَلشاَّمُ
Şam
غَطَفاَنُ
Gatafan kabilesi
5-Rüzgar ve çeşitli ateş isimleri:
سَعيِرٌ
kuvvetli ateş
ناَرٌ
ateş
دَبوُرٌ
batı rüzgarı
6-Canlı fakat akıl sahibi olmayan topluluk isimleri:
إِبِلٌ
develer
غَنَمٌ
koyun, keçiler
حَماَمٌ
güvercinler
* Bunların dışında müennes olduklarını duyarak veya sözlüklere bakmak suretiyle öğrendiğimiz bazı kelimeler vardır ki bunlara semâî müennes (işitmek suretiyle müennes olduğu bilinen) denir. Örnek:
[1] (هَذاَ) bu. Harf-i cerden sonra da gelse son harekesi hiç değişmeyen (mebni) işaret ismidir. İsimlerden önce gelir. Müzekker için هَذاَ müennes için هَذِهِ gelir. Önüne geldiği kelimenin son harfinin harekesine tesir etmez. Bazı harfler kendilerinden sonra med harfi olan elif bulunmadığı halde sanki elif varmış gibi uzatılarak okunur. Örnek: (هَذاَ-هَذِهِ) (hâzâ-hâzihî) bu, (ذَلِكَ) (zâlike)o, (لَكِنَّ) (lâkinne) fakat, (اَلرَّحْمَنُ)(er-Rahmânu) Rahmân.
[2] Burada görüldüğü gibi (قاَلَ) fiili birine bir şeyi söylemek manasında kullanıldığı zaman mef’ûlünün başına (لِ) harf-i cerini alır. Normal kullanımda buna gerek yoktur. Ayrıca fiille birlikte kullanılan harf-i cer değiştiği zaman mananın da değiştiği durumlar da vardır. Örneğin (رَغِبَ فِي) istemek, arzu etmek manasına geldiği halde (رَغِبَ عَنْ) yüz çevirmek manasına gelir. (رَغِبْتُ فِي السَّفَرِ) Yolculuğu istedim. (رَغِبوُا عَنِ اللَّهِ) Allah’a yüz çevirdiler gibi. İlerleyen konularda buna işaret edileceğinden endişe edilmemelidir.
[3] Yuvarlak tâ önceki harfe bitişmeden tek başına yazıldığında ة şeklinde, kendisinden önceki harfe bitişik ise لةşeklinde yazılır. Günlük konuşmada tâ-i merbutanın yer aldığı kelimenin sonunda durulunca, Kur’ân’daki duraklarda olduğu gibi tâ okunmaz, جَميِلَه şeklinde telaffuz edilir. Ayrıca örneklerde görüldüğü gibi bir kelimenin müennesi belirtilmek istendiğinde kısaca ث işareti konulur.
[4]Örneğin (اِبْتِداَءٌ) (başlangıç) kelimesinde hemze (بَدَأَ) (başladı) fiilinin kök harfidir. Bu sebeple kelime müennes değildir. Ayrıca kelimenin (فُعَلاَءُ) vezninde bir müzekker çoğul olmaması gerekir. Örneğin (شُعَراَءُ)(şairler) kelimesi (شاَعِرٌ)(şair) müzekker isminin çoğulu olduğundan müennes sayılmaz.
[5] Sonu elif-i memdûde ile biten bu isimler gayr-i münsariftir. Gayr-i münsarif kelimeler başına harf-i tarif gelmesi ve isim tamlamasından tamlanan (muzaf) olması hariç sonuna kesre ve tenvin almayan isimlerdir. Gayr-i münsarifler kesre yerine fetha ile mecrûr olur. Tenvin yerine tenvinsiz hareke durumunu alırlar. Bilindiği gibi başına harf-i tarif almayan kelime nekre kabul edilir. (ذَهَبْتُ مَعَ أَحْمَدَ) (Ahmed ile gittim) gibi. Ayrıntılı bilgi ve örnekler ilerideki konularda işlenecektir.
[6] Sonunda elif-i maksûre bulunan isimler de gayr-i munsariftir. Elif-i maksûreyle biten ismin ref (ötre) olması gerektiği durumlarda sondaki yâ’nın harekesine dokunulmaz, “damme takdir edilir” denir. Nasb (üstün) ve cer (esre) hallerinde de “fetha takdir edilir” denir.
[7] (أَحْضَرَ) (getirdi) fiili dört harfli bir fiildir. Aynen üç harfli mâzî fiil gibi çekilir.