ARAP DILI VE EDEBIYATI - DERS 6 MAZI FIILI MECHULU İSMİ İŞARETLER
 

ANA SAYFA
UYE GIRIS
ARAP DILI VE EDEBIYATI
ARAPÇA GRAMER DERSLERI
=> DERS 1 HARFI CERLER -MÜTEADDİ -LAZIM FİLLER- MÜENNES -MÜZEKKER
=> DERS 2 ZAMIRLER
=> DERS 3 ZARFLAR
=> DERS 4 MÜBTEDA HABER
=> DERS 5 ISIMLERDE TESNİYE CEMİİ
=> DERS 6 MAZI FIILI MECHULU İSMİ İŞARETLER
=> DERS 7 FIIL I MUZARI
=> DERS 8 FİİL-İ MUZÂRİNİN CEZİM YAPILMASIYLA ELDE EDİLEN ZAMANLAR
=> DERS 9 ŞART CÜMLESİ
=> DERS 10 FİİLİ MUZARİYİ NASBEDEN EDATLAR
RESIMLERLE ARAPCA
HABERLER
RESIM GALERISI
BIZIM GAZETEMIZ
ORTAKOY
RADYO VE TELEVIZYON
SEVGI
MP3 PLAYER
ILETISIM
ZIYARETÇI DEFTERI
SITE HAKKINDAK YORUMUNUZ
SERBEST KÖSE
PROJE


MÂZİ FİİLİN MEÇHÛLU

Fiiller aktif ve pasif olmak üzere ikiye ayrılır. Fâili belli olana Arapça’da ma’lûm fiil (aktif, etken fiil)   denir.

ضَرَبَ بَكْرٌ الْحِصَانَ.    Bekir ata vurdu.

İşi yapan fâil (Bekir) bu cümlede bellidir. Fiili ma’lûmdur. Fâili belli olmayan (pasif, edilgen) fiile ise meçhûl fiil denir.

ضُرِبَ الْحِصَانُ.       Ata vuruldu.

Fâil belli olmadığından bu cümledeki fiil meçhûldür.

Mâzî ma’lûm fiili meçhûl yapmak için üç harfli fiilin baş harfi ötre, ikinci harfi esre okunur:

ضَرَبَ

vurdu →

ضُرِبَ

Vuruldu

كَتَبَ

yazdı

كُتِبَ

Yazıldı

عَلِمَ

bildi

عُلِمَ

Bilindi

فَتَحَ

açtı

فُتِحَ

Açıldı

أَكَلَ

yedi

أُكِلَ

Yenildi

شَرِبَ

içti

شُرِبَ

İçildi

Meçhûl fiil cümlesinde, fâil olmadığı için cümlenin mef’ûlü, fâil yerine geçer. Arapça’da buna nâib-i fâil denir ve son harfi fâil gibi ötre okunur

كُتِبَ الدَّرْسُ.

Ders yazıldı.

 

                 Naibu fâil (son harekesi ötre)

 

 

 

 

 

 

           Çekim Tablosu

 

 

 

Cem

Müsennâ

Müfred

 

Müzekker

ضُرِبُوا

ضُرِبَا

ضُرِبَ

Gâib

 

Onlar dövüldü

İkisi dövüldü

O dövüldü

 

Müennes

ضُرِبْنَ

ضُرِبَتَا

ضُرِبَتْ

Gâibe

                   

 

Müzekker

ضُرِبْتُمْ

ضُرِبْتُمَا

ضُرِبْتَ

Muhâtab

 

Sizler dövüldünüz

İkiniz dövüldünüz

Sen dövüldün

 

Müennes

ضُرِبْتُنَّ

ضُرِبْتُمَا

ضُرِبْتِ

Muhâtaba

                 

 

Müz + Müe

ضُرِبْنَا

ضُرِبْنَا

ضُرِبْتُ

Mütekellim

 

Bizler dövüldük

İkimiz dövüldük

(Ben) dövüldüm

 

                 

 

رَسَمَ الطاَّلِبُ الصُّورَةَ فِي الْحَدِيقَةِ.

Öğrenci resmi bahçede çizdi.

                            Câr-mecrûr       Mef’ûl       Fâil       Fiil-i Mâzî Ma’lûm

رُسِمَتِ الصُّورَةُ فِي الْحَدِيقَةِ.

Resim bahçede çizildi.

                                                             Naibu fâil   Fiil-i Mâzî Meçhûl

Görüldüğü gibi birinci cümlenin mef’ûlü ikinci cümlede nâibu fâil olmuş, dolayısıyla meçhûl fiil de ona uygun olarak müennes siyga ile kurulmuştur.

Cümle örnekleri:

أَخَذَتِ الْمُعَلِّمَةُ الدَّفْتَرَ مِنَ التِّلْمِيذِ.

Öğretmen defteri öğrenciden aldı.

أُخِذَ الدَّفْتَرُ مِنَ التِّلْمِيذِ.

Defter öğrenciden alındı.

كَسَبَ الْفَرِيقُ الْمُباَراَةَ فِي آخِرِ لَحْظَةٍ.

Takım maçı son anda kazandı.

كُسِبَتِ الْمُباَراَةُ فِي آخِرِ لَحْظَةٍ.

Maç son anda kazanıldı.

شَرِبَتِ الْمَرِيضَةُ الدَّواَءَ.

Hasta ilacı içti.

شُرِبَ الدَّواَءُ.

İlaç içildi.

مِنْ أَيْنَ أُخِذَتْ هَذِهِ الصُّورَةُ  ؟

Bu resim nereden alındı?

شَكَرَ حَسَنٌ الْمُدَرِّسِينَ.

Hasan öğretmenlere teşekkür etti.

شُكِرَ الْمُدَرِّسُونَ.

Öğretmenlere teşekkür edildi.

 

 

رَكِبَ عُمَرُ الدَّراَّجَةَ.

Ömer bisiklete bindi.

رُكِبَتِ الدَّراَّجَةُ.

Bisiklete binildi.

فَهِمَ التَّلاَمِيذُ الدُّرُوسَ.

Öğrenciler dersleri anladı.

فُهِمَتِ الدُّرُوسُ.

Dersler anlaşıldı.

كَتَبَتْ لَيْلَى رِساَلَتَيْنِ.

Leyla iki mektup yazdı.

كُتِبَتْ رِساَلَتاَنِ.

İki mektup yazıldı.

فَتَحَ مَحْمُودٌ الْباَبَ.

Mahmud kapıyı açtı.

فُتِحَ الْباَبُ.

Kapı açıldı.

أَكَلَ أَحْمَدُ التُّفاَّحَةَ.

Ahmed elmayı yedi.

أُكِلَتِ التُّفاَّحَةُ.

Elma yenildi.

كَتَبَتْ فاَطِمَةُ الدَّرْسَيْنِ.

Fatıma iki ders yazdı.

كُتِبَ الدَّرْساَنِ.

İki ders yazıldı.

مَسَحَ خاَلِدٌ السَّبُّورَةَ.

Halit tahtayı sildi.

مُسِحَتِ السَّبُّورَةُ.

Tahta silindi.

أُخِذَ الْكِتاَبُ.

Kitap alındı.

فُهِمَتِ الْقِصَّتاَنِ.

İki hikaye anlaşıldı.

قَرَأَ الطُّلاَّبُ الْقِصَّةَ.

Öğrenciler hikayeyi okudu.

قُرِئَتِ الْقِصَّةُ.

Hikaye okundu.

شَرَحَتِ الْأُسْتاَذَةُ الدَّرْسَيْنِ.

Hoca iki dersi şerhetti (açıkladı).

شُرِحَ الدَّرْساَنِ.

İki ders açıklandı.

فَرَضَ اللَّهُ الصَّلاَةَ عَلَى الْمُسْلِمِينَ.

Allah namazı müslümanlara farz kıldı.

فُرِضَتِ الصَّلاَةُ عَلَى الْمُسْلِمِينَ.

Namaz müslümanlara farz kılındı.

فَحَصَ الطَّبِيبُ الْمَرِيضاَتِ.

Doktor bayan hastaları muayene etti.

فُحِصَتِ الْمَرِيضاَتُ.

Bayan hastalar muayene edildi.

كَتَبَ أَخِي الرِّساَلَتَيْنِ.

Kardeşim iki mektubu yazdı.

كُتِبَتِ الرِّساَلَتاَنِ.

İki mektup yazıldı.

شَكَرَ الْقاَئِدُ الْمُجاَهِدِينَ.

Komutan savaşçılara teşekkür etti.

شُكِرَ الْمُجاَهِدُونَ.

Mücahitlere teşekkür edildi..

تُرِكَ الْعَمَلُ لِلصَّلاَةِ.

İş namaz için terk edildi.

جَعَلَ اللَّهُ الْأَرْضَ مَسْكَناً لِلْإِنْساَنِ.

Allah yeryüzünü insan için mesken kıldı.

جُعِلَتِ الْأَرْضُ مَسْكَناً لِلْإِنْساَنِ.

Yeryüzü insan için mesken kılındı.

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

?  ALIŞTIRMALAR  ?

1.  Aşağıdaki meçhûl cümle kuruluşlarının Türkçe karşılığını yazınız.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

كُتِبَ الرِّجَالُ فِي الْمَدْرَسةِ

شُرِبَ الْمَاءُ فِي الْبَيْتِ

ضُرِبَتْ فِي السُّوقِ

أُكِلَ الطَّعَامُ فِي الْمَدْرَسَةِ

كُتِبَ الدَّرْسُ صَبَاحاً

مَنْ ضُرِبَ فِي السُّوقِ؟

2. Aşağıdaki fiilleri meçhûl yaparak anlamlarını  yazınız.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

كَتَبْتُمْ-ضَرَباَ-شَرِبْتَ-عَلِمْتُنَّ-قَتَلُوا-أَكَلْتُمَا-نَصَرَ-فَتَحَا-وَجَدَتْ-نَصَرُوا-ضَرَبْتُمْ

3. Aşağıdaki Türkçe cümleleri Arapça’ya çeviriniz.

1. Sokakta kim dövüldü?                            2. Görmedim, kim dövüldü?

3. Evde yemeği kim yedi?                          4. Evde yemeği dayın yedi.

5. Çocuk ata bindi.                                      6. Okulda kapıdan çıkıldı.

7. Sabahleyin okula gittiniz mi?                 8. Hayır, sabahleyin okula gitmedim.

9. Talebelerle beraber akşam gittik.          10. Kısrağa kim bindi?

11. Kısrağa ben bindim.                          12. Nereden geldiniz ve nereye gittiniz?

13. Kalemi okulda kim buldu?   Okulunuza kim geldi?

14. Okulda kapı ne zaman açıldı?   Okulda kapı sabahleyin  açıldı.

15. Dağda kurdu kim öldürdü?

16. Kitabını okuldan aldın mı?  Hayır, onu okuldan almadım.

17. Okulda ne üzerine oturdunuz?  Okulda sandalye üzerine oturduk.

18. Okulda kimi gördünüz?   İki arkadaşı gördüm.

19. Kalem dün evinizde bulundu.  Bahçenizde köpek öldürüldü mü?

20. Annen kapınızı ne zaman açtı?  Adamlar okulda suyu ne zaman içtiler?

21. Amcan evine ne zaman gitti?  Kızkardeşin dersini yazdı mı?

22. Komşular evinize ne zaman geldi?  Akşam ne zaman döndüler?

23. Okulda ekmek yenildi mi?  Sabahleyin okulunuzda kim yazıldı?

24. Kızkardeşin evinde suyu ne zaman içti?

25. Bahçenizdeki köpeği kim öldürdü?  Teyzen dün evimize geldi.

4. Aşağıdaki Arapça cümleleri harekeleyip tercüme ediniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

هَلْ وجدت قلمي في مدرستك ؟  نعم, وجدت قلمك في مدرستي. هل أخذت قلمك من عمّه ؟  لا, ما أخذت قلمي من عمّه - هل جلست على الكرسي ؟  هل ذهب خالد إلى مدرسته ؟ لا, ما ذهب خالد إلى مدرسته - أ فتح الباب في المدرسة ؟ من فتح الباب في البيت ؟ من فتح النَّافِدَة ؟  اَلرِّجال كتبوا درسهم - هل ذهبت إلى المدرسة صباحا ؟ أ  ذهب خالدٌ إلى مدرسته مع صَدِيقِك - من قتل الهرة في السوق ؟ من فتح الباب في بيتكم ؟ فَتَحَهُ عَلِيٌّ.

 

5. Aşağıdaki boşluklara fiil doldurunuz. (Cevaplar için üzerine tıklayınız)

من  .....مدرستك هذا اليوم ؟    إلى  أين ..... من المدرسة ؟  

من  .....  الزهرة في حَدِيقتكم ؟    من ..... الماء في بيته؟

&&&&&&&&&&

 

İŞARET İSİMLERİ

İşaret isimleri Türkçe’mizde (bu, şu, o) dur.  Arapça’da ise:

Cem

Müsennâ

Müfred

 

هَؤُلاَءِ

هَذَانِ - هَذَيْنِ

هَذاَ

Müzekker

Bunlar

Bu ikisi

Bu

 

هَؤُلاَءِ

هَاتَانِ -هاَتَيْنِ

هَذِهِ

Müennes

 

 

 

 

اُولَئِكَ

ذَانِكَ - ذَيْنِكَ

ذَلِكَ

Müzekker

Şunlar, Onlar

Şu ikisi, O ikisi

Şu, O

 

اُولَئِكَ

تَانِكَ - تَيْنِكَ

تِلْكَ

Müennes

 

هذَا الَّرجُلُ

bu adam

هذِهِ الْبِنْتُ

bu kız

ذَلِكَ الرَّجُلُ

şu adam, o adam

تِلْكَ الْبِنْتُ

şu kız, o kız

هَؤُلاَءِ الرِّجَالُ

bu adamlar

اُولَئِكَ الرِّجَالُ

şu adamlar, o adamlar

Bazen ذَلِكَ yerine ذَاكَ de kullanılır:

ذَاكَ الرَّجُلُ     şu adam

اُولَئِكَ             kelimesindeki vâv yazıldığı halde okunmaz. İşaret isimlerinden yalnızca tesniye halleri murabdır, yani merfû ve mansûb ya da mecrûr oluşuna göre değişir. Diğerleri ise mebnidir. İşaret isimleri normal olarak isimlerden önce gelirler. Sayı yönünden ve müzekkerlik müenneslik bakımından önüne geldiği kelimelerle tam bir uyum halindedirler.

*Her cansız çoğul tek bir müennes hükmünde olduğundan insana işaret olmadığı takdirde cemi yerine müfred müennes işareti kullanılır:

هَذِهِ الْكُتُبُ 

bu kitaplar

تِلْكَ الْكُتُبُ 

şu kitaplar

هَذِهِ الأَقْلاَمُ 

bu kalemler

*İşaret isimlerine harf-i cer birleştiğinde harf-i cer işâret isimli kelimenin önünde yazılır:

فيِ هَذاَ الْكِتاَبِ

bu kitapta

*Bir yeri göstermek için (burası, burada) manasına kullanılan işaret sıfatıهُنَا   dır.

هُنَا بَيْتُنَا.

Burası evimizdir..

 

                                          Haber  Mübtedâ

 

مَنْ جَلَسَ هُنَا؟

Burada kim oturdu?

 

 

Uzak bir yeri göstermek için ise هُنَا sıfatının sonuna  كَ   takısı gelir: (هُنَاكَ) orası, orada

هُنَاكَ مَدْرَسَتُنَا.    

Orası okulumuzdur.

   هُنَالِكَ           ise “taa orada” manasına gelir (çok uzakta):

اَيْنَ رَأَيْتَهُ ؟

Onu nerede gördün ?

رَأَيْتُهُ هُنَالِكَ.

Onu taa orada gördüm.

*İşaret isimlerinden müfred ve cemilerin harekesi mebnidir. Yani cümle içindeki hali ne olursa olsun bu kelimelerin sonunda bir değişiklik olmaz:

Merfû (ötre) durumu

 

جَاءَ هَذَا الْوَلَدُ.

Bu çocuk geldi. (Fâil)

 

جَاءَتْ هَذِهِ الْبِنْتُ.

Bu kız geldi.

 

جَاءَ هَؤُلاَءِ الأَوْلاَدُ.

Bu çocuklar geldi.

 

جَاءَتْ هَؤُلاَءِ الْبَنَاتُ.

Bu kızlar geldi.

 

Mansûb (üstünlü) durumu

 

رَأَيْتُ هَذَا الْوَلَدَ.

Bu çocuğu gördüm.(Mef’ûl)

 

رَأَيْتُ هَذِهِ الْبِنْتَ.

Bu kızı gördüm

 

رَأَيْتُ هَؤُلاَءِ الأَوْلاَدَ.

Bu çocukları gördüm

 

رَأَيْتُ هَؤُلاَءِ الْبَنَاتِ.

Bu kızları gördüm.

 

Mecrûr (esre) durumu

 

سَلَّمْتُ عَلَى هَذَا الْوَلَدِ.

Bu çocuğa selâm verdim. (Mecrûr)

سَلَّمْتُ عَلَى هذِهِ الْبِنْتِ.

Bu kız çocuğuna selâm verdim.

 

سَلَّمْتُ عَلَى هؤُلاَءِ الأَوْلاَدِ.

Bu çocuklara selâm verdim.

 

سَلَّمْتُ عَلَى هَؤلاَءِ الْبَنَاتِ.

Bu kızlara selâm verdim.

 

           

 

-Tesniye oldukları zaman işaret isimleri cümledeki duruma göre şekil alır:

 

Merfû (ötre) durumu

 

 

جَاءَ هَذَانِ الْوَلَداَنِ.

Bu iki çocuk geldi. (Fâil)

 

 

جَاءَتْ هَاتاَنِ الْبِنْتَانِ.

Bu iki kız geldi.

 

 

 

 

 

 

Mansûb (üstün) durumu

 

 

رَأَيْتُ هَذَيْنِ الْوَلَدَيْنِ.

Bu iki çocuğu gördüm. (Mef’ûl)

 

 

رَأَيْتُ هَاتَيْنِ الْبِنْتَيْنِ.

Bu iki kızı gördüm.

 

 

Mecrûr (esre) durumu

 

أَخَذْتُ الْفُلُوسَ مِنْ هَذَيْنِ الوَلَدَيْنِ.

Paraları bu iki çocuktan aldım. (Mecrûr)

 

أَخَذْتُ الْفُلُوسَ مِنْ هَاتَيْنِ الْبِنْتَيْنِ.

Paraları bu iki kızdan aldım.

 

           

F  İşaret isimlerinden sonra gelen marife kelime o işaret isminin bedeli[1] ya da sıfatıdır.

هَذَا الْكِتَابُ جَمِيلٌ.

Bu kitap güzeldir.

هَذِهِ الْبِنْتُ جَمِيلَةٌ.

Bu kız güzeldir.

              Haber        Mübtedâ

İşaret isimlerinden sonra nekre kelime gelirse haber olur.

كِتاَبٌ.

هَذَا

Bu bir kitaptır..

بِنْتٌ.

هَذِهِ

Bu bir kızdır.

Haber

Mübtedâ

 

 

         

Genel Cümle Örnekleri

هَلْ هَذِهِ ساَعَتُكَ ؟

Bu senin saatin midir?

لاَ ، هَذِهِ لَيْسَتْ[2] ساَعَتيِ.

Hayır, bu benim saatim değildir.

هَذاَنِ الرَّجُلاَنِ رَكِباَ السَّياَّرَةَ.

Bu iki adam arabaya bindi.

هَلْ شاَهَدْتَ هاَتَيْنِ الْمَرْأَتَيْنِ.

Bu iki kadını gördün mü?

هَلْ شاَهَدْتِ تِلْكَ الْمَرْأَةَ.

O kadını gördün mü?

ذَهَبْتُ مَعَ هَذاَ الرَّجُلِ فِي تِلْكَ الرِّحْلَةِ.

O geziye bu adamla beraber gittim.

رَكِبَتْ هاَتاَنِ الْبِنْتاَنِ تِلْكَ الْحَافِلَةَ.

Bu iki kız o otobüse bindi.

لَعِبَتِ الطاَّلِبَتاَنِ فِي ذَلِكَ الْمَلْعَبِ.

İki kız öğrenci o oyun sahasında oynadı.

مِنْ أَيْنَ جاَءَ اُولَئِكَ الرِّجَالُ؟

O adamlar nereden geldi?

جاَؤُوا مِنْ بَلَدِهِمْ.

Memleketlerinden geldiler.

هَذاَ أَخيِ . هُوَ مُهَنْدِسٌ.

Bu benim kardeşimdir. O mühendistir.

هَذِهِ أُمِّي . هِيَ مُدَرِّسَةٌ.

Bu benim annemdir. O öğretmendir.

كَيْفَ رَسَمَتِ التِّلْميِذَةُ هَذِهِ الصُّورَةَ ؟

Öğrenci bu resmi nasıl çizdi?

لِمَنْ هَذاَ الْقَلَمُ ؟ هَذاَ الْقَلَمُ لِصَديِقَتيِ.

Bu kalem kimindir? Bu kalem arkadaşımındır.

لِمَنْ هَذِهِ الْحَقيِبَةُ ؟

Bu çanta kimindir?

هَذِهِ حَقيِبَتيِ.

Bu benim çantamdır.

هَذاَ الْقَلَمُ لِصَديِقِي.

Bu kalem arkadaşımındır.

هَؤُلاَءِ الطُّلاَّبُ ذَهَبُوا إِلَى الْجاَمِعَةِ.

Bu öğrenciler üniversiteye gittiler.

هَؤُلاَءِ الرُّكاَّبُ ذَهَبُوا إِلَى الْمَحَطَّةِ.

Bu yolcular istasyona gittiler.

هَؤُلاَءِ  اللاَّعِبُونَ ذَهَبُوا إِلَى الْمَلْعَبِ.

Bu oyuncular oyun sahasına gittiler.

كُلُّ هَؤُلاَءِ الْمُساَفِرِينَ[3] ذَهَبُوا إِلَى إِزْمِيرَ.

Bütün bu yolcular İzmir’e gittiler.

هَلْ عَرَفْتَ ذَلِكَ ؟

Onu tanıdın mı? (Bildin mi?)

إِشْتَرَيْتُ  تِلْكَ النَّظاَّرَةَ.

O gözlüğü satın aldım.

ماَ سَأَلْتُ عَنْ ذَلِكَ.

Onun hakkında sormadım.

تَذَكَّرْتُ ذَلِكَ جَيِّداً.

Onu iyice hatırladım[4].

كُتِبَ اسْمُكَ عَلَيْهاَ.

İsmin onun üzerine yazıldı.

هَلْ عَرَفْتَ هَذاَ التِّلْميِذَ ؟

Bu öğrenciyi tanıdın mı?

نَعَمْ ، عَرَفْتُهُ ، هَذاَ أَحْمَدُ.

Evet O’nu tanıdım. Bu Ahmed’dir.

اِشْتَرَكَ هَذاَنِ الْمُجاَهِداَنِ فِي الْمَعْرَكَةِ.

Bu iki mücâhid savaşa katıldı[5].

 

 

هَلْ هَذاَنِ الْكِتاَباَنِ كَبِيراَنِ ؟

Bu iki kitap büyük müdür?

نَعَمْ ، هَذاَنِ الْكِتاَباَنِ كَبِيراَنِ.

Evet, bu iki kitap büyüktür.

هاَتاَنِ الدَّراَّجَتاَنِ رَخِيصَتاَنِ.

Bu iki bisiklet ucuzdur.

هَؤُلاَءِ مَشْغُولُونَ.

Bunlar meşguldürler.

وَ لَقَدْ أَمَرَكُمُ اللَّهُ بِذَلِكَ.

Muhakkak ki Allah size bunu emretmiştir([6]).

جَعَلَ اللَّهُ فِي ذَلِكَ خَيْراً كَثِيراً.

Allah onda çok hayır kılmıştır (yapmıştır).

هَلْ هَذاَ كِتاَبُكَ ؟

Bu senin kitabın mıdır?

لاَ ، هَذَا لَيْسَ كِتاَبيِ، كِتاَبيِ أَبْيَضُ[7].

Hayır, bu benim kitabım değildir, benim kitabım beyazdır

هَلْ أَنْتَ مُتَأَكِّدٌ ؟ نَعَمْ أَناَ مُتَأَكِّدٌ.

Emin misin? Evet, eminim.

تِلْكَ شَقَّتيِ. - هَذِهِ شَقَّتُهُ.

O benim (apartman) dairemdir. Bu onun dairesidir.

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

KONULARLA İLGİLİ AYETLER

 

1- وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَ الْقَمَرُ.

 

 

(75/KIYAMET, 9) Güneş ve ay biraraya getirildi(ği zaman)...

 

 

جَمَعَ

topladı, biraraya getirdi

 

 

2- وَ ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ وَ الْمَسْكَنَةُ.

 

 

(2/BAKARA, 61) (Bu hadiseden sonra) üzerlerine aşağılık ve yoksulluk (damgası) vuruldu.

 

 

اَلذِّلَّةُ

aşağılık, zillet, alçaklık

اَلْمَسْكَنَةُ

yoksulluk, fakirlik

 

 

3- فَغُلِبُوا هُناَلِكَ وانْقَلَبُوا صاَغِرِينَ.

 

 

(7/A’RÂF, 119)(Firavun ve kavmi) orada yenildiler ve küçük düşerek geri döndüler.

 

غَلَبَ

galib geldi

غُلِبَ

galib gelindi: yenildi

اِنْقَلَبَ

geri döndü

صاََغِرٌ

küçük düşen

 

4- كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِصاَصُ فِي الْقَتْلَى . الْحُرُّ بِالْحُرِّ وَ الْعَبْدُ بِالْعَبْدِ وَ الْأُنْثَى بِالْأُنْثَى..

 

 

(2/BAKARA, 178) (Ey iman edenler!) Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı: Hürle

 hür, köleyle köle, kadınla kadın...

 

 

اَلْقَتْلَى

öldürülenler

اَلْعَبْدُ

kul, köle

اَلْأُنْثَى

kadın

اَلْحُرُّ

hür

 

 

5- اُولَئِكَ عَلَى هُدىً مِنْ رَبِّهِمْ وَ اُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ.

 

 

(2/BAKARA, 5) Onlar Rablerinden bir hidayet üzeredirler ve işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

 

 

هُدىً

hidayet, doğru yol (sonu illet harfli ve tenvinli olduğu için merfû, mansûb mecrûr durumların aynen bu şekilde değişmeden gelir. İleride açıklanacaktır.)

 

 

اَلْمُفْلِحُ

kurtuluşa eren. [Burada (اُولَئِكَ) mübtedâ (الْمُفْلِحُونَ) kelimesi haberdir. Haberin önemini vurgulamak üzere haber harf-i tarifli olarak da gelir. O zaman haberin sıfat zannedilmemesi için müfred ya da cemi cümlenin siygasına uygun olarak arada ( هُوَ هِيَ هُمْ هُنَّ gibi) bir zamir bulunur. Buna fasıl (ayırma) zamiri denir.]

 

 

بِبَعْضٍ.

بَعْضَهُمْ

فَتَناَّ

كَذَلِكَ

6-               وَ

câr-mecrûr

Mef’ûl

Fiil+fâil+mef’ûl

câr-mecrûr

Harfu isti’naf

 

 

 

(yeni cümleye başlangıç için)

           

 

 

 

(6/EN’ÂM, 53) ...İşte böyle onların bazısını bazısıyla imtihan ettik..

 

 

كَذَلِكَ

işte böyle, öyle. Cümledeki duruma göre bazen aynı anlamda (كَذَلِكِ) (ذَلِكَ)(ذَلِكِ) (ذَلِكُماَ) (ذَلِكُمْ) (ذَلِكُنَّ) vb. şeklinde gelir.

 

 

فَتَنَ

imtihan etti, sınadı.

 

 

7- وَ تِلْكَ حُجَّتُناَ آتَيْناَهاَ إِبْراَهِيمَ عَلَى قَوْمِهِ.

 

 

(6/EN’ÂM, 83) (İşte) onlar kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz delillerimizdir...

 

 

آتَى

verdi

حُجَّةٌ

delil

 

8- وَ أَنَّ هَذاَ صِراَطِي مُسْتَقِيماً.

 

(6/EN’ÂM, 153) Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur..

 

اَلصِّراَطُ

yol

مُسْتَقِيمٌ

dosdoğru

 

إِنَّ = أَنَّ

şüphesiz, gerçekten, hakikaten. İsmin önüne gelen ve “harfu te’kîd ve nasb” (te’kîd ve nasb harfi)  şeklinde irabını yaptığımız (إِنَّ) önüne geldiği kelimeyi üstün yapar.Haberi olduğu gibi bırakır. Burada olduğu gibi bir önceki ayetin devamı olarak cümle ortasında geldiği zaman (أَنَّ) şeklinde hemzesi üstünlü olarak gelir. Esasen (إِنَّ) ileride işlenecek müstakil bir konudur. Fakat ayetlerde çok sık geçtiği için açıklama yapmak zorunlu hale gelmiştir: (إِنَّ) Mübtedâ haber şeklindeki isim cümlelerinin önüne gelir. Mübtedâ’ya artık mübtedâ değil, (إِنَّ)nin ismi, habere de (إِنَّ)nin haberi denir. Bu ayetde (وَ) harfu atıf, (أَنَّ) harfu te’kid ve nasb, (هَذاَ) ism-i işaret olarak (أَنَّ)nin ismidir. Zâhir olarak fetha harekesi alması gerekirken sukûn (harekesiz yani cezm ya da uzatma hali) üzere mebnidir. (صِراَطِي) ise (إِنّ) nin haberi olarak merfûdur.

 

 

 

 

 

 

 

                                                 

لَشَهِيدٌ.

ذَلِكَ

عَلَى

إِنَّهُ

9-  وَ

(إِنَّ) nin haberi

(merfû)

(لَ) te’kîd lâmı

İsmu işaret

(mahallen mecrûr)

Harfi cer

(إِنَّ) harfu te’kid ve nasb             Harfu atıf

(هُ)muttasıl zamir olarak inne’nin ismi (mahallen mansûb)

           

(100/ADİYAT, 7) Şüphesiz o ona şâhittir.

شَهِيدٌ

şâhit

 

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

?  ALIŞTIRMALAR  ?

1.  Aşağıdaki cümleleri tercüme ediniz. (Cevaplar için üzerine tıklayınız)

هَذاَنِ كِتاَباَنِ – هَذاَنِ وَلَداَنِ – هَذاَنِ بَيْتاَنِ – هَذاَنِ رَجُلاَنِ – هاَتاَنِ بِنْتاَنِ – هاَتاَنِ مَدِينَتاَنِ – هاَتاَنِ شَجَرَتاَنِ – هاَتاَنِ  امْرَأَتاَنِ – هَذِهِ كُتُبٌ – هَذِهِ بُيُوتٌ – هَذِهِ  مُدُنٌ[8] – هَذِهِ أَشْجاَرٌ – هَؤُلاَءِ أَوْلاَدٌ – هَؤُلاَءِ رِجاَلٌ -  هَؤُلاَءِ نِساَءٌ - هَؤُلاَءِ بَناَتٌ -  ذَلِكَ كِتاَبٌ  – ذَلِكَ وَلَدٌ – ذَلِكَ بَيْتٌ – ذَلِكَ رَجُلٌ – تِلْكَ بِنْتٌ – تِلْكَ مَدِينَةٌ – تِلْكَ شَجَرَةٌ – تِلْكَ امْرَأَةٌ – تِلْكَ كُتُبٌ – اُولَئِكَ  بَناَتٌ  – اُولَئِكَ   أَوْلاَدٌ – اُولَئِكَ  رِجاَلٌ  – اُولَئِكَ نِساَءٌ - هَذَا الْكِتاَبُ جَمِيلٌ – شاَهَدْتُ هَذاَ الْكِتاَبَ - قَرَأْتُ الْقِصَّةَ مِنْ هَذاَ الْكِتاَبِ – هَذِهِ الْبِنْتُ جَمِيلَةٌ-  شاَهَدْتُ هَذِهِ الْبِنْتَ – أَخَذْتُ الْكِتاَبَ مِنْ هَذِهِ الْبِنْتِ – هَذاَنِ الْبَيْتاَنِ جَمِيلاَنِ – شاَهَدْتُ هَذَيْنِ الْبَيْتَيْنِ – حَضَرْتُ مِنْ هَذَيْنِ الْبَيْتَيْنِ – هاَتاَنِ الشَّجَرَتاَنِ جَمِيلَتاَنِ – شاَهَدْتُ هاَتَيْنِ الشَّجَرَتَيْنِ – أَخَذْتُ الْفَواَكِهَ[9] مِنْ هاَتَيْنِ الشَّجَرَتَيْنِ - هَذِهِ الْكُتُبُ جَمِيلَةٌ – قَرَأْتُ هَذِهِ الْكُتُبَ –كَتَبْتُ واَجِبِي مِنْ هَذِهِ الْكُتُبِ - هَؤُلاَءِ الْأَوْلاَدُ مُخْلِصُونَ – شاَهَدْتُ هَؤُلاَءِ الْأَوْلاَدَ – أَخَذْتُ الْكُتُبَ مِنْ هَؤُلاَءِ الْأَوْلاَدِ  – هَؤُلاَءِ الْبَناَتُ جَمِيلاَتٌ – شاَهَدْتُ هَؤُلاَءِ الْبَناَتَ – أَخَذْتُ الْكُتُبَ مِنْ هَؤُلاَءِ الْبَناَتِ – ذَلِكَ الْكِتاَبُ جَمِيلٌ – قَرَأْتُ ذَلِكَ الْكِتاَبَ –كَتَبْتُ واَجِبِي مِنْ ذَلِكَ الْكِتاَبِ – تِلْكَ الْمَرْأَةُ جَمِيلَةٌ - شاَهَدْتُ تِلْكَ الْمَرْأَةَ – حَضَرْتُ مِنْ تِلْكَ الْمَرْأَةِ – اُولَئِكَ الْمُؤْمِنُونَ مُخْلِصُونَ- شاَهَدْتُ اُولَئِكَ الْمُؤْمِنِينَ – حَضَرْتُ مِنْ اُولَئِكَ الْمُؤْمِنِينَ – اُولَئِكَ الْمُؤْمِناَتُ مُخْلِصاَتٌ – شاَهَدْتُ اُولَئِكَ الْمُؤْمِناَتِ – حَضَرْتُ مِنْ اُولَئِكَ الْمُؤْمِناَتِ.

 

 

2.  Aşağıdaki cümleleri harekeleyip tercüme ediniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

مَعَ مَنْ خرج هؤلاء الرجال ؟ هؤلاء الرجال خرجوا مع التلاميذ. من هو؟ هو أبي- من هي؟ هي أمي- من هؤلاء الرجال؟ هؤلاء الرجال جاركم[10]- ماذا كتبت لكم اولئك النساء؟ اولئك النساء كتبن لنا الدروس- من رَآى[11] ذاك الرجل؟  أنا رأيت ذاك الرجل هل مدرستكم هناك ؟ نعم, مدرستنا هناك - ذَهَبَت تلك السيارة من هذه الطريق - إلى أين ذهب اولئك؟ أولئك ذهبوا إلى مدرستهم - مِن أين ذَهَبْتِ إلى السُّوقِ ؟ ذهبت إلى السُّوقِ من هناك.

3.  Boş yerlere  بِنْتٌ   veya  وَلَدٌ  kelimelerini koyunuz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

هذا ...         هذه ...      هذان ...       هَاتانِ ...

4.  Aşağıdaki cümleleri Arapça’ya çeviriniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

1. Bir kimseden[12] birşey aldım.

2. Sözünden[13] birşey anlamadım.

3. Evde kimseyi bulmadım.

4. Denizde gemiyi[14] gördüm.

5. Burada kim oturdu?

6. Bu kız, kızkardeşimdir.

7. O kız sizin eve gitmedi.

8. O adamlar sokakta babanı dövdüler.

9. Orası bizim evimizdir.

10. Sizi taa orada gördüm.

5.  Boş yerlere işaret isimlerinden birini koyunuz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

... مِسْطَرَةٌ[15]         ... قَلمٌ         ...  سَبُّورَةٌ     ...  وَلَدٌ

6. Yukarıda verilen ayetleri kelimeleri ve manası ile birlikte ikişer defa defterinize yazınız. Çalıştıktan sonra  meallerin üstünü kapatarak söylemeye çalışınız.

&&&&&&&&&&

 

 


 

[1] Bedel konusu ilerde gelecektir.

[2]    (لَيْسَ) değil, yok. Fiil olarak mâzî durumda çekime girer. (لَيْسَ لَيْساَ لَيْسُوا/ لَيْسَتْ لَيْسَتاَ ...)

[3]  (كُلُّ) nün burada merfû (mübtedâ) durumda olduğunu ve kendinden sonraki kelimenin mecrûr olduğunu hatırlayınız.

[4]   (تَذَكَّرَ) hatırladı

[5]   (إِشْتَرَكَ فِي) iştirak etti

[6] (أَمَرَ بِ) emretti (bazı fiillerin mef’ûllerini kendine ait harf-i cerle aldıklarını ve bu harf-i cerlerin aslî manasında tercüme edilmediğini hatırlayınız.

[7]  (أَبْيَضُ) beyaz. Tenvin almayan gayr-i munsarif kelimelerdendir.

[8]  (مَدِينَةٌ ج اَلْمُدُنُ) şehir, (شَجَرَةٌ ج اَلْأَشْجاَرُ) ağaç

[9]  (اَلْفَواَكِهُ) meyveler

[10]   (اَلْجاَرُ) komşu

[11]   (رَأَى) gördü

[12]   (أَحَدٌ) bir kimse, kimse

[13]   (قَوْلٌ) söz, (شَيْئٌ) bir şey, şey

[14]   (اَلسَّفِينَةُ) gemi

[15]   (مِسْطَرَةٌ) cetvel

 
toplam 56356 ziyaretçiziyaret etti
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol