İsim cümlesinin, isimle başlayan ve isimden sonra bazen fiille devam eden cümlelere dendiğini daha önce görmüştük. İsim cümlesinin içinde bazen fiil yer almayabilir. Yani bu cümle sadece iki veya daha fazla isimden de oluşabilir.
Nasıl fiil cümlesinin öğelerine fiil + fâil + mef’ûl deniyorsa isim cümlesinin öğelerine de mübtedâ + haber denir.
Mübtedâ genellikle cümlenin başında bulunur. Özel isim ya da zamir, işaret sıfatı v.b. gibi mebnî (harekesi değişmeyen) kelime değilse başına اَلْ takısı alır. Son harfinin harekesi de elif ve yâ (ا ى) gibi illetli harf değilse ötre olur.
جَيِّدٌ.
اَلْقَلَمُ
Kalem iyidir.
جَمِيلٌ.
اَلْوَلَدُ
Çocuk güzeldir.
Haber
Mübtedâ
Haber
Mübtedâ
Haber kendisiyle hüküm verilen cümle parçasıdır. Tercüme olarak “..dir, ..dır, ..tür, ..tur” takısı verilir. “..güzeldir, küçüktür” gibi. Bundan dolayı "Küllü dırdırın; haber" tabiri; cümlede her ...dir veya ...dırla biten kelimenin haber olduğuna işaret eder.
Örnek cümlede görüldüğü gibi mübtedâ marife, haber nekre olur. Mübtedâ ile haber arasında müzekkerlik-müenneslik, teklik-ikilik-çokluk bakımından uyum vardır. Yani mübtedâ müzekkerse haber de müzekker olur. Mübtedâ müennes ise haber de son harfin harekesini üstün yapıp yanına kapalı tâ (tâ-i merbuta ة) getirilmek suretiyle müennes yapılır. Mübtedâ tesniye ya da cemi ise haber de kaide gereği tesniye veya cemi yapılır. Örnekler:
F Özel isimler, zaten belirli oldukları için başlarına harf-i tarif almazlar. Allah kelimesi de özel isim olduğu için başına ayrıca ( اَلْ) takısı almaz.
اَللَّهُ واَحِدٌ.
Allah birdir.
أَحْمَدُ مُدَرِّسٌ.
Ahmet öğretmendir.
فاَطِمَةُ مُدَرِّسَةٌ.
Fatıma öğretmendir.
زَيْنَبُ جَمِيلَةٌ.
Zeynep güzeldir.
خاَلِدٌ نَشِيطٌ.
Halit çalışkandır.
F Zamirler ismin yerini tutan kelimelerdir. Mübtedâ oldukları takdirde özel isme işaret ettikleri için başlarına اَلْ takısı almazlar. Mebnî olmaları dolayısıyla da son harflerinin harekesi değişmez. Mahallen merfû (ötre) olur.
شَاعِرٌ.
أَنَا
Ben şairim.
Haber
Mübtedâ
هِيَ عاَئِلَةٌ.
O bir ailedir.
هُوَ صاَدِقٌ وَ أَميِنٌ.
O doğru ve emindir.
أَنْتِ مُمَرِّضَةٌ.
Sen hemşiresin.
هُوَ مُحَمَّدٌ.
O Muhammed’dir.
Aynı şekilde sonuna tenvin almayan (gayr-i munsarif) özel isimler, haber diye sonu ötre tenvin yapılmaz.
هِيَ فاَطِمَةُ.
O Fâtıma’dır.
*Mübtedâ bu cümlelerde görüldüğü üzere munfasıl (ayrı) zamir halinde geldiği gibi, isimle birleşmiş muttasıl zamirli bir kelimeyle de gelebilir. Görüldüğü gibi mübtedâ marife olarak gelmektedir. Başında harf-i tarif olmadığı halde zamirler ve işaret isimleri belli bir varlığa delalet ettikleri için marifedirler. Sonuna zamir birleşmiş isimler de zaten marife olduklarından başlarına harf-i tarif (اََل) almazlar:
قَلَمُهاَ صَغِيرٌ.
(Onun) kalemi küçüktür.
بَيْتُناَ جَمِيلٌ.
Evimiz güzeldir.
واَلِدُهُ كَرِيمٌ.
(Onun) babası cömerttir.
أُمُّكِ جَمِيلَةٌ.
Annen güzeldir.
حَدِيقَتُهُمْ واَسِعَةٌ
Bahçeleri geniştir.
Sonuna muttasıl zamir alan isimler aynı şekilde haber diye ötre tenvin değil, sadece ötre hareke alırlar:
Bu cümlede de görüldüğü gibi; fâil isim olarak başa geldiğinden cümle; isim cümlesidir. İsim cümlesi olduğu için artık öğelerini fâil-fiil-mef’ûl şeklinde değil, mübtedâ-haber şeklinde söyleriz. Cümlenin öznesi mübtedâdır ve haberi de bir fiil cümlesidir.
FAkıldan çıkarılmaması gereken husus; isim cümlesinin öğeleriyle fiil cümlesinin öğelerini birbirine karıştırmamaktır. Meseleyi özetleyecek olursak cümleler şu kelime parçalarından oluşur:
İsim Cümlesi:
Mübtedâ+ Haber اَلْوَلَدُرَكِبَ الْحِصاَنَ. → Çocuk ata bindi.
Haber Mübtedâ
Fiil Cümlesi:
Fiil+ Fâil+ Mef’ûl الْوَلَدُ الْحِصاَنَ. رَكِبَ→ Çocuk ata bindi.
Meful Fâil Fiil
F Gramerde her cansız çoğul tek bir müennes hükmündedir. Yani cansız varlıklar ya da hayvanlarda, kelimenin müfredi müzekker olsa bile çoğul yapıldığında tek bir müennese uygulanan kaide uygulanır. Örnekler:
كِتاَبٌ kitap (müfredi müzekker)
كُتُبٌ kitaplar
زَهْرَةٌ çiçek (müfredi müennes)
زُهُورٌ çiçekler
اَلْكُتُبُ كَثِيرَةٌ.
Kitaplar çoktur.
اَلزُّهُورُ جَمِيلَةٌ.
Çiçekler güzeldir.
اَلْأَقْلاَمُ طَوِيلَةٌ.
Kalemler uzundur.
اَلسَّياَّراَتُ سَرِيعَةٌ.
Arabalar hızlıdır.
Haberin Cümle Oluşu
Haber bazen tek bir kelimeden (müfred isim) oluştuğu gibi, bazen cümleden, bazen de harf-i cerli ya da zarflı cümle parçasından (şibh-i cümle) oluşabilir.
a) Müfred Haber:Şimdiye kadar gördüğümüz cümlelerde olduğu gibi haber; sonu illetli olmayan müfred (tekil) bir isimden oluştuğu takdirde son harfi ötre tenvinlidir:
b) Cümle olan Haber:Aşağıdaki örneklerde görüldüğü gibi mübtedâdan sonra gelen kısım başlı başına bir cümledir[3].
اَلْوَلَدُ رَكِبَ الْحِصاَنَ.
Çocuk ata bindi.
اَلْاَوْلاَدُ ذَهَبُوا.
Çocuklar gittiler.
اَلنِّساَءُ ذَهَبْنَ.
Kadınlar gittiler.
c) Şibh-i Cümle olan Haber:Şibh-i cümle; cümle benzeri demektir. Harf-i cerle (yanındaki kelime olan) mecrûrundan, zarfla yanındaki kelimeden oluşan cümle parçasına tam bir cümle olmadıkları için şibh-i cümle (cümle benzeri) denir.
Örneklerde görüldüğü gibi haberi şibh-i cümle olan cümlelerde mübtedâ ile haber arasında müzekkerlik müenneslik vs. uyum aranmaz.
* (هَذاَ - هَذِهِ) işaret isimleri marife kelimenin yanında mübtedâyı işaret etmektedir ve cümleye herhangi bir etkisi yoktur. Ancak nekre kelimenin önünde gelirse tıpkı zamirde olduğu gibi kendileri mübtedâ, nekre isim ise haber olur:
هَذاَتِلْمِيذٌ.
Bu öğrencidir.
Haber Mübtedâ
هَذاَ التِّلْمِيذُنَشِيطٌ.
Bu öğrenci çalışkandır.
Haber Mübtedâ
هَذِهِ الساَّعَةُلِواَلِدِي.
Bu saat babamındır.
Haber Mübtedâ
هَذِهِ الساَّعَةُ لَهُ.
Bu saat onundur.
Haber Mübtedâ
هَذِهِ لَهُ.
Bu onundur.
Haber Mübtedâ (mahallen merfû)
*Arapça’da haber edatı yoktur. Tercümede biz onu gerektiği şekilde ilave ederiz.
أَناَ أَناَ.
Ben benim.
أَنْتَ أَنْتَ.
Sen sensin.
هُوَ هُوَ.
O odur.
Not: Başta gelen soru edatları genellikle haberdir:
كَيْفَ أَنْتَ ؟
Nasılsın ?
مَنْ أَنْتَ ؟
Sen kimsin?
مَتَى الْإِمْتِحاَنُ ؟
İmtihan ne zaman?
Bu cümlelerde (كَيْفَ)( مَنْ) ve (مَتَى) haber olup soru edatı olduğundan başa geçmesi zorunludur[4]. Sonra gelen kelimeler de mübtedâdır.
ATIF: Atıf harfleri denen harflerle kelime veya cümleleri aynı hükme bağlamaya atıf denir. İleride müstakil konu başlığı altında işleyeceğimiz, ancak çok gerekli olduğu için ara ara kelimeler ve dipnotlarda işlediğimiz atıf bahsinden şimdilik şu kadarını öğrenmemiz yeterlidir:
Atıf harflerinden önceki kelimeye ma’tûfun aleyh, sonraki kelime ya da cümleye de ma’tûf denir. Ma’tuf, ma’tuf’un aleyh’in harekesini alır.
نَجَحَتْ فاَطِمَةُ وَ أُخْتُهاَ.
Fâtıma ve kardeşi başardı.
Bu cümlede فاَطِمَةُ ma’tufun aleyh, وَ atıf harfi, أُخْتُهاَ da ma’tuf’dur (atfedilen). أُخْتُ kelimesi matufun aleyh olan فاَطِمَةُ kelimesinin merfû olması sebebiyle merfûdur. Atıf vâvı ma’tuf ile ma’tûfun aleyh’in aynı hükümde ortak olduğunu göstermiştir.
Atıf harfleri 10 tanedir. Kelime ezberler gibi ezberleyebileceğimiz bu harflerin cümle içindeki kullanılışları şöyledir:
وَ
ve
رَجَعَ الْيَوْمَ مُحَمَّدٌ وَ خاَلِدٌ.
Muhammed ve Hâlit bugün döndüler.
فَ
akabinde, hemen
Ma’tufla mat’ûfun aleyh arasında zaman bakımından aralarında bir gecikme olmasa da tertip ve sıra gözetir.
(30/RUM, 23) Gecede ve gündüzde uyumanız O’nun (varlığının) delillerindendir (ayetlerindendir)[8].
مَناَمٌ
uyku, uyumak [burada; (وَمِنْ آياتِهِ) manayı vurgulamak için öne geçmiş haber (haber mukaddem), (مَناَمُكُمْ) de sonraya kalan mübtedâdır (mübtedâ muahhar)].
Ayrıca atıf harfi olan (وَ) dan sonra gelen isim ma’tûftur. Kendinden önceki harf-i cerin hükmü atıf vâvıyla (النَّهاَرِ) kelimesini de esre yapmıştır.
6- وَالْعَصْرِ . إِنَّ الْإِنْساَنَ لَفِي خُسْرٍ.
(103/ASR, 1-2) Zamana (ya da ikindi vaktine) yemin olsun ki, hakikaten insan ziyandadır .
وَ
...a yemin olsun ki, (وَKelimenin sonunu esre yaptığı takdirde yemin ifade eder.Yapmadığı takdirde “ve” anlamındadır. Yani yemin vavını diğerlerinden ayıran son harfini esre yapmasıdır. Kasem (yemin) harfi olan vavdan sonra gelen isim daima mecrûrdur.)
إِنَّ
gerçekten, hakikaten.
İsmin önüne gelir ve sonunu üstün yapar. Sonuna mebni muttasıl zamirler birleşebilir: إِنَّهُ(gerçekten o), إِنَّهُماَ(gerçekten o ikisi), إِنَّهُمْ(gerçekten onlar)...
لَ
te’kîd lâmı, manayı pekiştirmeye yarar, harekeye tesiri yoktur
اَلْخُسْرُ
zarar, ziyan
7- قاَلُوا طاَئِرُكُمْ مَعَكُمْ ...
(36/YÂSÎN, 19) (Elçiler şöyle) dediler: Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir.
(قاَلَ) den sonra iki nokta üst üste (:) varmış gibi kabul edilir ve ondan sonra gelen ibareye ma’kûlü’l-kavl denip yeni bir cümle olarak işlem görür. Örneğin burada (طاَئِرُكُمْ) mef’ûl ya da fâil değil mübtedâdır, (مَعَكُمْ) de haberdir.
(2/BAKARA, 31) (Allah) Adem’e bütün isimleri öğretti sonra onları meleklere gösterdi..
عَلَّمَ
öğretti
الْأَسْماَءُ
isimler
كُلَّهاَ
bütün, her (mübteda vs. olmayıp burada olduğu gibi te’kit yani pekiştirme görevi yaptığı zaman kendinden önceki ismin harekesine tâbi olur. Sonundaki zamir kendinden önceki isme aittir.)
6. Atıf harflerinin her biriyle birer cümle kurunuz.
7. Yukarıda verilen ayetleri ikişer defa manası ve kelimeleri ile birlikte defterinize yazınız.
&&&&&&&&&&
[1] İsimlerin sonuna birleşen آنِ takısı ismin tesniye (iki tane) olduğunu ifade eder. Mübtedâ haberin tesniye bakımından uygunluğunu göstermek için konusu işlenmediği halde verilmiştir.
[2] İsimlerin sonuna birleşen ونَ takısı ismin cemi (üç ya da daha fazla adet) olduğunu ifade eder. Mübtedâ haberin cemilik bakımından uygunluğunu göstermek için örnek verilmiştir. Bir sonraki konuda işlenecektir.
[3] Mübtedâ isimle başladığı için onun böyle bir cümle olması söz konusu değildir. Aksi takdirde fiil cümlesi olurdu.
[4]Her soru ismi haber değildir. Eğer soru isminden sonra gelen kelime; nekre, zarf, harf-i cerli isim veya fiilse, bunlar mübtedâ olamayacağından soru ismi mübtedâ olur. Bkz. Çörtü, Meral, Nahiv, s. 115.
[5] Mübtedânın başına gelen bu fethalı lâm’a “lâmü’l-ibtidâ” (başlangıç lâmı) denir ve te’kit (anlamın önemini arttırmak) için kullanılır. Tıpkı soru kelimeleri ya da bir sonraki ayette mübtedânın başına gelen (فَ) gibi i’raba (kelimenin sonundaki harekeye) herhangi bir etkisi yoktur.
[6] Kendinden önceki üstünü uzatmaya yarayan bu ya’lara elif-i maksûre, elif-i maksûre almış isme de “ism-i maksur” denir, cer alâmeti olan kesre, yâ’nın üzerine konmayacağı için “kesre takdir edilir” şeklinde söylenir.
[7] (بِ) harf-i ceri zaman ve mekan isimlerinin önünde …de, ..da manasına gelir.
[8] Mübtedâ; harf-i cer ya da zarflı cümle parçası olarak başa gelmez. Harf-i cer ya da zarf ancak haber olur. Cümleye vurgu kazandırmak, önemine işaret etmek için haber başa gelebilir. Konuyla ilgili ayrıntı ilerdeki konularda işlenecektir.