ARAP DILI VE EDEBIYATI - DERS 7 FIIL I MUZARI
 

ANA SAYFA
UYE GIRIS
ARAP DILI VE EDEBIYATI
ARAPÇA GRAMER DERSLERI
=> DERS 1 HARFI CERLER -MÜTEADDİ -LAZIM FİLLER- MÜENNES -MÜZEKKER
=> DERS 2 ZAMIRLER
=> DERS 3 ZARFLAR
=> DERS 4 MÜBTEDA HABER
=> DERS 5 ISIMLERDE TESNİYE CEMİİ
=> DERS 6 MAZI FIILI MECHULU İSMİ İŞARETLER
=> DERS 7 FIIL I MUZARI
=> DERS 8 FİİL-İ MUZÂRİNİN CEZİM YAPILMASIYLA ELDE EDİLEN ZAMANLAR
=> DERS 9 ŞART CÜMLESİ
=> DERS 10 FİİLİ MUZARİYİ NASBEDEN EDATLAR
RESIMLERLE ARAPCA
HABERLER
RESIM GALERISI
BIZIM GAZETEMIZ
ORTAKOY
RADYO VE TELEVIZYON
SEVGI
MP3 PLAYER
ILETISIM
ZIYARETÇI DEFTERI
SITE HAKKINDAK YORUMUNUZ
SERBEST KÖSE
PROJE

 

FİİL-İ MUZÂRİ

Arapça’da iki temel farklı fiil çekimi vardır. Başına bir harf  getirilmek veya son harekede değişiklik yapmak suretiyle diğer zamanlar hep bu ikisinden türetilir. Mâzî fiil çekiminden sonra öğrenmemiz ve ezberlememiz gereken ikinci fiil çekimi muzâri fiil çekimidir. Şimdiki ve geniş zamandaki bir olayı bildiren fiillere Fiil-i muzâri denir. Fiilin sonuna ...er, ....ar, ...yor manası verir. Türkçe’mizdekinden farklı olarak aynı fiil Arapça’da hem şimdiki zamanı hem de geniş zamanı karşılar. Muzâri fiil أَتَيْنَ  ibaresindeki harflerden biriyle başlar.  Örnek:

تَخْرُجُ

(Sen) çıkıyorsun, çıkarsın

أَخْرُجُ

(Ben) çıkıyorum, çıkarım

نَخْرُجُ

(Biz) çıkıyoruz, çıkarız

يَخْرُجُ

(O) çıkıyor, çıkar

يَكْتُبُ

yazar, yazıyor

يَعْلَمُ

biliyor, bilir

      Fiil-i muzâride dikkat edilmesi gereken husus şudur: Yukarıda örnek olarak gösterilen ve أَتَيْنَ harflerinden biriyle başlayan sülâsi (üç harfli) fiillerin ortak noktası; muzaraat harflerinin üstünle başlaması ve hepsinin son harfinin harekesinin merfû olmasıdır. Ortadaki harfin harekesi ise değişkendir. Üstün, ötre veya esre olarak gelebilir ve bunun belli bir kaidesi yoktur. Ancak ezberlenmek ve sözlükten bakılmak suretiyle orta harfi bilinir([1]). Sülasi mücerret dediğimiz üçlü fiillerde mâzî ile muzâri fiil aşağıdaki altı şekilden biriyle meydana gelir:

1.  Birinci bab       -َ  -ُ  نَصَرَ يَنْصُرُ   yardım etti

خَرَجَ  يَخْرُجُ

çıktı

أخَذَ  يَأْخُذُ

aldı

قَتَلَ  يَقْتُلُ

öldürdü

2.  İkinci bab      -َ  -ِ     ضَرَبَ  يَضْرِبُ  vurdu, dövdü

رَجَعَ  يَرْجِعُ

döndü

ظَلَمَ  يَظْلِمُ

zulmetti

جَلَسَ يَجْلِسُ

oturdu

3.  Üçüncü bab   -َ  -َ         فَتَحَ   يَفْتَحُ  açtı

سَأَلَ  يَسْأَلُ

sordu

صَنَعَ  يَصْنَعُ

yaptı, işledi

ذَهَبَ يَذْهَبُ

gitti

4.  Dördüncü bab     -ِ  -َ     عَلِمَ   يَعْلَمُ  bildi

وَجِلَ  يَجَلُ

korktu

شَهِدَ  يَشْهَدُ

şahit oldu

5.  Beşinci bab   -ُ  -ُ   حَسُنَ  يَحْسُنُ  güzel oldu

كَبُرَ  يَكْبُرُ

büyüdü

قَبُحَ  يَقْبُحُ

çirkin oldu

 

6.  Altıncı bab    -ِ  -ِ     حَسِبَ  يَحْسِبُ  saydı, zannetti

وَرِثَ  يَرِثُ

varis oldu

*Ezberlenmesi tavsiye edilen ve Kur’ân’da en çok kullanılan fiillerin mâzî ve muzârileri şunlardır:

Muzâri orta harfi ötre olanlar:

خَرَجَ - يَخْرُجُ

çıktı - çıkıyor

كَتَبَ – يَكْتُبُ

yazdı - yazıyor

 

ذَكَرَ - يَذْكُرُ

zikretti-zikrediyor

دَخَلَ – يَدْخُلُ

girdi - giriyor

 

عَبَدَ – يَعْبُدُ

ibadet etti-ibadet ediyor

نَصَرَ- يَنْصُرُ

yardım etti-yardım ediyor

أَمَرَ – يَأْمُرُ

emretti- emrediyor

نَظَرَ – يَنْظُرُ

baktı - bakıyor

 

سَجَدَ – يَسْجُدُ

secde etti-secde ediyor

أَخَذَ – يَأْخُذُ

aldı - alıyor

 

طَلَبَ - يَطْلُبُ

istedi - istiyor

خَلَقَ – يَخْلُقُ

yarattı - yaratıyor

 

شَكَرَ – يَشْكُرُ

teşekkür etti, şükretti - teşekkür ediyor, şükrediyor

 

             

Muzâri orta harfi üstün olanlar:

سَأَلَ – يَسْأَلُ

sordu, istedi-sorar, ister

فَتَحَ – يَفْتَحُ

açtı - açar

شَرِبَ – يَشْرَبُ

içti - içer

قَرَأَ- يَقْرَأُ

okudu - okur

لَعَنَ – يَلْعَنُ

lanet etti - lanet eder

فَعَلَ – يَفْعَلُ

yaptı - yapar

بَعَثَ – يَبْعَثُ

gönderdi - gönderir

ذَهَبَ – يَذْهَبُ

gitti - gider

عَمِلَ – يَعْمَلُ

çalıştı, yaptı- çalışır, yapar

عَلِمَ – يَعْلَمُ

bildi - bilir

جَعَلَ – يَجْعَلُ

kıldı,yaptı - kılar,yapar

سَمِعَ – يَسْمَعُ

işitti - işitir

مَنَعَ – يَمْنَعُ

menetti,yasakladı-meneder, yasaklar

فَهِمَ – يَفْهَمُ

anladı - anlar

                 

Muzâri orta harfi esre olanlar:

عَقَلَ- يَعْقِلُ

akletti - akleder

ضَرَبَ – يَضْرِبُ

vurdu- vurur

غَلَبَ – يَغْلِبُ

galib geldi - galib gelir

جَلَسَ- يَجْلِسُ

oturdu-oturur

عَرَفَ - يَعْرِفُ

bildi, tanıdı - bilir, tanır

نَزَلَ – يَنْزِلُ

indi - iner

عَرَضَ – يَعْرِضُ

arzetti, gösterdi - arzeder, gösterir

 

           

  

Fiil-i Muzâri’nin Çekim Tablosu

 

Cemi

Müsennâ

Müfred

 

Müzekker

يَكْتُبُونَ

يَكْتُبَانِ

يَكْتُبُ

Gâib

 

(Onlar) yazıyorlar

(O ikisi) yazıyor

(O) yazıyor

 

Müennes

يَكْتُبْنَ

تَكْتُبَانِ

تَكْتُبُ

Gâibe

           

 

Müzekker

تَكْتُبُونَ

تَكْتُبَانِ

تَكْتُبُ

Muhâtab

 

(Sizler) yazıyorsunuz

(İkiniz) yazıyorsunuz

(Sen) yazıyorsun

 

Müennes

تَكْتُبْنَ

تَكْتُباَنِ

تَكْتُبِينَ

Muhâtaba

                 

 

Müz + Müe

نَكْتُبُ

نَكْتُبُ

أَكْتُبُ

Mütekellim

 

(Bizler) yazıyoruz

(İkimiz)yazıyoruz

(Ben) yazıyorum

 

                 

Not: Mâzîdeki ilk harfi hemze olan أَكَلَ  (yedi) –أَمَرَ  (emretti)- أَخَذَ  (aldı) gibi fiillerin hemzeleri, muzâri mütekellim vahde (ben) siygalarında, iki hemze yanyana geldiği için (أَاْكُلُ) şeklinde değil, birleştirilerek آكُلُ (yerim), آمُرُ (emrederim, emrediyorum), آخُذُ (alırım, alıyorum) şeklinde uzatılan tek hemze halinde söylenir.

Cümle Örnekleri:

ماَذاَ تاْكُلُ فيِ الْفَطوُرِ ؟

Kahvaltıda ne yersin?

آكُلُ الْبَيْضَ.

Yumurta yerim.

وَ ماَذاَ تَشْرَبُ ؟  أَشْرَبُ اللَّبَنَ.

(Peki) Ne içersin ? Süt içerim.

ماَذاَ تَأْكُلُ فيِ الْعَشاَءِ ؟

Akşam yemeğinde ne yersin?

آكُلُ الْفاَكِهَةَ.

Meyve yerim.

ماَذاَ تَشْرَبُ ؟ أَشْرَبُ الْقَهْوَةَ.

Ne içersin? Kahve içerim.

أَخيِ يَشْرَبُ الْقَهْوَةَ داَئِماً.

(Erkek) Kardeşim daima kahve içer.

ماَذاَ تَرْسُمُ مَرْيَمُ ؟ تَرْسُمُ شَجَرَةً.

Meryem ne resm(i) yapıyor? Bir ağaç resmi yapıyor.

أَنْتِ تَرْسُميِنَ جَيِّداً.

Sen iyi resim yapıyorsun.

ماَذاَ تاْكُليِنَ فيِ الْغَداَءِ ؟

Öğle yemeğinde ne yersin?

آكُلُ الدَّجاَجَ أَوِ السَّمَكَ.

Tavuk veya balık yerim.

وَماَذاَ تَشْرَبيِنَ ؟ أَشْرَبُ الشاَّىَ أَوِ([2]) الْعَصيِرَ.

(Peki) ne içersin? Çay veya meyve suyu içerim.

اَلْمُديِرُ يَنْزِلُ مِنَ السَّياَّرَةِ.

Müdür arabadan iniyor.

هَلْ تَعْرِفُ هَذاَ الْوَلَدَ ؟ نَعَمْ ، أَعْرِفُهُ.

Bu çocuğu tanıyor musun? Evet, onu tanıyorum.

هَلْ تَعْرِفُ الْمُدَرِّسِينَ فِي الْمَدْرَسَةِ ؟

Okuldaki öğretmenleri tanıyor musun?

نَعَمْ ، أَعْرِفُهُمْ.

Evet, onları tanıyorum.

هَلْ تَعْرِفُ هَذهِ الْبِنْتَ ؟

Bu kızı tanıyor musun?

نَعَمْ ، أَعْرِفُهاَ . هِيَ فاَطِمَةُ.

Evet, onu tanıyorum. O Fatıma’dır.

لِمَنْ تَكْتُبُ الرَّساَئِلَ ؟

Mektupları kimin için (kime) yazıyorsun ?

أَكْتُبُ الرَّساَئِلَ لِعاَئِلَتيِ وَلِأَصْدِقاَئيِ.

Mektupları ailem ve arkadaşlarım için yazıyorum.

أَناَ اَكْتُبُ لِعاَئِلَتيِ فَقَطْ.

Ben sadece ailem için yazıyorum.

هَلْ تَعْرِفُ هَذِهِ الْمُدَرِّسَةَ ؟

Bu öğretmeni tanıyor musun?

نَعَمْ ، أَعْرِفُهاَ. هِيَ عاَئِشَةُ.

Evet, onu tanıyorum. O Aişe’dir.

مَتَى تَرْجِعُ مِنَ الرِّحْلَةِ ؟

Geziden ne zaman dönüyorsun?

سَعيِدٌ يَعْمَلُ الشاَّيَ فيِ الْمَطْبَخِ.

Said mutfakta çay yapıyor.

بِماَذاَ يَلْعَبُ التَّلاَميِذُ ؟ هُمْ يَلْعَبُونَ بِالْكُرَةِ.

Öğrenciler ne ile oynuyor? Onlar top ile oynuyor.

هِشاَمٌ يَذْهَبُ مَعَ واَلِدِهِ إِلَى السُّوقِ مَساَءً.

Hişam babasıyla akşamleyin çarşıya gidiyor.

هَلْ تَذْهَبُ أُخْتُكَ إِلَى مَدْرَسَتِهاَ مُبَكِّرَةً.

Kızkardeşin okuluna erken mi gider?

ماَذاَ يَفْعَلُونَ فيِ الْمَسْجِدِ ؟

Mescidde ne yapıyorlar?

هُمْ يَدْرُسوُنَ الْعَرَبِيَّةَ.

Onlar Arapça tahsil ediyorlar.

هُنَّ يَحْفَظْنَ الْقُرْآنَ.

Onlar Kur’ân’ı ezberliyorlar.

هُمْ يَشْرَبوُنَ الشاَّىَ.

Onlar çay içiyorlar.

هُنَّ يَرْكَبْنَ الْحاَفِلَةَ.

Onlar otobüse biniyorlar.

يَذْهَبُ عَبْدُ اللَّهِ إِلَى الْمَصْنَعِ غَداً.

Abdullah yarın fabrikaya gidiyor.

أَيْنَ يَجْلِسُ الْوَلَدُ وَ واَلِدُهُ ؟

Çocuk ve babası nerede oturuyor?

يَجْلِساَنِ فِي الْغُرْفَةِ.

Odada oturuyorlar.

لِماَذاَ  يَجْلِساَنِ فِي الْغُرْفَةِ ؟

Niçin odada oturuyorlar?

أَكْتُبُ الدَّرْسَ قَبْلَ النَّوْمِ

Dersi uykudan önce yazıyorum.

ماَذاَ يَفْعَلُ الطَّبِيبُ ؟

Doktor ne yapıyor?

هَلْ تَسْكُنُ وَحْدَكَ فِي الْغُرْفَةِ ؟

Odada tek başına mı oturuyorsun?

تَنْصَحُ الْمُعَلِّمَةُ التِّلْمِيذاَتِ.

Öğretmen kız öğrencilere nasihat ediyor.

تَشْكُرُ الْمُدِيرَةُ الطاَّلِبَتَيْنِ.

Müdür iki öğrenciye teşekkür ediyor.

إِنَّهُنَّ يَعْرِفْنَ الْخَبَرَ.

Gerçekten onlar haberi biliyorlar.

يَفْحَصُ الطَّبِيبُ الْوَلَدَ وَ يَسْأَلُهُ عَنْ مَرَضِهِ.

Doktor çocuğu muayene ediyor ve hastalığı hakkında soruyor.

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

?  ALIŞTIRMALAR  ?

1. Aşağıdaki muzâri fiilleri yukarıdaki tabloya göre çekiniz

يَعْلَمُ

bilir, biliyor

يَفْتَحُ

açar, açıyor

يَخْرُجُ

çıkar, çıkıyor

يَدْخُلُ

girer giriyor

يَذْهَبُ

gider, gidiyor

يَضْرِبُ

vurur, vuruyor

يَنْصُرُ

yardım eder

يَقْطَعُ

keser, kesiyor

يَأْكُلُ

yer, yiyor

يَشْرَبُ

içer, içiyor

يَخْلُقُ

yaratır, yaratıyor

 

 

 

2. Aşağıdaki tabloyu tercüme ederek defterinize yazınız ve ezberleyiniz.

إِنَّهُمْ يَعْرِفوُنَ الْخَبَرَ.

إِنَّهُماَ يَعْرِفاَنِ الْخَبَرَ.

إِنَّهُ يَعْرِفُ الْخَبَرَ([3]).

إِنَّهُنَّ يَعْرِفْنَ الْخَبَرَ.

إِنَّهُماَ تَعْرِفاَنِ الْخَبَرَ.

إِنَّهاَ تَعْرِفُ الْخَبَرَ.

إِنَّكُمْ تَعْرِفُونَ الْخَبَرَ.

إِنَّكُماَ تَعْرِفاَنِ الْخَبَرَ.

إِنَّكَ تَعْرِفُ الْخَبَرَ.

إِنَّكُنَّ تَعْرِفْنَ الْخَبَرَ.

إِنَّكُماَ تَعْرِفاَنِ الْخَبَرَ.

إِنَّكِ تَعْرِفِينَ الْخَبَرَ.

إِنَّناَ نَعْرِفُ الْخَبَرَ.

إِنَّناَ نَعْرِفُ الْخَبَرَ.

إِنِّي أَعْرِفُ الْخَبَرَ.

 

3. Aşağıdaki kelimeleri üçer kere defterinize yazınız.

 

اَلشَّجَرُ

ağaç

اَلنَّافِذَةُ

pencere

اَلسِّكيِّنُ

bıçak

 

اَلْأُخْتُ

kızkardeş

اَلْأَخُ

erkek kardeş

اَلْمَسْبَحُ

havuz

 

اَلْجُنَيْنَةُ

bahçecik, küçük bahçe

اَلزَّهْرَةُ

çiçek

اَلْمَداَرِسُ

okullar

اَلسُّبُّورَةُ = اَللَّوْحُ

yazı tahtası

مَلَكَ يَمْلِكُِ

sahip oldu

اَلرِّحْلَةُ

gezi

 

اَلْغُرْفَةُ

oda

اَلْحَائِطُ= الْجِدَارُ

duvar

اَلْمَعْمَلُ

labrotuvar

 

ذَبَحَ – يَذْبَحُ

boğazladı

رَجَعَ - يَرْجِعُ

döndü

اَلتَّجاَرِبُ

deney

 

سَبَحَ -َ

yüzdü

اَلْحَيَواَناَتُ

hayvanlar

اَلْعَمَلُ

 

الْعُنْواَنُ

adres

اَلنَّجاَحُ

başarı

اَلْقَصَصُ

hikayeler

 

شَرَحَ -َ

açıkladı

أُخْتٌ ج أَخَواَتٌ

kızkardeş

أُسْرَةٌ

aile

 

شَاهَدَ - يُشَاهِدُ = رَأَى - يَرىَ

gördü

 

 

                       

4. Aşağıdaki cümleleri tercüme ediniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

هُمْ يَدْرُسوُنَ الْعَرَبِيَّةَ - هُمْ يُنَظِّفوُنَ([4]) الْمَزْرَعَةَ([5]) - هُمْ يَحْمِلوُنَ الْبُرْتُقاَلَ - اَلْأَوْلاَدُ يَذْهَبوُنَ إِلَى الْمَدْرَسَةِ فيِ الصَّباَحِ  - أَكْتُبُ لَكَ هَذِهِ الرِّساَلَةَ مِنَ الرِّياَضِ-  ماَذاَ يَفْعَلُ الْأَوْلاَدُ فيِ الْحَديِقَةِ ؟ يَلْعَبوُنَ وَ يَقْفِزوُنَ([6])- بَعْضُ([7]) الْأَوْلاَدِ يَسْبَحوُنَ فيِ الْمَسْبَحِ وَ بَعْضُهُمْ يَلْعَبوُنَ الْكُرَةَ وَ بَعْضُهُمْ يُشاَهِدوُنَ الْحَيَواَناَتِ وَ بَعْضُهُمْ يَشْرَبوُنَ الْعَصيِرَ – أَنْتُمْ تَعْرِفوُنَ الشاَّرِعَ – أَنْتِ تَعْرِفيِنَ الْعُنْواَنَ – نَحْنُ نَعْرِفُ الْمُديِرَ – هُنَّ يَعْرِفْنَ الْبَيْتَ – هَلْ يَمْلِكُ واَلِدُكَ سَياَّرَةً ؟ -اَلتَّلاَمِيذُ يَذْهَبُونَ إِلَى مَداَرِسِهِمْ فِي سَعاَدَةٍ ، يَقْرَأُونَ الْكُتُبَ وَ يَكْتُبُونَ الدُّرُوسَ وَ يَعْمَلُونَ التَّجاَرِبَ فِي الْمَعْمَلِ  - يَذْهَبُ التَّلاَمِيذُ إِلَى الْمَدْرَسَةِ لِلدِّراَسَةِ - مَعَ مَنْ يَحْرُجُ التَّلاَمِيذُ فِي الرِّحْلَةِ ؟ -  يَذْهَبُ التِّلْمِيذُ إِلَى واَلِدَتِهِ فِي الْمَطْبَخِ  - يَتْرُكُ أَحْمَدُ الْعَمَلَ لِلصَّلاَةِ فِي الْمَسْجِدِ ماَذاَ يَعْمَلُ واَلِدُكَ ؟ - أَذْكُرُ رَبِّي داَئِماً- تَشْرَبُ أُخْتِي الْعَصِيرَ كَثِيراً - أَغْسِلُ مَلاَبِسِي فِي الْعُطْلَةِ - يَكْتُبُ أَحْمَدُ رِساَلَةً إِلَى أُسْرَتِهِ كُلَّ أُسْبوُعٍ([8])اَلْمُعَلِّمُ يَشْرَحُ الدَّرْسَ لِلتَّلاَمِيذِ - ماَذاَ تَدْرُسُ فاَطِمَةُ - يَدْرُسُ الْمُسْلِمِوُنَ الْقُرْآنَ الْكَرِيمَ - تَذْهَبُ أَخَواَتِي إِلَى الْمَدْرَسَةِ باِلسَّياَّرَةِ - إِنَّكُماَ تَعْلَماَنِ الْخَبَرَ - أَيْنَ تَذْهَبُ مَعَ أَصْدِقاَئِكَ ؟ لِماَذاَ تَشْرَبُ الْقَهْوَةَ كَثِيراً - ماَذاَ يَحْمِلُ الْأَبُ وَ الْاِبْنُ ؟ هُماَ يَحْمِلاَنِ حَقِيبَةً-  اَلْأَوْلاَدُ يَلْعَبُونَ الْكُرَةَ - يَنْجَحُ صَدِيقِي داَئِماً فِي الْإِمْتِحاَنِ - يَذْهَبُ التِّلْمِيذُ إِلَى مَدْرَسَتِهِ- يَجْلِسُ التِّلْمِيذُ خَلْفَ الطاَّوِلَةِ - صَدِيقِي يَقْرَأُ الْقَصَصَ- أَخِي يَطْلُبُ النَّجاَحَ - يَنْصُرُ اللَّهُ الْمُسْلِمِينَ-أَنْتِ تَغْسِليِنَ الْمَلاَبِسَ.   

5. Aşağıdaki Arapça cümleleri harekeleyip manalarını yazınız.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

يخرج خالد من المدرسة -  تَخْرُجُ فاطمة من البيت - هل تذهب إلى السوق؟ -  هل تَذْهَبِينَ إلى السُّوقِ؟ أَفتح الباب في المدرسة صباحاً نَفْتَحُ الباب في المدرسة مُبَكِّراً من يضرب خَالَك في الْبيت ؟ -  تَضْرِبُ أخْتُكَ خَالِي فِي البيت متى يأْكل الذِّئْبُ الدَّجاَجَةَ ؟ - متى تَأكُلُ الْهِرَّةُ السَّمَكَ ؟ خالدانِ يذهبان إلى المدرسة.- فاطمتان تذهبان إلى المدرسة - الاِبنان يَدْخُلاَنِ بَيْتَهُماَ- البنتانِ تخرجان من البيت- من أين يدخل الرجلان إلى البيت؟ من أين تدخل البنتان إلى البيت؟ هل تَدْخلِينَ إلى المدرسة من الباب؟ - نَعَمْ, أدخل إلى المدرسة من الباب - متى تَذْهَبَانِ إلى المدرسة؟ - نَذْهَبُ إلى المدرسة صباحا.

6.  Aşağıdaki fiillerin mâzîlerini söyleyiniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

تَضْرِبَانِ - أفْتَحُ - يَكْتُبُ - يَذْهَبَانِ - تَعْلَمُ - تَذْهَبَانِ - تَدْخُلِينَ

7.  Aşağıdaki fiillerin muzârilerini söyleyiniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

أكَلَ- شَرِبْتُ - ضَرَباَ- فَتَحْتُماَ – ذَهَبَتْ – خَرَجَتَا - نَصَرْتِ

8. Aşağıdaki muzâri cemiler üzerine kurulu cümleleri harekelendirip tercüme ediniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

الرجال يَخْرُجُونَ من المدرسة - مَتَى تَذْهَبْنَ إلى إزمير؟ - خالدون هل يضربون أُخْتَهُمْ ؟  هل تَفْتَحُونَ الْبَابَ في المدرسة؟ أ تَكْتُبْنَ الدَّرْسَ مَسَاء ؟

&&&&&&&&&&

FİİL-İ MUZÂRİNİN OLUMSUZU

NEFYİ HAL (ŞİMDİKİ ZAMANIN OLUMSUZU ماَ)

Muzâri fiilin başına ماَ getirilmek suretiyle şimdiki yani şu andaki geçici, uzun sürmeyecek olan bir olumsuzluk yapılmış olur.

يَشْرَبُ

içiyor

مَا يَشْرَبُ

içmiyor

يَكْتُبُ

yazıyor

مَا يَكْتُبُ

yazmıyor

أَذْهَبُ

gidiyorum

ماَ أَذْهَبُ

gitmiyorum

Cümle Örnekleri:

1- لِماَذاَ ماَ نَذْهَبُ إِلَى مَلْعَبٍ ؟ لِماَذاَ ماَ نَذْهَبُ إِلَى الْغُرْفَةِ ؟

2- هَلْ تَدْخُلُ الْأُخْتاَنِ الْمُتْحَفَ ؟ لاَ ، اَلْأُخْتاَنِ ماَ تَدْخُلاَنِ الْمُتْحَفَ.

3- هَلْ يَلْبَسُ الْأَوْلاَدُ الْمَلاَبِسَ ؟ لاَ ، اَلْأَوْلاَدُ ماَ يَلْبَسُونَهاَ.

4- هَلْ تَدْخُلُ التِّلْمِيذاَتُ الصَّفَّ ؟ لاَ ، اَلتِّلْمِيذاَتُ ماَ يَدْخُلْنَهُ.

5- هَلْ يَكْتُبُ الصَّحَفِيُّونَ الْقِصَّةَ ؟ لاَ ،  هُمْ ماَ يَكْتُبُونَهاَ.

6- هَلْ يُوَزِّعُ الْمُدِيرُونَ الْجَواَئِزَ[9] ؟ لاَ ، هُمْ ماَ يُوَزِّعُونَ الْجَواَئِزَ.

7- ماَ أَقْرَأُ الدَّرْسَ فيِ الْحَديِقَةِ.

8- ماَ يَسْمَعُ التِّلْميِذُ الْجَرَسَ وَ ماَ يَدْخُلُ الصَّفَّ.

9- أَنْتُماَ ماَ تَعْمَلاَنِ  واَجِبَكُماَ.

Tercüme:

1- Niçin bir oyun sahasına gitmiyoruz? Niçin odaya gitmiyoruz ?

2- İki kız kardeş müzeye giriyor mu? Hayır, iki kızkardeş müzeye girmiyor.

3- Çocuklar elbiseleri giyiyor mu? Hayır, çocuklar onları giymiyorlar.

4- Kız öğrenciler sınıfa giriyor mu? Hayır, kız öğrenciler ona (oraya) girmiyor.

5- Gazeteciler hikayeyi yazıyor mu? Hayır, onlar onu yazmıyor.

6- Müdürler ödülleri dağıtıyor mu? Hayır, onlar ödülleri dağıtmıyor.

7- Dersi bahçede okumuyorum.

8- Öğrenci zili duymuyor ve sınıfa girmiyor.

9- İkiniz ödevinizi yapmıyorsunuz.

NEFY-İ   İSTİKBAL

(GENİŞ ve GELECEK  ZAMANIN  OLUMSUZU   لاَ )

Hem şimdiki hem de geniş zamanın olumsuzunu yapmak için muzâri fiilin başına لاَ getirilir. En çok kullanılan olumsuzluk edatı budur.

يَشْرَبُ

içer

لاَ يَشْرَبُ

içmez, içmiyor, içmeyecek

 

يَكْتُبُ

yazar

لاَ يَكْتُبُ

yazmaz,yazmıyor, yazmayacak

أَذهَبُ

gidiyorum

لاَ أَذْهَبُ

gitmem, gitmiyorum, gitmeyeceğim

Cümle Örnekleri:

1- لاَ أَعْرِفُ ماَذاَ كَتَبْتُ[10] - لِماَذاَ لاَ نَذْهَبُ إِلَى حَديِقَةٍ ؟

2- لِماَذاَ لاَ نَذْهَبُ إِلَى مَلْعَبٍ ؟- لِماَذاَ لاَ نَذْهَبُ إِلَى الْغُرْفَةِ ؟

3- لِماَذاَ لاَ نَذْهَبُ إِلَى مَسْبَحٍ - لِماَذاَ لاَ نَذْهَبُ إِلَى الْبَيْتِ؟

4- هَلْ تَدْخُلُ الْأُخْتاَنِ الْمُتْحَفَ هَذاَ الْمَساَءَ؟ لاَ ، اَلْأُخْتاَنِ لاَ تَدْخُلاَنِ الْمُتْحَفَ هَذاَ الْمَساَءَ.

5- هَلْ يَلْبَسُ الْأَوْلاَدُ مَلاَبِسَهُمْ ؟ لاَ ، هُمْ لاَ يَلْبَسُونَهاَ قَبْلَ الْعِيدِ.

6- هَلْ يَكْتُبُ الصَّحَفِياَّنِ الْقِصَّةَ فِي الْمَجَلَّةِ ؟ لاَ، اَلصَّحَفِياَّنِ لاَ يَكْتُباَنِهاَ فِيهاَ.

7- هَلْ يُوَزِّعُ([11]) الْمُدِيراَنِ الْجَواَئِزَ يَوْمَ الْخَمِيسِ ؟ لاَ ، اَلْمُدِيراَنِ لاَ يُوَزِّعاَنِهاَ يَوْمَ الْخَمِيسِ.

8- هَلْ تَدْخُلُ التِّلْمِيذاَتُ الصَّفَّ ؟ لاَ ، هُنَّ لاَ يَدْخُلْنَ الصَّفَّ.

9- لاََ أَقْرَأُ الدَّرْسَ فيِ الْحَديِقَةِ - أَنْتُماَ لاَ تَعْمَلاَنِ  واَجِبَكُماَ.

10- أَنْتَ لاَ تَعْرِفُ أَحْمَدَ - هِيَ لاَ تَبْحَثُ عَنِ الْمَطْعَمِ.

Tercüme:

1- Ne yazdığımı bilmiyorum. Niçin bir bahçeye gitmiyoruz?

2- Niçin bir oyun sahasına gitmiyoruz? Niçin odaya gitmiyoruz?

3- Niçin bir havuza gitmiyoruz? Niçin eve gitmiyoruz?

4- İki kızkardeş bu akşam müzeye giriyor mu? Hayır, iki kızkardeş bu akşam müzeye girmiyor.

5- Çocuklar elbiselerini giyerler mi? Hayır, onlar onu bayramdan önce giymezler.

6- İki gazeteci hikayeyi dergide yazar mı? Hayır, iki gazeteci onu orada yazmaz.

7- İki müdür ödülleri perşembe günü dağıtır mı? Hayır, iki müdür onları perşembe günü dağıtmaz.

8- Kız öğrenciler sınıfa giriyor mu? Hayır, onlar sınıfa girmiyor.

9- Dersi bahçede okumuyorum. İkiniz ödevinizi yapmıyorsunuz

10- Sen Ahmed’i tanımıyorsun. O (müe.) lokantayı aramıyor.

&&&&&&&&&&

KONULARLA İLGİLİ AYETLER

1- وَالنَّجْمُ وَالشَّجَرُ يَسْجُداَنِ.

(55/RAHMÂN 6). Yıldızlar ve ağaçlar secde ederler.

النَّجْمُ

yıldız (cins cemi isim) / bitkiler

اَلشَّجَرُ

ağaç (cinsi)

سَجَدَ  يَسْجُدُ

secde etti, itaat ve inkiyad etti

2- يَخْرُجُ مِنْهُماَ اللُّؤْلُؤُ وَالْمَرْجاَنُ.

(55/RAHMÂN 22). İkisinden inci ve mercan çıkar.

خَرَجَ  يَخْرُجُ خُرُوجاً

çıktı([12])

اَللُّؤْلُؤُ

inci

اَلْمَرْجاَنُ

mercan

3- ياَ عِباَدِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَ لآ أَنْتُمْ تَحْزَنُونَ.

(43/ZUHRUF 68). Ey kullarım([13])! Bugün size korku yoktur. Sizler üzülmeyeceksiniz de.

عَبْدٌ ج عِباَدٌ

kul

حَزِنَ -َ

üzüldü, mahzun oldu

خَوْفٌ

korku, korkma([14])

Bu cümlede (ياَ) harfu nidâ, nidâ harfinden sonra gelen isim (عِباَدِ) münâdâ (nidâ edilen), (لاَ) leyse (yok, değil) manasında nefy (olumsuzluk) harfidir.  İkinci cümledeki (لآ) nefy (olumsuzluk) harfi, (أَنْتُمْ) munfasıl zamir olarak mahallen merfû mübtedâ, (تَحْزَنُونَ) fiil cümlesi olarak haberdir.

4- أَمْ يَحْسَبُونَ أَناَّ لاَ نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَ نَجْواَهُمْ بَلَى وَرُسُلُناَ لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ.

(43/ZUHRUF 80). Yoksa onlar, bizim kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmiyor olduğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, öyle değil; yanlarındaki elçilerimiz (hafaza melekleri) yazmaktadırlar.

 

 

 

حَسِبَ يَحْسَبُ

zannetti, var saydı([15])

أَمْ

yoksa (atıf harfi)

سَمِعَ يَسْمَعُ سَمْعاً سَماَعاً

işitti, duydu([16])

اَلسِّرُّ

sır, gizlilik

اَلنَّجْوَى

fısıldama, sır verme, fısıltı, fısıldayanlar, birbirine sır verenler (elifi maksûre zamirle birleşirken uzun elif şeklinde yazılır).

أَناَّ

 (ناَ) + (أَنَّgerçekten biz

(إِنَّ) te’kîd edatı başta yazılınca hemzesi esre, ortada yazılınca hemzesi üstün olur. Ortada bulunan (أَنَّ) ..diği, ..dığı ..eceği, acağı..manasını verir. Beraberinde bulunduğu cümleyle temel cümleye bağlanır. Burada “bizim kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmiyor olduğumuzu” yan cümleciği “sanıyorlar” temel cümlesine bağlanmaktadır.

اَلرَّسُولُ ج رُسُلٌ

gönderilen elçi

لَدَيْهِمْ

yanlarında

لَدَى

(zarf): yanında, katında, huzurunda

5- وَ لَقَدْ مَكَّناَّكُمْ فِي الْأَرْضِ وَ جَعَلْناَ لَكُمْ فِيهاَ مَعاَيِشَ قَلِيلاً ماَ تَشْكُرُونَ.

(7/A’RÂF  10). Doğrusu biz sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim vasıtaları verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!

مَكَّنَ يُمَكِّنُ تَمْكِيناً

yerleştirdi, sağlamlaştırdı, imkan (tasarruf hakkı ve kudret) verdi

جَعَلَ يَجْعَلُ جَعْلاً

yarattı, icad etti

قَلِيلاً ماَ

ne kadar az (tâbir)

شَكَرَ يَشْكُرُ شُكْراَناً

şükretti

اَلْمَعاَشُ ج اَلْمَعاَيِشُ

geçim kaynağı, geçim sağlama vakti, geçim temin etme yeri

6- ...وَ أَنْصَحُ لَكُمْ..

(7/A’RÂF, 62) . Ben size nasihat ediyorum

نَصَحَ يَنْصَحُ نُصْحاً

nasihat etti, öğüt verdi, iyiliğini istedi.

خُلِقَتْ.

كَيْفَ

إِلَى الْإِبِلِ

يَنْظُرُونَ

فَلاَ

7- أَ

Fiil-i mâzî meçhûl

 

İsmu istifham

Câr - mecrûr

Muzâri fiil

(فَ) harfu atıf

Harfu istifham

Nâibu fâili müstetir zamir (هِيَ)

 

 

(لاَ) harfu nefy

 

                     

(88/GAŞİYE 17). (İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, bakmazlar mı?

نَظَرَ يَنْظُرُ نَظْراً

baktı, gördü

اَلْإِبِلُ

deve (cinsi), develer

خَلَقَ يَخْلُقُ خَلْقاً

yarattı

خُلِقَتْ

yaratıldı (Mâzî meçhûlün nâib-i fâili dişi deve olduğu için müennes sigası kullanılmış) (yan cümlecikler temel cümleye ..diği..dığı şeklinde bağlanır)

8- وَ إِلَى السَّماَءِ كَيْفَ رُفِعَتْ.

(88/GAŞİYE, 18). Göğe ( bakmıyorlar mı) nasıl yükseltilmiş?

رَفَعَ  يَرْفَعُ  رَفْعاً

yükseltti, kaldırdı. (Manaya dikkat çekmek için devrik cümle yapılarak harfi cer fiilden önceye alınmış).

كَيْفَ رُفِعَتْ

(Ortada geldiği için) “nasıl yükseltildiğine” şeklinde çevrilebilir. (السَّماَءُ) (gök) kelimesi semâî müennes olduğu için  mâzî meçhûl (رُفِعَتْ) gelmiş.

9- وَ إِلَى الْجِباَلِ كَيْفَ نُصِبَتْ.

(88/GAŞİYE 19). Dağlara nasıl dikildi(ğine, bakmazlar mı?)

اَلْجَبَلُ ج اَلْجِباَلُ

dağ

نَصَبَ  يَنْصِبُ  نَصْباً

dikti

10- وَ إِلَى الْأَرْضِ كَيْفَ سُطِحَتْ.

(88/GAŞİYE 20). Yeryüzüne nasıl yayıldı(ğına bir bakmazlar mı?)

سَطَحَ يَسْطَحُ سَطْحاً

açtı, döşedi, serdi, hazırladı, düzledi.

11- وَ إِذاَ قُرِئَ عَلَيْهِمُ الْقُرْآنُ لاَ يَسْجُدُونَ.

(84/İNŞİKAK 21). Onlar kendilerine Kur’ân okununca secde de etmezler.(Secde ayeti)

إِذاَ

…dığı zaman, ..ınca (zaman zarfı)

قَرَأَ يَقْرَأُ قِراَءَةً قُرْآناً

okudu (2 masdarlı fiil)

اَلْقُرْآنُ

Kur’ân-ı Kerîm, (masdar olarak; okumak, okuma, okunuş) (mecâzen namaz).

سَجَدَ يَسْجُدُ سُجُوداً

secde etti, eğildi, boyun eğdi, bağlandı.

12- وَ نُفِخَ فِي الصُّورِ فَإِذاَ هُمْ مِنَ الْأَجْداَثِ إِلَى رَبِّهِمْ يَنْسِلُونَ.

(36/YÂSÎN 51). (Nihayet) Sûr'a üfürülür. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden (kalkıp koşarak) Rablerine giderler.

نَفَخَ  يَنْفُخُ نَفْخاً

üfledi

اَلصُّورُ

sur

نَسَلَ يَنْسِلُ نَسْلاً

koştu, akın etti

فَإِذاَ هُمْ

bir de bakmışsın onlar, işte bunun üzerine onlar..

جَدَثٌ ج أَجْداَثٌ

kabir

13- لَقَدْ حَقَّ الْقَوْلُ عَلَى أَكْثَرِهِمْ فَهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ.

(36/YÂSÎN 7). Andolsun ki onların çoğunun üzerine (gafletlerinin cezası) hak oldu. Çünkü onlar iman etmiyorlar.

لَقَدْ

gerçekten, hakikaten

حَقَّ  يَحِقُّ حَقاًّ

hak oldu, gerçek oldu, hak etti

الْقَوْلُ

söz (azab sözü)

عَلَى أَكْثَرِهِمْ

çoğunun üzerine

آمَنَ  يُؤْمِنُ  إِيماَناً

iman etti, inandı

14- ...وَ كُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ.

(36/YÂSÎN 40). Her biri bir yörüngede yüzer.

كُلٌّ

herbiri, hepsi

سَبَحَ يَسْبَحُ سَبْحاً

yüzdü

فَلَكٌ

boşluk, yörünge

 

 

 

 

 

 

 

 

 

يَأْكُلوُنَ.

وَمِنْهاَ

رَكوُبُهُمْ

فَمِنْهاَ

لَهُمْ

ذَلَّلْناَهاَ

15- وَ

Fiil-i muzâri

Câr-mecrûr (وَ) atıf harfi

Mübt.muahhar

Hab. mukaddem

(mahallen merfû)

Câr-mecrûr

        Fiil+fâil+mef’ûl     Atıf h.

(هاَ) muttasıl zamir mefulün bih mahallen mansûb

 

                 

(36/YÂSÎN 72). (Bu hayvanları) onlar için boyun eğdirdik. Onların bir kısmından binekleri (vardır), bir kısmından da yerler.

ذَلَّلَ  يُذَلِّلُ تَذْليِلاً

boyun eğdirdi, emrine verdi, zelil kıldı.

اَلرَّكوُبُ

binek

 

أَجْرٍ.

مِنْ

عَلَيْهِ

أَسْأَلُكُمْ

16- وَماَ

               Mef’ûlün b.

(lafzan mecrûr, mahallen mansûb)

Zâid harfi cer

Câr-mecrûr

Fill+fâil+mef’ûl

Harfu nefy Atıf h.

             

 (26/ŞUARÂ 127). Buna karşı (bunun üzerine) sizden hiçbir ücret istemiyorum..

17-...وَلاَ أَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلاَ أَقوُلُ لَكُمْ إِنِّي مَلَكٌ.

(6/EN’ÂM 50). ..Ben gaybı bilmem. Size, ben bir meleğim demiyorum...

قاَلَ  يَقُولُ  لِ

birine dedi, söyledi

لاَ أَقوُلُ لَكُمْ

size demiyorum

18-...أَ فَلاَ يَعْقِلوُنَ.

(36/YÂSÎN 68).. Hiç akıl etmiyorlar mı?

عَقَلَ يَعْقِلُ عَقْلاً

akıl erdirdi, akıllandı, akıl etti

أَ فَلاَ

hiç, hâlâ …mı?

19- أَلاَ إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَكِنْ لاَ يَشْعُروُنَ.

(2/BAKARA 12). Dikkat edin, muhakkak ki onlar bozgunculardır, fakat anlamazlar.

أَلاَ

dikkat edin (tenbih edatı; dikkat çekilmek istenen hususta tabir olarak kullanılır)

مُفْسِدٌ

ifsat eden, bozan, bozguncu, fesatçı

لَكِنْ

fakat

شَعَرَ  يَشْعُرُ

anladı, hissetti

20- أَلاَ إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهاَءُ وَلَكِنْ لاَ يَعْلَمُونَ.

(2/BAKARA 13). ..Dikkat edin, muhakkak ki onlar sefihlerdir fakat bunu akıl etmezler.

السُّفَهاَءُ اَلسَّفِيهُ ج

beyinsiz, akılsız, aklını kullanmayan, düşük akıllı.

21- ... كَمْ أَهْلَكْناَ قَبْلَهُمْ مِنَ الْقُرُونِ أَنَّهُمْ إِلَيْهِمْ لاَ يَرْجِعُونَ.

(36/YÂSÎN 31). (Müşrikler görmüyorlar mı ki, ) onlardan önce nice kavimler helâk ettik. Onlar kendilerine dönmezler.

كَمْ .. مِنْ

nice, kaç (sayıdan kinâye olan bu (كَمْ)e “Kem’il haberiyye” denir.

أَهْلَكَ يُهْلِكُ إِهْلاَكاً

helak etti

قَبْلَهُمْ

onlardan önce (muttasıl zamire birleşmiş zaman zarfı)

اَلْقَرْنُ ج اَلْقُرُونُ

nesil, aynı zamanın insanları

رَجَعَ يَرْجِعُ

döndü

Burada (أَنَّ) ye birleşen (هُمْ) zamiri mahallen mansûb olarak (أَنَّ)nin ismi (..لاَ يَرْجِعُونَ) (أَنَّ)nin haberidir.

22- أَفَلاَ يَشْكُروُنَ

(36/YÂSÎN 35).. Hâla şükretmeyecekler mi?

23- يَوْمَ لاَ تَمْلِكُ نَفْسٌ لِنَفْسٍ شَيْئاً وَالْأَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِلَّهِ.

(82/İNFİTÂR 19). O gün hiçbir kimse başkası için birşey yapmaya sahip değildir (hiçbirşey yapamaz.) O gün iş Allah’a aittir.

مَلَكَ يَمْلِكُ

sahip olmak, hüküm ve söz sahibi olmak

نَفْسٌ

nefis, can, ruh, kendi (semâî müennes)

الْأَمْرُ

iş, emir (burada mübtedâ)

يَوْمَ

o gün (mansûb zaman zarfı)

يَوْمَئِذٍ

o gün (daima mecrûrdur)

                                                                                                           

&&&&&&&&&&

GELECEK ZAMAN

Gelecek zaman için muzâri fiilin başına سَ  ve سَوْفَ takısı getirilir. سَ takısı daha yakın bir gelecek için, سَوْفَ takısı ise daha uzak bir gelecekte yapılacak işler için kullanılır. İki takı da .....ecek, .....acak diye tercüme edilirler. Fiilin sonunda herhangi bir değişiklik olmaz. Örnek:

 

سَأَذْهَبُ

gideceğim

سَتَدْخُلِينَ

gireceksin

 

سَتَشْرَبُ

içeceksin

سَتَأْكُلِينَ

yiyeceksin

 

سَتَعْلَمُونَ

bileceksiniz

سَوْفَ أَكْتُبُ

yazacağım

سَوْفَ تَعْلَمُونَ

bileceksiniz

 

 

         

Cümle Örnekleri:

1- هَلْ كَتَبْتَ الدَّرْسَ أَمْسِ ؟ لاَ ، سَأَكْتُبُ الدَّرْسَ الْيَوْمَ.

2- لِماَذاَ لاَ تَلْبَسُ الْمَلاَبِسَ ؟ سَأَلْبَسُ الْمَلاَبِسَ حاَلاً.

3- هَلْ سَتَعْمَلُ الْواَجِبَ ؟ لاَ ، عَمِلْتُ الْواَجِبَ أَمْسِ.

4- أَيْنَ سَتَذْهَبُ فيِ الْعُطْلَةِ ؟ سَأَذْهَبُ فيِ الْعُطْلَةِ إِلَى بَلَديِ.

5- سَوْفَ يَذْهَبُ فيِ الْعُطْلَةِ إِلَى بَلَدِهِ . كَيْفَ سَوْفَ نَذْهَبُ إِلَى هُناَكَ ؟

6- سَوْفَ أَذْهَبُ باِلدَّراَّجَةِ هَلْ سَتَتْرُكُ الْأُخْتاَنِ حَقَّهُماَ فِي هَذِهِ الْأَرْضِ؟

7- سَتَذْهَبُ الْمُدَرِّسَةُ مِنْ هُناَ إِلَى الْبَيْتِ مُباَشَرَةً.

8- هَلْ سَيَلْعَبُ وَحْدَهُ ؟ هَلْ سَتأْكُلُ وَحْدَهاَ ؟ هَلْ سَنَدْرُسُ وَحْدَناَ ؟

9- ماَذاَ سَتَأْخُذِينَ مَعَكِ فِي السَّفِينَةِ؟ ماَذاَ سَتَأْخُذاَنِ مَعَكُماَ فِي الْحَقِيبَةِ ؟

  10- هَلْ سَتَخْرُجُ الْأُسْرَةُ إِلَى الشاَّطِئِ الْيَوْمَ ؟ سَيَذْهَبُ زُمَلاَءُكُمْ إِلَى الْمَعْرِضِ.

11- سَنَدْخُلُ الْمَسْجِدَ ثُمَّ نُصَليِّ - سَنَشْتَريِ الْأَقْلاَمَ ثُمَّ نَرْسُمُ.

Tercüme:

1- Dün dersi yazdın mı? Hayır, dersi bugün yazacağım.

2- Niçin elbiseleri giymiyorsun ? Elbiseleri hemen giyeceğim.

3- Ödevi yapacak mısın? Hayır, ödevi dün yaptım.

4- Tatilde nereye gideceksin? Tatilde memleketime gideceğim.

5- Tatilde memleketine gidecek. Oraya nasıl gideceğiz?

6- Bisikletle gideceğim. İki kız kardeş bu yeryüzünde hakkını terk mi edecek?

7- Öğretmen buradan doğruca eve gidecek.

8- Tek başına mı oynayacak? Tek başına mı yiyecek? Tek başımıza mı okuyacağız?

9- Gemide beraberine ne alacaksın (müe)? İkiniz çantada beraberinize ne alacaksınız?

10- Aile bugün kıyıya çıkacak mı? Arkadaşlarınız sergiye gidecek.

11- Mescide gideceğiz sonra namaz kılacağız. Kalemleri satın alıp sonra resim çizeceğiz.

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

GELECEK ZAMANLA İLGİLİ AYETLER

1- سَنَفْرُغُ لَكُمْ أَيُّهاَ الثَّقَلاَنِ .

 (55/RAHMÂN 31.) Ey (yeryüzünün) iki ağırlığı (insan ve cin)! Sizin de (hesabınızı) ele alacağız.

فَرَغَ  يَفْرُغُ  فَراَغاً

ilgilendi, ele aldı

أَيُّهاَ

ey (nidâ edatı)

ثَقَلٌ ج أَثْقاَلٌ

ağır yük, ağırlık

اَلثَّقَلاَنِ

İki ağırlık (Bunlar şanları büyük olduğu veya yeryüzünde birer yük gibi olduklarından böyle isimlendirilmiştir). Nidâ edatından sonra gelen (münâdâ) tek isim merfû olduğundan, tesniyenin merfû hali getirilmiştir.

.

تَعْلَمُونَ

سَوْفَ

2- كَلاَّ

 

       Fiil-i muzâri ma’lûm

Harfu istikbal

Nefy ve kınama harfi

             

(102/TEKÂSÜR 3). Hayır! Yakında bileceksiniz!

كَلاَّ

Hayır manasında olup kendisiyle menetme veya sakındırma yahut çirkin gösterme murat edilir. Bazen de bununla kendisinden sonra geleni isbat ve onun hakikat olduğunu tenbih ve ihtar kastedilir.

3- ثُمَّ كَلاَّ سَوْفَ تَعْلَمُونَ .

(102/TEKÂSÜR 4). Yine hayır!  (Elbette) yakında bileceksiniz!

4- كَلاَّ سَيَعْلَمُونَ .

(78/NEBE 4). Hayır! Anlayacaklar!

5- ثُمَّ كَلاَّ سَيَعْلَمُونَ .

(78/NEBE 5). Yine hayır! Anlayacaklar!

6-  فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ .

(67/MÜLK 17). İşte (bu) uyarım(ın) nasıl (olduğunu) yakında bileceksiniz.

اَلنَّذِيرُ

uyarma, uyarı. نَذِيرِ nin aslı نَذِيرِي dir. Esre harekesi, düşen ي nin işareti olarak (benim uyarım anlamında)   mütekellim ya’sı olduğunu ifade eder.

7- وَهُمْ مِنْ بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَ .

(30/RÛM, 3). …ve onlar, (bu) yenilgilerinden sonra galip geleceklerdir.

غلَبَ  يَغْلِبُ غَلَباً

galib gelmek, yenmek, üstün gelmek

غَلَبٌ

yenilgi

مِنْ بَعْدِ

…den sonra. Bir zarf olan (بَعْدِ) kelimesinden sonra gelen isim esre olur.

مِنْ بَعْدِ غَلَبِهِمْ

yenilgilerinden sonra

         

8-  قَالَ سَلاَمٌ عَلَيْكَ سَأَسْتَغْفِرُ لَكَ رَبِّي …

(19/MERYEM, 47). (İbrahim:) Selâm sana (esen kal) dedi, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim...

سَلاَمٌ

selâm, sulh, esenlik, barış.

اِسْتَغْفَرَ  يَسْتَغْفِرُ  اِسْتِغْفاَراً

… den mağfiret diledi, af istedi.

سَاَسْتَغْفِرُ

mağfiret dileyeceğim (arttırılmış fiiller ileride gelecektir)

       

9- قَالَ سَوْفَ أَسْتَغْفِرُ لَكُمْ رَبِّي إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ .

(12/YÛSUF, 98). (Yakub:) Rabbimden sizin için af dileyeceğim. Muhakkak ki, O, çok bağışlayan ve merhametli olandır.

الْغَفُورُ

çok bağışlayan, çok bağışlayıcı, mağfireti bol olan

اَلرَّحِيمُ

çok acıyan, çok merhamet eden

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

?  ALIŞTIRMALAR  ?

1. Aşağıdaki kelimeleri üçer kere yazınız.

حَضرَ يَحْضُرُ

geldi

اِنْتَظَرَ  يَنْتَظِرُ

bekledi

تَوَضَّأَ  يَتَوَضَّأُ

abdest aldı

أَحْضَرَ  يُحْضِرُ

getirdi

ساَفَرَ  يُساَفِرُ

yolculuk yaptı

صَلَّى يُصَليِّ  

namaz kıldı

نُحْضِرُ

biz getiririz

اَلْعاَصِمَةُ

başkent

الْقاَدِمَةُ

gelen-gelecek

يُحْضِرُ([17])

o getirir

غَداً

yarın

اِشْتَرَى  يَشْتَريِ

satın aldı

أُحْضِرُ

ben getiririm

تُحْضِرُ

sen getirirsin

حَجَّ يَحُجُّ

haccetti

                     

 

2. Aşağıdaki cümleleri tercüme ediniz. (Cevaplar için üzerine tıklayınız)

ماَذاَ سَتُحْضِرُ ؟ سَأُحْضِرُ الْكِتاَبَ وَ أَناَ سَأُحْضِرُ الْقَلَمَ سَيَتَوَضَّأُ التَّلاَميِذُ بالْماَءِ مَعَ مَنْ سَتَذْهَبُ ؟ سَأَذْهَبُ وَحْديِ سَأَرْجِعُ إِلَى الْبَيْتِ بَعْدَ ساَعَةٍ سَأَرْجِعُ إِلَى غُرْفَتيِ بَعْدَ ساَعَةٍ سَيَرْجِعُ مُحَمَّدٌ إِلَى بَلَدِهِ بَعْدَ سَنَةٍ سَتَرْجِعوُنَ إِلَى بَيْتِكُمْ بَعْدَ شَهْرٍ هَلْ سَيَذْهَبُ التِّلْمِيذاَنِ إِلَى الْمَلْعَبِ؟ - اَلطَّبِيبَةُ سَتَحْضُرُ إِلَيْكِ - هَلْ سَيَعْمَلاَنِ وَحْدَهُماَ - سَوْفَ أَذْهَبُ هَذاَ الشَّهْرَ مَعَ واَلِديِ - سَوْفَ نَذْهَبُ هَذاَ الْأُسْبوُعَ  مَعَ أَخيِ - سَوْفَ أَذْهَبُ هَذِهِ السَّنَةَ مَعَ خاَلَتيِ - سَوْفَ أَذْهَبُ هَذاَ الشَّهْرَ مَعَ خاَليِ - سَوْفَ أَحُجُّ هَذاَ الشَّهْرَ مَعَ واَلِديِ - سَأَذْهَبُ إِلَى الْعاَصِمَةِ غَداً إِنْ شاَءَ اللَّهُ - هَلْ سَيَنْتَظِرُونَ وَحْدَهُمْ ؟ - هَلْ سَتُساَفِريِنَ وَحْدَكِ؟

3. Aşağıdaki fiillerin gramerdeki isimlerinin ne olduğunu söyleyiniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

مَا يَكْتُبُ-لا تَنْصُرْنَ-سَتَدْخُلاَنِ-مَا يَذْهَبَانِ-سَوْفَ يَعْلَمُ-دَخَلْنَا-لا تَقْتُلُونَ-مَا أَشْرَبُ

4. Yukarıda verilen ayetleri yazıp gelecek zamanla ilgili bölümleri belirtiniz. Meallerine bakarak Arapça’larını yazıncaya kadar çalışınız.

&&&&&&&&&&

TE'KİD-İ NEFY-İ İSTİKBAL

                 (GELECEK ZAMANIN KESİNLİKLE OLUMSUZU)          

Muzâri fiilin başına لَنْ takısı getirilirse hem fiilin sonunu  nasbeder (fetha yapar) hem de kesin olumsuz yaparak işin gelecekte kesinlikle meydana gelmeyeceğini belirtir.

يَكْتُبُ

yazar

لاَ يَكْتُبُ

yazmayacak, yazmıyor

لَنْ يَكْتُبَ

hiç, asla yazmayacak

Yapılışı: Müfred müzekker, müfred müennes ve mütekellimlerde son harf üstün okunur.

يَكْتُبُ

yazar

لَنْ يَكْتُبَ

asla yazmayacak (müfred müzekker-gâib)

لَنْ تَكْتُبَ

asla yazmayacak (müfred müennes- gâibe)

لَنْ تَكْتُبَ

asla yazmayacaksın(müfred müz. muhatap)

لَنْ أَكْتُبَ

asla yazmayacağım (mütekellim vahde)

لَنْ نَكْتُبَ

asla yazmayacağız (mütekellim cemi)

Diğer fiillerdeki ن lar gâibe cemi müennes ve muhâtaba cemi müennes nunları hariç düşer:

لَنْ يَكْتُبُوا

asla yazmayacaklar

لَنْ يَكْتُبْنَ

asla yazmayacaklar

 

 

 

 

 

 

   

Çekim Tablosu

 

 

 

Cemi

Tesniye

Müfred

 

 

 

لَنْ يَكْتُبُوا

لَنْ يَكْتُبَا

لَنْ يَكْتُبَ

Gâib

 

 

(Onlar) asla

yazmayacaklar

(O ikisi) asla

yazmayacak

(O) asla yazmayacak

 

 

 

لَنْ يَكْتُبْنَ

لَنْ تَكْتُبَا

لَنْ تَكْتُبَ

Gâibe

 

                 

 

لَنْ تَكتُبُوا

لَنْ تَكْتُبَا

لَنْ تَكْتُبَ

Muhatap

(Sizler) asla

yazmayacaksınız

(İkiniz) asla yazmayacaksınız

(Sen) asla

yazmayacaksın

 

لَنْ تَكْتُبْنَ

لَنْ تَكْتُبَا

لَنْ تَكْتُبِى

Muhâtaba

         

 

لَنْ نَكْتُبَ

لَنْ نَكْتُبَ

لَنْ أَكْتُبَ

Mütekellim

(Bizler) asla yazmayacağız

(İkimiz) asla yazmayacağız

(Ben) asla yazmayacağım

 

*Meçhûlleri fiil-i muzârinin meçhûlu gibidir.

لَنْ يُكْتَبَ

asla (hiç) yazılmayacak

لَنْ يُكْتَبُوا

asla (hiç) yazılmayacaklar

   Meçh. Muz. fiil / Harfu nefy ve nasb ya da harfu tekid-i nefy-i istikbal

Cümle Örnekleri:

1- لَنْ أَخْرُجَ الْيَوْمَ إِلَى الْحَديِقَةِ - لَنْ أَرْجِعَ الْيَوْمَ إِلَى الْبَيْتِ.

2- لَنْ أَكْتُبَ الْيَوْمَ إِلَى صَديِقيِ - لَنْ أُساَفِرَ الْيَوْمَ إِلَى الْعاَصِمَةِ.

3- هَلْ سَتَذْهَبُ إِلَى السُّوقِ ؟ لاَ ، لَنْ أَذْهَبَ إِلَى السًّوقِ الْيَوْمَ.

4- إِلَى أَيْنَ سَتَذْهَبُ إِذَنْ([18]) ؟ سَأَذْهَبُ مُباَشَرَةً مِنْ هُناَ إِلَى الْمَسْجِدِ.

5- أَ لَنْ تَذْهَبَ لِلصَّلاَةِ ؟ بَلَى ، سَأَذْهَبُ.

6- أَ لَنْ تَذْهَبَ لِلْإِفْطاَرِ؟ بَلَى ، سَأَذْهَبُ.

7- لَنْ يَتْرُكَ بَعْضُ الْمُسْلِمِينَ الصَّلاَةَ.

8- اَلْبِنْتاَنِ لَنْ تَفْتَحاَ النَّواَفِذَ – اَلْوَلَداَنِ لَنْ يَلْعَباَ فِي الشاَّرِعِ.

9- اَلتِّلْمِيذاَتُ لَنْ يَلْعَبْنَ فِي الصاَّلَةِ – اَلتَّلاَمِيذُ لَنْ يَلْعَبُوا فِي الصاَّلَةِ.

10- لَنْ يَفْشَلَ الطاَّلِبُ فِي الْإِمْتِحاَنِ.

 

Tercüme:

1- Bugün bahçeye hiç çıkmayacağım. Bugün hiç eve dönmeyeceğim.

2- Bugün arkadaşıma hiç yazmayacağım. Bugün asla (hiç) başkente yolculuk etmeyeceğim.

3- Çarşıya gidecek misin? Hayır, bugün asla çarşıya gitmeyeceğim.

4- Nereye gideceksin o zaman? Buradan doğruca mescide gideceğim.

5- Namaz için hiç gitmeyecek misin? Bilakis, gideceğim.

6- İftar için hiç gitmeyecek misin? Bilakis, gideceğim.

7- Bazı müslümanlar namazı asla terketmeyecek.

8- İki kız pencereleri asla (hiç) açmayacak- İki çocuk (hiç) asla caddede oynamayacak.

9- Kız öğrenciler hiç salonda oynamayacak. Erkek öğrenciler hiç salonda oynamayacak.

10- Öğrenci imtihanda hiç başarısız olmayacak.

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

TEKİD-İ NEFY-İ İSTİKBAL İLE İLGİLİ AYETLER

1-  وَلَنْ يَنفَعَكُمُ الْيَوْمَ إِذْ ظَلَمْتُمْ أَنَّكُمْ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ .

(43/ZUHRUF, 39). Zulmettiğiniz için bugün (nedamet) size hiçbir fayda vermeyecek. Gerçekten siz azabta ortaksınız.

نَفَعَ يَنفَعَ نَفْعاً

fayda vermek, faydası olmak

اَلْعَذَابُ

azab, işkence

إِذْ

…için/hani, bir zamanlar (zaman zarfı)

ظَلَمَ يَظْلِمُ ظُلْماً

zulmetmek, haksızlık etmek

مُشْتَرِكٌ ج مُشْتَرِكُونَ

iştirak eden, katılan, ortak olan

             

2-  لَنْ       يَنَالَ       اللَّهَ  لُحُومُهَا    وَ        لاَ    دِمَاؤُهَا وَلَكِنْ   يَنَالُهُ   التَّقْوَى مِنكُمْ

Câr-mecrûr

Fâil

 Mef. Fiil

Atıf

Ma’tûf

Harfu nefy

Atıf

Fâil

Mukaddem mef’ûl

Mansûb muz. f.

Harfu nefy ve nasb

/HAC, 37). Onların (kurbanların) ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşmayacak, fakat O’na (sadece) sizden olan takva ulaşır.

نَالَ  يَنَالُ  نَيْلاً

erişmek, ulaşmak

لَحْمٌ ج لُحُومٌ

et

دَمٌ ج دِمَاءٌ

kan, kesilmekle akıtılan kan

لَكِنْ

fakat, ama

اَلتَّقْوَى

korunma, sakınma (şer’î lisanda Allah’ın azabından korkup sakınma)

         

3-  قَالُوا يَا مُوسَى إِنَّا لَنْ نَدْخُلَهَا أَبَدًا

(5/MÂİDE, 24). “Ey Mûsâ! …biz oraya (ona) asla girmeyeceğiz.” dediler.

يَا

ey! (nidâ edatı)

أَبَدًا

ebediyyen, sürekli (zaman zarfı)

إِنَّا

gerçekten biz

 

 

 

 

 

 

4-  يَا مُوسَى لَنْ نَصْبِرَ عَلَى طَعَامٍ وَاحِدٍ

(2/BAKARA, 61). (Hani siz bir zamanlar verilen nimetlere karşılık): “Ey Mûsâ! Bir tek yemeğe asla sabretmeyeceğiz…” (dediniz).

صَبَرَ  يَصْبِرُ صَبْراً

sabretti, dayandı, tahammül gösterdi

وَاحِدٌ

bir, tek (çeşit)

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

?  ALIŞTIRMALAR  ?

 

1. Aşağıdaki fiilleri te’kîd-i nefy-i istikbale (gelecek zamanın kesin olumsuzuna) çeviriniz. İkisinin de manalarını söyleyiniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

ما يَكْتُبُ لا يَفْتَحُونَ لاَ تَرْجِعَانِ  لاَ تَقْتُلُ ماَ يَضْرِبْنَ لا تَنْصُرْنَ لا تَضْرِبُ مَا يَدْخُلوُنَ

 

2. Aşağıdaki kelimeleri konuyla ilgili birer cümlede kullanınız.

جَبَلٌ

dağ

قَمَرٌ

ay

اَلْاِسْتِراَحَةُ

istirahat, dinlenme

تُرَابٌ

toprak

كُوبٌ

bardak

عَمِلَ -َ

yaptı, amel etti

دُبٌّ

ayı

سَنَةٌ

sene

عَصِيرُ الْبُرْتُقَالِ

portakal suyu

كَانَ يَكُونُ

oldu, idi

كَسَرَ

kırdı

قَطَعَ يَقْطَعُ

kesti

حَكَمَ  -ُ

hükmetti

يَدٌ

el

عَصِيرٌ

meyve suyu

خَلَقَ -ُ

yarattı

لَيْلٌ

gece

حَسِبَ يَحْسِبُ يَحْسَبُ

saydı, zannetti

سَمِعَ -َ

işitti

نَهَارٌ

gündüz

كَذَبَ -ِ

yalan söyledi

يَمِينٌ

sağ

ألسِّكِّينُ

bıçak

اَلسَّفَرُ

yolculuk

يَسَارٌ

sol

اَلْقِراَءَةُ

okuma

اَلْغاَبَةُ

orman

                       

 

3.  Aşağıdaki fiilleri te’kîd-i nefy-i istikbale çeviriniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

يَضْرِبُ يَقْطَعُ يَفْتَحُ يَعْلَمُ يَنْصُرُ يَقْتُلُ يَحْسِبُ

 

4. Aşağıdaki cümleleri tercüme ediniz. (Cevaplar için üzerine tıklayınız)

أَ لَنْ تَذْهَبَ لِلْعَمَلِ؟ بَلَى ، سَأَذْهَبُ – أَ لَنْ تَذْهَبَ لِلسَّفَرِ؟ بَلَى ، سَأَذْهَبُ – أَ لَنْ تَذْهَبَ لِلْاِسْتِراَحَةِ؟  بَلَى ، سَأَذْهَبُ – لَنْ يَدْخُلَ الْكاَفِرُ الْجَنَّةَ – لَنْ يَكْذِبَ عَلِيٌّ – مُحَمَّدٌ لَنْ يَقْطَعَ الشَّجَرَةَ – أَ لَنْ تَذْهَبَ لِلْقِراَءَةِ ؟ بَلَى ، سَأَذْهَبُ –  لَنْ تَذْهَبَ الْمَرْأَةُ إِلَى الْغاَبَةِ .

 

5. Yukarıda verilen ayetlerde yer alan te’kîd-i nefy-i istikbal bölümlerini tesbit ediniz. Ayetleri defterinize yazıp meallerine bakarak Arapça’larını yazıncaya kadar çalışınız.

 

&&&&&&&&&&


 

FİİL-İ MUZÂRİNİN MEÇHÛLU

Fiil-i muzârinin meçhûl yapılması için muzâri harf ötre, fiilin sondan bir önceki harfi üstün okunur.  Örnek:

يَكْتُبُ

yazar

يُكْتَبُ

yazılır

يَشْرَبُ

içer

يُشْرَبُ

içilir

يَفْتَحُ

açar

يُفْتَحُ

açılır

يَضْرِبُ

döver

يُضْرَبُ

dövülür

يَعْلَمُ

bilir

يُعْلَمُ

bilinir

يأْكُلُ

yer

يُؤْكَلُ

yenilir

Muzâri meçhûl fiil cümlesinde de, mâzî meçhûlde olduğu gibi fâil yerine cümlenin mef’ûlü, nâibu fâil olur:

يَكْتُبُ التِّلْمِيذُ الدَّرْسَ.

Öğrenci dersi yazıyor

يُكْتَبُ الدَّرْسُ

Ders yazılıyor

                 Naibu fâil (son harekesi ötre)

 

     

       يَعْرِفُ      الناَسُ    الْمُخْلِصِينَ   بِأَعْماَلِهِمْ. – يُعْرَفُ  الْمُخْلِصُونَ   بِأَعْماَلِهِمْ.

Muzâri ma’lûm f.

Fâil

Mef’ûl

Mef’ûl b. ga. s.

                Câr-mecrûr  Nâibu Fâil  Muzâri meçhûl f

İnsanlar ihlaslıları (samimileri) işleriyle tanır. İhlaslılar işleriyle tanınır.

     اَلناَسُ  يَعْرِفُونَ    الْمُخْلِصِينَ   بِأَعْماَلِهِمْ. –  اَلْمُخْلِصُونَ    يُعْرَفوُنَ      بِأَعْماَلِهِمْ.

Mübtedâ

Câr-mecrûr  Nâibu Fâil  Muzâri meçhûl f.

Câr-mecrûr          Muzâri meçhûl f.     Mübtedâ

 

Haber (fiil cümlesi)

 Haber (fiil cümlesi)

 

         

İnsanlar ihlaslıları (samimileri) işleriyle tanır. İhlaslılar işleriyle tanınır.

Cümle Örnekleri:

1- يَنْصُرُ اللَّهُ الْمُسْلِمِينَ - يُنْصَرُ الْمُسْلِمُونَ.

2- عَرَفْناَ كَيْفَ يَحْفُرُ([19]) الْمُهَنْدِسُونَ الْآباَرَ([20]) - عَرَفْناَ كَيْفَ تُحْفَرُ الْآباَرُ.

3- فَهِمْناَ كَيْفَ يَجْمَعُ الصَّحَفِيُّونَ الْأَخْباَرَ - فَهِمْناَ كَيْفَ تُجْمَعُ الْأَخْباَرُ.

4- فَحَصَ الطَّبِيبُ الْمُدَرِّسِينَ فِي الْمُسْتَشْفَى - اَلْمُدَرِّسُونَ يُفْحَصُونَ هُناَكَ.

5- تَنْصَحُ الْمُعَلِّمَةُ التِّلْمِيذاَتِ –  التِّلْمِيذاَتُ يُنْصَحْنَ.

 

6- تَشْكُرُ الْمُدِيرَةُ الطاَّلِبَتَيْنِ – اَلطاَّلِبَتاَنِ تُشْكَراَنِ.

7- يَكْسِبُ الْفَرِيقُ الْمُباَراَةَ فِي آخِرِ لَحْظَةٍ  - تُكْسَبُ الْمُباَراَةُ فِي آخِرِ لَحْظَةٍ.

8- يُؤْخَذُ الْكِتاَباَنِ - تُفْهَمُ الْقِصَّتاَنِ - يُتْرَكُ الْعَمَلُ لِلصَّلاَةِ.

9- تَشْرَحُ الْأُسْتاَذَةُ الدَّرْسَيْنِ - يُشْرَحُ الدَّرْساَنِ.

Tercüme:

1- Allah müslümanlara yardım ediyor. Müslümanlara yardım ediliyor.

2- Mühendislerin kuyuları nasıl kazdığını öğrendik (bildik). Kuyuların nasıl kazıldığını öğrendik.

3- Gazetecilerin haberleri nasıl topladığını anladık. Haberlerin nasıl toplandığını anladık.

4- Doktor hastanede öğretmenleri muayene etti. Öğretmenler orada muayene ediliyor.

5- Öğretmen kız öğrencilere nasihat ediyor. Kız öğrencilere nasihat ediliyor.

6- Müdür iki öğrenciye teşekkür ediyor. İki öğrenciye teşekkür ediliyor.

7- Takım maçı son anda kazanıyor. Maç son anda kazanılıyor.

8- İki kitap alınıyor. İki hikaye anlaşılıyor. İş namaz için terkediliyor.

9- Hoca iki dersi açıklıyor. İki ders açıklanıyor.

&&&&&&&&&&

FİİL-İ MUZÂRİNİN MEÇHÛLÜ İLE İLGİLİ AYETLER

1-  وَإِنَّهُ لَذِكْرٌ لَكَ وَلِقَوْمِكَ وَسَوْفَ تُسْأَلُونَ .

(43/ZUHRUF, 44). Doğrusu O (Kur’ân), sana ve kavmine bir öğüttür. (Ondan) sorulacaksınız (sorumlu tutulacaksınız).

ذِكْرٌ

hatırlayış, öğüt. (Buradaki manası; inzal edilmiş kitap, Kur’ân)

قَوْمٌ

kavim, topluluk

سَأَلَ يَسْأَلُ

sordu

2-  أَ تُتْرَكُونَ فِي مَا هَاهُنَا آمِنِينَ .

(26/ŞUARÂ, 146). Siz burada güvende olarak bırakılacak mısınız?

تَرَكَ يَتْرُكُ تَرْكاً

terketmek, bırakmak.

فِي مَا هَاهُنَا

işte burada (هَا tenbih için gelmiştir.)

آمِنٌ ج آمِنِينَ

emin, korkusuz olanlar, güvende olanlar.

 

         

3-  فَيَوْمَئِذٍ لاَ يُسْأَلُ عَن ذَنْبِهِ إِنسٌ وَلاَ جَانٌّ .

(55/RAHMÂN, 41). İşte o gün insanlara da cinlere de günahı sorulmaz.

اَلذَّنْبُ ج ذُنُوبٌ

günah, suç

إِنسٌ

insanlar

جَانٌّ

cinler, görülmeyen, gizli, canlı, şuurlu mahluklar

4-  يُعْرَفُ الْمُجْرِمُونَ بِسِيمَاهُمْ فَيُؤْخَذُ بِالنَّوَاصِي وَالْأَقْدَامِ .

(55/RAHMÂN, 41). Suçlular, simalarından tanınır, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.

 

 

يُعْرَفُ (عَرَفَ يَعْرِفُ)

bilinir, tanınır

سِيمَا

çehre, sima

اَلْمُجْرِمُ ج  اَلْمُجْرِمُونَ

günah işleyen, suçlu

قَدَمٌ ج اَلْأَقْدَامُ

ayak

يُؤْخَذُ (أَخَذَ يأْخُذُ)

(ayetteki mana:) tutulmak, yakalanmak

اَلنَّاصِيَةُ ج اَلنَّوَاصِي

kâkül, perçem (Ayette geçen perçemlerle ayaklardan tutulmaktan maksat yakapaça edilip cehenneme atmaktır).

5- إِنَّ اللَّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنْفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُم بِأَنَّ لَهُمُ الجَنَّةَ

(9/TEVBE, 111). Muhakkak ki Allah mü’minlerden mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennetle satın almıştır.

اِشْتَرَى يَشْتَرِى اِشْتِرَاءاً

satın almak

اَلنَّفْسُ ج اَلْأَنْفُسُ

can

ماَلٌ ج أَمْوَالٌ

mal

6- أَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فِي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لاَ يَتُوبُونَ وَلاَ هُمْ يَذَّكَّرُونَ .

(9/TEVBE, 126). Onlar, her yıl bir veya iki kez (çeşitli belalarla) imtihan ediliyorlar. Sonra ne tevbe ediyorlar ne de ibret alıyorlar.

فَتَنَ يَفْتِنُ فَتْناً فُتُوناً

imtihan etmek, denemek, eziyet etmek, ateşe atmak

يُفْتَنُونَ

imtihan ediliyorlar

عَامٌ

yıl, sene

مَرَّةٌ

bir kere, defa, kez.

مَرَّتاَنِ  مَرَّتَيْنِ

iki kere

تاَبَ يَتُوبُ

tevbe etti.

تَذَكَّرَ  يَتَذَكَّرُ  تَذَكُّراً

hatırlamak, öğüt almak, ibret almak

يَتَذَكَّرُونَ  ‘nin aslı يَذَّكَّرُونَ

öğüt alıyorlar

               

7-  ثُمَّ        لَتُسْأَلُنَّ            يَوْمَئِذٍ        عَنِ           النَّعِيمِ .

 

Mecrûr isim     harfu cer

Zarfu zaman

F.muzâri meçhûl

Atıf harfi

 

 

 

(لَ) Kasem (yemin)  harfi

(102/TEKÂSÜR, . Sonra o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.

لَتُسْأَلُنَّ

muhakkak sorulacaksınız (Fiilin başındaki lâm te’kîd lâmı, sonundaki şeddeli nun da te’kit nûnudur. Manayı kuvvetlendirmek için kullanılır. Cemi müennes nunları hariç te’kîd nûnundan önceki harfin yani fiilin son harfinin harekesi üstün ise müfred oluşu, ötre ise cemi oluşunu gösterir. Burada ötre olup cemidir. Ayetlere has açıklanarak konu dışı verilen bu bilgiler ilerideki konuların daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.)

اَلنَّعِيمُ

nimet, çok nimet, rahat yaşayış, bolluk

8- … سَتُكْتَبُ شَهَادَتُهُمْ وَيُسْأَلُونَ .

43/ZUHRUF, 19. ..Onların (bu) şahitlikleri yazılacak ve sorguya çekileceklerdir.

 

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

 

 

 

?  ALIŞTIRMALAR  ?

1. Aşağıdaki cümleleri tercüme ediniz. (Cevaplar için üzerine tıklayınız)

يَرْسُمُ الطاَّلِبُ الصُّورَةَ فِي الْحَدِيقَةِ.

تَشْرَبُ الْمَرِيضَةُ الدَّواَءَ.

تُرْسَمُ الصُّورَةُ فِي الْحَدِيقَةِ.

يُشْرَبُ الدَّواَءُ.

تأْخُذُ الْمُعَلِّمَةُ الدَّفْتَرَ مِنَ التِّلْمِيذِ.

شَكَرَ حَسَنٌ الْمُدَرِّسِينَ.

يُؤْخَذُ الدَّفْتَرُ مِنَ التِّلْمِيذِ.

شُكِرَ الْمُدَرِّسُونَ.

رَكِبَ عُمَرُ الدَّراَّجَةَ.

يَفْهَمُ التَّلاَمِيذُ الدُّرُوسَ.

رُكِبَتِ الدَّراَّجَةُ.

تُفْهَمُ الدُّرُوسُ.

فَتَحَ مَحْمُودٌ الْباَبَ.

كَتَبَتْ لَيْلَى رِساَلَتَيْنِ.

فُتِحَ الْباَبُ.

كُتِبَتْ رِساَلَتاَنِ.

يَفْحَصُ الطَّبِيبُ الْمَرِيضاَتِ.

أَكَلَ أَحْمَدُ التُّفاَّحَةَ.

تُفْحَصُ الْمَرِيضاَتُ.

أُكِلَتِ التُّفاَّحَةُ.

يَجْعَلُ اللَّهُ الْأَرْضَ مَسْكَناً لِلْإِنْساَنِ.

يَقْرَأُ الطُّلاَّبُ الْقِصَّةَ.

تُجْعَلُ الْأَرْضُ مَسْكَناً لِلْإِنْساَنِ.

تُقْرَأُ الْقِصَّةُ.

تَكْتُبُ فاَطِمَةُ الدَّرْسَيْنِ.

كَتَبَتْ فاَطِمَةُ الدَّرْسَيْنِ.

يُكْتَبُ الدَّرْساَنِ.

كُتِبَ الدَّرْساَنِ.

2. Aşağıdaki Arapça soruların cevabını Arapça veriniz. (Cevaplar için üzerine tıklayınız)

هَلْ تَذْهَبِينَ إِلَى الْمَدْرَسَةِ ؟     - لِمَاذاَ تَذْهَبِينَ  إِلَى الْمَدْرَسَةِ ؟

أَيْنَ وَجَدَ عَمُّكَ قَلَمِى؟         - مَنْ يَفْتَحُ النَّافِذَةَ فِىالْغُرْفَةِ؟

3. Aşağıdaki cümlelerin Türkçe’sine bakarak Arapça’sını, Arapça’sına bakarak Türkçe’sini yazınız.

 

مَا اسْمُكُمْ ؟

İsminiz nedir?

 

اِسْمِي رَمَضَانُ.

İsmim Ramazan'dır.

 

مَا اسْمُكَ ؟

Adın ne?

 

اِسْمِي مَحْمُودٌ.

Adım Mahmut'tur.

 

مَاذَا تَأْكُلُونَ في بَيْتِكُمْ؟

Evinizde ne yiyorsunuz?

 

نَأْكُلُ الْخُبْزَ وَاللَّحْمَ في بَيْتِنَا.

Evimizde ekmek ve et yiyoruz.

 

مَتَى تَذْهَبْنَ إلى المدرَسةِ؟

Okula ne zaman gidiyorsunuz?

 

نَذْهَبُ إلى المَدْرَسةِ صَبَاحاً.

Okula sabahleyin gidiyoruz.

 

لِمَنْ تَكْتُبُونَ الرِّسَالَةَ؟

Mektubu kime yazıyorsunuz?

 

أَكْتُبُ الرِّسالَةَ لِعَمِّي.

Mektubu amcama yazıyorum.

 

مِمَّنْ أَخَذْتَ دَرْسَكَ.

Dersini kimden aldın?

 

أَخَذْتُ دَرْسي مِنْ أَخِي.

Dersimi kardeşimden aldım.

 

لِمَاذَا تَذْهَبُونَ إلى الْمَدْرَسَةِ؟

Okula niçin gidiyorsunuz?

 

أذهَبُ إِلَيْهاَ لأَخِي.

Oraya kardeşim için gidiyorum.

 

مَا هَذَا ؟  هَذَا  قَلَمٌ

Bu nedir?  (müz.) Bu kalemdir.

 

مَا هَذِهِ؟ هَذِهِ  بِنْتٌ.

Bu nedir? (müe.) Bu kızdır.

 

مَا هَذِهِ؟ هَذِهِ نَافِذَةٌ.

Bu nedir? Bu penceredir.

 

مِمَّنْ تَأْخُذُ الرِّسَالَةَ؟

Mektubu kimden alıyorsun?

 

آخُذُ الرِّسَالَةَ مِنْ خَالِي.

Mektubu dayımdan alıyorum.

 

مَعَ مَنْ تَذْهَبُ إلى الْمَدْرَسَةِ؟

Okula kimin ile gidiyorsun?

 

أَذْهَبُ إِليْهاَ مَعَ أَبِي.

Oraya babamla gidiyorum.

هَلْ يُذْهَبُ إلى الْمَدْرَسَةِ مِنْ هَذاَ الزُّقاَقِ؟

Bu sokaktan okula gidiliyor mu?

     

4. Aşağıdaki cümlelerin Arapça’larını yazınız.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

1. Bahçeye kiminle girdiniz?

2. Talebeler okula niçin yazılıyorlar?

3. Arkadaşın kalemi kimin için aldı?

4. Adamlar çarşıdan ne zaman dönüyorlar?

5. Okulda ne yeniliyor?

6. Çarşıda niçin su içilmiyor?

7. Okuldan ne zaman çıktınız?

8. Kalemleri kimden aldınız?

9. Okulda ne yazıyorsunuz?

5. Yukarıda verilen fiil-i muzârinin meçhûlu ile ilgili ayetleri kelimeleriyle birlikte defterinize yazıp meallerine bakarak Arapça’sını söyleyinceye kadar çalışınız.

&&&&&&&&&&

 


 

[1]   Sözlüklerde genellikle önce üç harfli mâzî müzekker müfred fiilin mâzî hali, yanında da muzâri hali verilir. Yanında da masdar hali bulunur.

[2]    (أَوْ) veya

[3]    “Gerçekten o haberi biliyor” gibi.

[4]    (نَظَّفَ يُنَظِّفُ) temizledi. Mezîd (arttırılmış) fiillerdendir. 3 harfli fiilin muzârisi hep üstünle başlar.

[5]    (اَلْمَزْرَعَةُ) tarla

[6]    (قَفَزَ  -ِ) atladı, sıçradı

[7]  (بَعْضُ) bazı, birkaç. Önüne geldiği kelimeyi esreler. (بَعْصُ الْأَوْلاَدِ) birkaç çocuk ya da “çocukların bazısı”şeklinde tercüme edilir.

[8]  (كُلَّ أُسْبُوعٍ) her hafta. (كُلَّ) kelimesi tenvinsiz gelirse önüne geldiği ismi esreler. (كُلٌّ) hepsi, her. Merfû durumunda gelirse (كُلَّ) nin harekesi ötre olur: (كُلُّ يَوْمٍ جَمِيلٌ) “Her gün güzeldir” gibi. Aynı şey (بَعْضُ) için de geçerlidir.

[9]   (جاَئِزَةٌ ج اَلْجَواَئِزُ) ödül

[10]     Aslında (ماَذاَ) edatu istifhamdır (soru edatıdır). Fakat yanındaki fiille birikte yan cümle olarak  (لاَ أَعْرِفُ) ana cümlesine bağlanmıştır. Bu tarzdaki yan cümlecikler ana cümleye bağlanırken ...diği, dığı şeklinde tercüme edilir.

[11]     (وَزَّعَ يُوَزِّعُ) dağıttı

[12]     Sözlüklerde de genellikle fiilin önce mâzîsi sonra muzârisi sonra da masdarı verilir. Mana olarak da Türkçe’dekinin aksine masdar yerine genelde mâzî fiilin manası verilir. (Bu bütün sözlükler için genel bir kural değildir.) Arapça’da masdarların isim olduğunu (خُرُوجاً) (çıkmak) masdarında olduğu gibi başlarına harf-i tarif sonlarına da tenvin alabileceğini hatırlayınız. Üçlü fiillerde masdarların hangi kalıpta  geleceğini bilemeyiz. Ancak duyarak ve sözlüklerden bakmak suretiyle öğrenebiliriz.

[13]     (ياَ عِباَدِ) kelimesinin sonundaki esre mütekellim yâ’sının kısaltılmışıdır.

[14]     (خاَفَ يَخاَفُ) fiilinin masdarıdır.

[15]     (حَسِبَ يَحْسَبُ) iki meful alan fiillerdendir.

[16]     Bazı fiillerin iki masdarı olabilir.

[17]     (حَضَرَ) geldi (أَحْضَرَ) getirdi fiilleri arasındaki fark; muzaraat harfinin üçlü fiilde üstünle, dörtlü (dört harfli) fiilinde ötre ile bağlanmasıdır.

[18]     (إِذَنْ = إِذاً) o halde, o zaman

[19]     (حَفَرَ -ُ) kazdı

[20]     (بِئْرٌ ج آباَر) kuyu

 
toplam 56448 ziyaretçiziyaret etti
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol