ARAP DILI VE EDEBIYATI - DERS 9 ŞART CÜMLESİ
 

ANA SAYFA
UYE GIRIS
ARAP DILI VE EDEBIYATI
ARAPÇA GRAMER DERSLERI
=> DERS 1 HARFI CERLER -MÜTEADDİ -LAZIM FİLLER- MÜENNES -MÜZEKKER
=> DERS 2 ZAMIRLER
=> DERS 3 ZARFLAR
=> DERS 4 MÜBTEDA HABER
=> DERS 5 ISIMLERDE TESNİYE CEMİİ
=> DERS 6 MAZI FIILI MECHULU İSMİ İŞARETLER
=> DERS 7 FIIL I MUZARI
=> DERS 8 FİİL-İ MUZÂRİNİN CEZİM YAPILMASIYLA ELDE EDİLEN ZAMANLAR
=> DERS 9 ŞART CÜMLESİ
=> DERS 10 FİİLİ MUZARİYİ NASBEDEN EDATLAR
RESIMLERLE ARAPCA
HABERLER
RESIM GALERISI
BIZIM GAZETEMIZ
ORTAKOY
RADYO VE TELEVIZYON
SEVGI
MP3 PLAYER
ILETISIM
ZIYARETÇI DEFTERI
SITE HAKKINDAK YORUMUNUZ
SERBEST KÖSE
PROJE

Dinlemek için Tıklayınız :

ŞART CÜMLESİ

Şimdiye kadar gördüğümüz cahd-ı mutlak edatı (لَمْ), cahd-ı müstağrak edatı (لَماَّ), lâmü’l-emr (لِ) ve nehiy (لاَ)sı önüne geldiği bir muzâri fiili cezmediyordu. Ancak bir de aynı cümlede bulunan bütün muzâri fiilleri cezmeden edatlar vardır. Bu edatların hepsi de şart edatıdır. Hepsinin tercümesinde ..se, ..sa ifadesiyle mana verilir. Arapça’da şart ifade etmek üzere en çok kullanılan edat إِنْ (..se, ..sa, ..ise) edatıdır.

إِنْ كَتَبَ

yazdıysa, yazarsa

إِنْ يَكْتُبْ

yazarsa, yazıyorsa

إِنْ كَتَبُوا

yazdılarsa,  yazarlarsa

إِنْ يَكْتُبُوا

yazarlarsa, yazıyorlarsa

إِنْ harfi mâzî fiilin başına geldiğinde de aynen muzâri manası verir. إِنْ harfinin başında bulunduğu muzâri fiillerin hepsinin son harfleri cezimli olur. Yani şart edatı ile gelen muzâri fiile cevap teşkil eden cümlenin (cevabuş-şart) muzârisi de cezimli olur. Ne zaman fiil-i muzârinin müfredindeki son harfinin harekesi değişse (cezm olsa) gâibe ve muhâtaba cemi müennes nunları hariç sondaki  diğer nunlar düşer.

Başına إنْ edatı gelen muzâri fiile, gelecek zamanı ifade eden سَ  ve سَوْفَ takıları getirilmez. Çünkü إِنْ  şart edatı mana bakımından gelecek zamanı da bildirir.

إنْ  تَعْمَلْ تَنْجَحْ.

Çalışırsan başarırsın.

إِنْ تَكْذِبْ تَاْثَمْ[1].

Yalan söylersen günaha girersin.

En çok kullanılan  إِنْşart edatını giriş olmak üzere işlediğimiz iki fiil-i muzâriyi cezmeden diğer şart edatları şunlardır:

İKİ FİİL-İ MUZÂRİYİ CEZMEDEN ŞART EDATLARI

Bilindiği gibi cezm fiili mâzîye değil, yalnız fiil-i muzâriye mahsustur. Aşağıdaki edatlar iki muzâri fiil almış cümlenin başına gelirlerse iki muzâri fiilin de son harekelerini cezm yaparlar ve şart bildirirler. Bunlara şart edatları da denir. Şart edatının yeraldığı cümleden sonra aynı cümlenin içinde bir de cevap cümlesi bulunur. Bu edatların bulunduğu birinci bölüme fi’lü’ş-şart, ikinci bölüme de cevabu’ş-şart denir. Cümle örnekleriyle birlikte bu edatlar şunlardır:

إنْ

...se, ...sa

 

 

إنْ تَقْرَأْ تَفْهَمْ.

Okursan anlarsın.

 

إنْ يَكْتُبْ درْسَهُ آخُذْ إلَيْهِ زَهْرَةً.

Dersini yazarsa ona bir çiçek alırım.

 

 

إِنْ تَعْجَلْ تَنْدَمْ.

Acele edersen pişman olursun.

 

مَنْ

kim ...se, ..sa

 

 

مَنْ يَقْرَأْ كَثِيراً يَنْجَحْ.

Kim çok okursa başarır.

مَنْ يَكْتُبْ دَرْسَهُ أذْهَبْ مَعَهُ إلى الحَدِيقةِ.

Kim dersini yazarsa onunla bahçeye giderim.

مَنْ صَبَرَ ظَفَرَ.

Kim sabrederse zafer kazanır (Hadis).

مَنْ يَصْبِرْ يَظْفَرْ.

Kim sabrederse zafer kazanır.

مَا

ne ...se, ...sa

 

 

ماَ تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللَّهُ.

Ne iyilik yaparsanız Allah onu bilir.

 

مَا يَكْتُبْ مِنْ دَرْسِهِ يَفْهَمْهُ جَيِّداً.

Dersinden ne yazarsa onu iyi anlar.

 

مَهْمَا

her ne...se, ..sa

 

 

مَهْماَ تَفْعَلْ أَفْعَلْ.

Her ne yaparsan onu yaparım.

 

مَهْمَا تَكْتُبْ مِنْ دَرْسِكَ أَكْتُبْ أَنَا أَيْضاً.

Dersinden her ne yazarsan ben de yazarım.

 

أيُّ

hangisini, neyi, kimi ..se, ...sa[2]

 

 

أَياًّ تَحْتَرِمْ[3] أَحْتَرِمْ.

Kimi sayarsan sayarım.

 

 

أَياًّ تَكْتُبْ أَكْتُبْ.

Neyi, hangisini yazarsan yazarım.

 

أَيُّمَا

kimi, hangisini ...se, ...sa

 

 

أَيُّمَا تَكْتُبْ إلى الْوَرَقَةِ أَقرَأْهُ.

Kağıda kimi yazarsan onu okurum.

 

أَيْنَمَا أَيْنَ

her nerede, nereye  ...se

 

 

أَيْنَمَا تَجْلِسُوا نَجْلِسْ هُنَاكَ.

Her nerede oturursanız orada otururuz.

 

تَذْهَبْ أَصْحَبْكَ.  أَيْنَماَ  (أَيْنَ)

Nereye gitsen sana arkadaşlık ederim.

 

حَيْثُمَا

her nereye ..se

 

 

حَيْثُمَا يَنْزِلِ الْمَطَرُ لاَ يُذْهَبْ هُناَكَ.

Nereye yağmur yağarsa oraya gidilmez.

 

 

حَيْثُمَا تَذْهَبْنَ أَحْضُرْ هُنَاكَ.

Her nereye giderseniz oraya gelirim.

 

أَنَّي

her nereye, her nasıl ...se

 

 

أَنَّي تَذْهَبْ أَذْهَبْ.

Nereye (her nasıl) gidersen giderim.

 

أَنَّى تَكْتُبْ أَكْتُبْ.

Nasıl yazarsan ben (de öyle) yazarım.

 

 

إذْمَا  –   إِذاَماَ

her ne zaman ...se

 

 

 

إِذْماَ تَذْهَبوُا نَذْهَبْ.

Her ne zaman giderseniz gideriz.

 

 

إذاَمَا تَكْتُبْ تَحْفَظْ.

Her ne zaman yazarsan ezberlersin.

 

 

مَتَى

her ne zaman ...sa

 

 

 

مَتَى تَكْذِبْ يُعْلَمْ.

Ne zaman yalan söylersen bilinir.

 

 

مَتَى تكْتُبْ أقْرَأْ.

Her ne zaman yazarsan okurum.

 

 

كَيْفَماَ

her nasıl ...se

 

 

 

تَضْرِبْ  يَضْرِبْ. كَيْفَماَ

Nasıl vurursan öyle vurur.

 

 

كَيْفَماَ تَتَكَلَّمْ أَتَكَلَّمْ[4] 

Sen nasıl konuşursan öyle konuşurum.

 

                                 

*Görüldüğü gibi şart edatları fiil-i muzâriyi cezm yapar. Fakat her zaman şart ifade etmek için mutlaka muzâri fiil kullanılmayabilir. Mahallen meczûm olarak mâzî fiil de şart cümlesi olarak gelebilir[5]. Ancak mâzî fiil mebni olduğu için şart manası dışında fiilin sonunda herhangi bir değişiklik olmaz. Tercümede şart ve cevap cümlesi mâzî olsa da gene muzâri gibi tercüme yapılır:

إِنْ كَتَبْتَ إِلَيَّ كَتَبْتُ إِلَيْكَ.

Bana yazarsan sana yazarım.

مَنْ قَرَأَ فَهِمَ.

Kim okursa anlar.

إذْماَ تَتَكَلَّمْ فَلاَ تَكْذِبْ.

Konuşursan yalan söyleme (Emir cümlesinin cevabının başında  فَ gelir)

 

*Aynı şekilde cevap cümlesi de mâzî ve muzâri ile başlayan fiil cümlesi olduğu gibi emir, nefy, nehy, soru ve gelecek zaman ifade eden fiillerle de gelir. Bazen isim cümlesi olarak da gelebilir:

مَنْ يَطْلُبِ الْعِلْمَ لِلْخَيْرِ فَهُوَ مُجاَهِدٌ فِي سَبِيلِ اللَّهِ.

Kim hayır için ilim isterse o Allah yolunda mücahiddir.

مَنْ يَكْثُرْ مُزاَحُهُ فَهَلْ يَنْجَحُ فِي عَمَلِهِ؟

Kimin şakası çoğalırsa işinde başarılı olur mu?

أَنَّى تَعْمَلْ فَهُناَكَ السَّعاَدَةُ.

Her nerede çalışırsan saadet oradadır.

*Cevap cümlesinin başı فَ nin yanısıra سَ ، سَوْفَ ، قَدْ  edatlarından biriyle başlarsa ve cevap fiili ماَ - لَنْ[6]  ile menfi olursa veya cevabın başında إِنَّماَ (ancak) bulunursa cevabın muzârisi cezm olmaz:

إِنْ تَذْهَبْ فَسَتَنْدَمُ.

Gidersen akabinde pişman olacaksın.

مَنْ يَفْعَلْ شَراًّ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ.

Kim kötülük yaparsa kendine zulmetmiş olur.

مَنْ يَقْتَصِدْ[7] فَماَ يَفْتَقِرُ[8].

İktisad eden fakir olmaz.

إِنْ تَكْذِبْ فَلَنْ يُصَدِّقَكَ[9] الناَّسُ.

Yalan söylersen insanlar sana asla inanmayacak.

إِنْ نُخْطِئْ[10] فَإِنَّماَ خُلِقْناَ بَشَراً.

Hata işlersek ancak beşer olarak yaratılmamızdandır.

Not: Cümlenin sonunda gelen (وَ إِنْ) .. se bile, ..sa bile şeklinde tercüme edilir. Cevabı da olmaz:

إِذْهَبْ إِلَى واَلِدِكَ وَ إِنْ وَبَّحَكَ[11].    Seni azarlasa bile babana git.

* Taleb (Emir, nehiy, soru) cümlesinden sonra cevap cümlesi varsa ve önünde (وَ) ve (فَ) bulunmazsa cevap cümlesinin muzâri fiili de ona uyumlu olarak meczûm gelir:

. (أُدْرُسْ إِنْ تَنْجَحْ ) أُدْرُسْ تَنْجَحْ

Çalış ki başarasın (Emir) .

هَلْ تَسْمَعُ أُخْبِرْكَ.

Dinler misin? Sana haber vereyim[12]. (Soru)

 

لاَ تَلْعَبْ بِالناَّرِ تَحْتَرِقْ (لاَ تَلْعَبْ بِالناَّرِ  إِنْ تَحْتَرِقْ ) .

Ateşle oynama! Yanarsın[13]. (Nehy)

*En çok kullanılan şart edatlarıإِنْ  مَنْ  ve ماَ  edatlarıdır. Diğerleri bunlar kadar kullanılmaz. Zamanla, ilerleyen konularda yer alan cümlelerle birlikte konu daha da perçinleşeceğinden  endişe edilmemelidir. 

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

FİİL-İ MUZARİYİ CEZMEDEN EDATLAR İLE İLGİLİ AYETLER

1- ...وَ مَنْ       يَكْفُرْ      بِالْإِيمَانِ    فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُ  وَ   هُوَ     فِي الآخِرَةِ    مِنَ الْخَاسِرِينَ.

Haber

câr-mecrûr

Mübtedâ

   Fâil       Fiil

câr-mecrûr

Fiil

Şart ismi

 

 

 

Cevâbu’ş-şart

Filu’ş-Şart

Fâili müstetir (هُوَ)

Mübtedâ (mahallen merfû)

 

 

 

Haber (mahallen merfû)

 

               

(5/MÂİDE 5). .... Kim (İslâmî hükümlere) inanmayı inkar ederse (kabul etmezse) onun ameli boşa gitmiştir. O, ahirette de ziyana uğrayanlardandır.

nankörlük etmek, imandan çıkmak, Allah’a itaat ve şeriatıyla amel hususunda gerekeni yapmamak

كَفَرَ  يَكْفُرُ  كُفْراً

zarara, ziyana uğrayan

الْخَاسِرُ

boşa çıkmak, neticesiz olmak

حَبِطَ  يَحْبَطُ حَبْطاً

       

2- يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ .

(47/MUHAMMED 7). (Ey iman edenler!) Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı sabit tutar (kaydırmaz).

kimseler

اَلَّذِينَ

iman etti

آمَنَ يُؤْمِنُ إِيماَتاً

ey iman eden kimseler (اَلَّذِينَ) kimseler (fiilin geriye dönülerek ..en, an diye tercüme edilerek bağlandığı ism-i mevsûl konusu yakında işlenecektir. Şimdilik Kur’ân’da çok geçtiği için kalıb olarak ezberleyiniz.)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا

ayak

قَدَمٌ ج أَقْدَامٌ

sabit tutmak, sebat ve istikrarı mucip iş yapmak

ثَبَّتَ يُثَبِّتُ تَثْبِيتاً

           

3- وَإِنْ عَزَمُوا الطَّلاَقَ فَإِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ .

(2/BAKARA  227). Eğer (müddeti içinde dönmeyip kadınlarını) boşamaya karar verirlerse muhakkak ki, Allah işitir ve bilir.

عَزَمَ  يَعْزِمُ  عَزْماً

azmetmek, ciddi karar vermek

اَلطَّلاَقُ

talak, boşanma

 

 

 

 

4- ...وَإِنْ تُعْرِضْ عَنْهُمْ فَلَنْ يَضُرُّوكَ شَيْئًا وَإِنْ حَكَمْتَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ .

(5/MÂİDE 42).... Eğer onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir zarar veremezler. Ve eğer hüküm verirsen, aralarında adaletle hükmet. Allah âdil olanları sever.

أَعْرَضَ  يُعْرِضُ  إِعْراَضاً عَنْ

yüz çevirmek

(Burada olduğu gibi mezîd fiillerin de fiil olmaları dolayısıyla aynı kurala tabi olduğunu unutmayınız. Cevab cümlesindeki fiilin başına (لَنْ) gelmesi dolayısıyla cemi müennes nûnu düşmüştür.  Sonuna zamir alacağı zaman cemi vâvının elifi de düşer.)

ضَرَّ يَضُرُّ ضَراًّ

zarar vermek, ziyana sokmak

حَكَمَ  يَحْكُمُ  حُكْماً

hükmetmek, fasletmek, hüküm vermek

اَلْمُقْسِطُ

adaletli davranan, adil olan

أَحَبَّ  يُحِبُّ

sevdi

اَلْقِسْطُ

adalet

             

5- ...مَنْ لَمْ يَجْعَلِ اللَّهُ لَهُ نُورًا فَمَا لَهُ مِنْ نُورٍ .

(24/NÛR, 40).  ...Bir kimseye Allah nûr vermemişse, artık o kimsenin aydınlıktan nasibi yoktur.

نُورٌ

nur, ışık, hidayet, hakka götüren deliller

مَا لَهُ..

onun yok

6- قَالاَ رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنْفُسَنَا وَإِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ .

(7/A’RÂF 23. (Adem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.

رَبَّنَا

(ey) Rabbimiz!

كاَنَ يَكُونُ

oldu

7- مَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِنَفْسِهِ وَمَنْ أَسَاءَ فَعَلَيْهَا ثُمَّ إِلَى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ .

(45/CÂSİYE 15). Kim iyi iş yaparsa kendisi içindir (faydası kendinedir), kim de kötülük yaparsa zararı yine kendinedir. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.

صَالِحٌ

salih olmak, doğru olmak, iyi iş, salih amel

أَسَاءَ  يُسِيءُ  إِساَءَةً

kötülük işlemek, ameli ifsad etmek

رَجَعَ  يَرْجِعُ رَجْعاً

iade etmek, döndürmek (ayette: dönderilmek)

8- ... الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ فَمَنْ شَاءَ فَلْيُؤْمِنْ وَمَنْ شَاءَ فَلْيَكْفُرْ...

(18/KEHF, 29). (Ve de ki) Hak, Rabbinizdendir. Öyle ise kim dilerse iman etsin, kim dilerse inkâr etsin...

آمَنَ يُؤْمِنُ إِيماناً

İman etti

9- ... سَلاَمٌ عَلَيْكُمْ كَتَبَ رَبُّكُمْ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ أَنَّهُ مَنْ عَمِلَ مِنكُمْ سُوءًا بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابَ مِنْ بَعْدِهِ وَأَصْلَحَ فَأَنَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ .

(6/EN’ÂM, 54). (Ayetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara de ki:) Selâm size! Rabbiniz merhamet etmeyi kendisine yazdı. Gerçek şu ki: Sizden kim, bilmeyerek (cahillikle) bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip de kendini ıslah ederse, (bilsin ki) Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

سُوءٌ

kötülük, fenalık

جَهَالَةٌ

cahillik, taşkınlık, akılsızlık

تَابَ  يَتُوبُ  تَوْبَةً

masiyetten dönmek, tevbe etmek

أَصْلَحَ يُصْلِحُ إِصْلاَحاً

ıslah etmek, düzeltmek (aralarını bulmak), anlaştırmak

10- َالْوَزْنُ يَوْمَئِذٍ الْحَقُّ فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ .

(7/A’RÂF . O gün tartı haktır. Kimin (sevap) tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

ثَقُلَ يَثْقُلُ ثِقَلاً

ağır gelmek, ağır basmak, racih gelmek

اَلْوَزْنُ

tartma, tartı, ölçü

اَلْمُفْلِحُ

felaha eren

اَلْمِيزاَنُ ج اَلْمَوَازِينُ

tartılar, teraziler

         

11- وَمَنْ كَانَ فِي هَذِهِ أَعْمَى فَهُوَ فِي الآخِرَةِ أَعْمَى ... .

(17/İSRÂ 72). Kim burda (dünyada Allah’ın çağrısına) kör olursa ahirette de kördür...

أَعْمَى

kör

12- ... وَمَنْ شَكَرَ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ رَبِّي غَنِيٌّ كَرِيمٌ .

(27/NEML  40). ... Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur, kim nankörlük ederse (bilsin ki), Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir.

غَنِيٌّ

zengin

إِنَّمَا

ancak

كَرِيمٌ

ikram eden, nimet veren

13- مَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِأَنْفُسِهِمْ يَمْهَدُونَ .

(30/RÛM, 44). Kim inkâr ederse, inkârı kendi aleyhine olur. İyi işler yapanlara gelince, onlar da kendileri için (cennetteki yerlerini) hazırlarlar.

مَهَدَ  يَمْهَدُ  مَهْداً

hazırlamak

14- ... وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ .

(2/BAKARA 273. ...Hayırdan her ne yaparsanız muhakkak Allah onu bilir.

أَنْفَقَ  يُنْفِقُ  إِنْفاَقاً

harcamak

15- ... وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللَّهُ ...

(2/BAKARA, 197). ...Hayırdan her ne yaparsanız Allah onu bilir.

16- ... وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ خَيْرٍ فَلِأَنْفُسِكُمْ ...

(2/BAKARA, 272). ...Hayırdan her ne harcarsanız kendiniz içindir 

17- ... مَا سَأَلْتُكُمْ مِنْ أَجْرٍ فَهُوَ لَكُمْ ...

(34/SEBE, 47). (De ki:) Ben sizden ne ücret istemişsem, o sizindir. (Ücretim yalnız Allah'a aittir...)

اَلْأَجْرُ

ecir, ücret, mükafat

18- بَلَى مَنْ كَسَبَ سَيِّئَةً وَأَحَاطَتْ بِهِ خَطِيئَتُهُ فَأُولَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ[14] هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ .

(2/BAKARA, 81). Hayır! Kim bir kötülük eder de kötülüğü kendisini çepeçevre kuşatırsa işte o kimseler cehennem ashabıdır. Onlar orada devamlı kalırlar.

اَلْخَطِيئَةُ ج اَلْخَطاَياَ

kasdi işlenen suç, günah

أَحَاطَ  يُحيِطُ  إِحاَطَةً

kuşattı

خَالِدٌ

bekası devam eden, kalıcı olan

أَصْحَابُ النَّارِ

ateşin ashabı (cehennemlik)

             

19- ... وَمن يَكْفُرْ بِهِ فَأُولَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ.

(2/BAKARA, 121). ... Onu kimler inkâr ederse, işte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır.

اَلْخَاسِرُ

zarara uğrayan, yazık eden

20- فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُوا لِي وَلاَ تَكْفُرُونِ .

(2/BAKARA, 152). (Allah buyurdu ki:)  Öyle ise siz beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin.

zikretti, andı

ذَكَرَ يَذْكُرُ

 

(Emrin cevabı olan cevap cümlesindeki muzâri fiilin harekesi görüldüğü gibi sakin (cezimli) olmuştur (لاَ تَكْفُرُونِ) ise nehyi  hazırdır. Nûnu’l vikayenin altındaki esre de düşen mütekellim ya’sının işaretidir.)

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

?  ALIŞTIRMALAR  ?

1. Aşağıdaki kelimeleri ikişer kere yazınız.

كَسبَ يَكْسِبُ

kazandı

اَلنُّصْحُ

nasihat

أَثِمَ يَأْثَمُ

günaha girdi

نَفَعَ يَنْفَعُ

fayda verdi

تَعِبَ يَتْعَبُ

yoruldu

فَرِحَ  يَفْرَحُ

sevindi

سَهِرَ يَسْهَرُ

uykusuz kaldı

صَحِبَ يَصْحَبُ

arkadaşlık etti

مَرِضَ يَمْرَضُ

hastalandı

زَمِيلٌ

arkadaş (iş, sınıf)

 

 

2. Aşağıdaki cümleleri ikişer kere yazınız.

إِنْ تَسْتَذْكِرْ[15] دُرُوسَكَ تَنْجَحْ.

Derslerini müzakere edersen başarırsın.

أَيْنَماَ تَذْهَبْ تُشاَهِدِ الْعِماَراَتِ.

Nereye gitsen apartmanlar görürsün.

مَتَى تَحْضُرْ نُكْرِمْكَ[16].

Ne zaman gelirsen sana ikram ederiz.

أَيْنَماَ تَذْهَبْ يُساَعِدْكَ اللَّهُ.

Her nereye gidersen Allah sana yardım eder.

مَتَى تَلْعَبُوا جَيِّداً تَنْجَحُوا.

Ne zaman iyi oynarsanız başarırsınız.

مَنْ يُكْمِلِ[17] الْقِصَّةَ فَلْيُحْضِرْهاَ لِلْمُعَلِّمِ.

Kim hikayeyi tamamlarsa onu öğretmene getirsin.

مَنْ يَطْلُبِ النَّجاَحَ يَتْعَبِ اللَّياَلِيَ.

Kim başarı istiyorsa geceleri yorulur (yorulsun) .

مَنْ يَقْرَأِ الْقُرْآنَ يَتَحَرَّكْ[18] لَهُ قَلْبُهُ.

Kim Kur’ân okursa onun kalbi harekete geçer.

أَيْنَماَ تَذْهَبْ أَذْهَبْ مَعَكَ.

Her nereye gidersen ben de seninle giderim.

مَنْ ظَلَمَ الناَّسَ فَيَنْدَمُ.

Kim insanlara zulmederse pişman olur.

إِنْ يَكْثُرْ إِهْماَلُكَ تَخْسَرْ وَظِيفَتَكَ.

İhmalin çoğalırsa vazifeni kaybedersin.

مَنْ يَأْكُلْ كَثِيراً يَمْرَضْ.

Kim çok yerse hasta olur.

مَنْ يَكْثُرْ مُزاَحُهُ تَسْقُطْ هَيْبَتُهُ.

Kimin şakası çoğalırsa heybeti düşer.

إِنْ جاَءَ مَحْمُودٌ فَماَ أَضْرِبُهُ.

Mahmud gelirse onu dövmem.

إِذْماَ تَفْعَلْ شَراًّ تَنْدَمْ.

Ne zaman şer işlersen pişman olursun.

3. Aşağıdaki cümleleri tercüme ediniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

مَنْ يَعْمَلْ خَيْراً لِوَطَنِهِ يَكْسِبْ جَزاَءَهُ[19] - إِنْ تَعْمَلْ تَنْجَحْ - إِنْ تَسْمَعِ النُّصْحَ تَنْفَعْ وَ تَنْجَحْ - مَتَى تَخْرُجْ أَخْرُجْ - ماَ تَرْكَبْ أَرْكَبْهُ وَ ماَ تَصْنَعْ أَصْنَعْهُ -أَيْنَ تَذْهَبْ أَذْهَبْ مَعَكَ - إِنْ تَطْلُبْ تَحْضُرْ - إِنْ تَقْرَأْ تَفْهَمْ - إِنْ تَلْعَبْ كَثِيراً تَتْعَبْ - إِنْ لَعِبْتَ كَثِيراً تَعِبْتَ - إِنْ نَتْعَبْ نَجْلِسْ- إِنْ أَنْجَحْ أَفْرَحْ - مَنْ يَسْهَرْ كَثِيراً يَمْرَضْ- مَتَى يُساَفِرْ أَخِي أُساَفِرْ مَعَهُ - أَيْنَ تَذْهَبْ أَصْحَبْكَ- إِنْ يَلْعَبْ زَمِيلُكَ تَلْعَبْ مَعَهُ

4. İki fiil-i muzâriyi cezmeden edatlardan her biriyle ikişer cümle kurunuz.

5. Yukarıda verilen ayetleri defterinize yazıp fiil-i muzâriyi cezmeden edatları belirtiniz. Meallerine bakarak Arapça’sını söyleyinceye kadar çalışınız.


 

[1]      (أَثِمَ يأْثَمُ) günaha girdi

[2]      Diğerleri mebni iken أيُّ mu’rabdır. Bu cümlede mef’ûl yerine geldiğinden üstün hali gelmiştir.

[3]      (إِحْتَرَمَ يَحْتَرِمُ) saygı gösterdi

[4]      (تَكَلَّمَ) konuştu

[5]      Şart fiili mâzî, cevap fiili muzâri olursa cevap merfû veya meczûm olabilir:

إِنْ إِجْتَهَدْتَ تَنْجَحُ = إِنْ إِجْتَهَدْتَ تَنْجَحْ Çalışırsan başarırsın

[6]      Bir sonraki konumuzda işleneceği gibi, (لَنْ) edatı, fiili muzârinin başına gelen ve sonunu mansûb yapıp kesin olumsuza çeviren edattır. Örnek: (لَنْ يَكْتُبَ) asla yazmayacak.

[7]      (إِقْتَصَدَ يَقْتَصِدُ إِقْتِصاَداً) iktisat etti, tutumlu oldu

[8]      (إِفْتَقَرَ  يَفْتَقِرُ) fakirleşti, fakir oldu.

[9]      (صَدَّقَ يُصَدِّقُ ) tasdik etti, inandı.

[10]     (أَخْطَأَ يُخْطِئُ) hata etti

[11]     (وَبَّحَ يُوَبِّحُ) azarladı

[12]     (أَخْبَرَ  يُخْبِرُ) haber verdi.

[13]     (إِحْتَرقَ  يَحْتَرِقُ) yandı.

[14]     (أَصْحَابُ النَّارِ) ateşin ashabı . Birinci ismin harf-i tarif ya da tenvin almadığı ve ikinci  ismin kesre olduğu isim tamlaması işlenmediği halde ayetin cümle bütünlüğünü bozmamak için verilmiştir.

[15]     (إِسْتَذْكَرَ  يَسْتَذْكِرُ) müzakere etti, gözden geçirdi, tekrarladı

[16]     (أَكْرَمَ يُكْرِمُ إِكْراَماً) ikram etti

[17]     (أَكْمَلَ  يُكْمِلُ) tamamladı

[18]     (تَحَرَّكَ يَتَحَرَّكُ) harekete geçti

[19]   (اَلْجَزاَءُ) karşılık

 
toplam 56351 ziyaretçiziyaret etti
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol