ARAP DILI VE EDEBIYATI - DERS 8 FİİL-İ MUZÂRİNİN CEZİM YAPILMASIYLA ELDE EDİLEN ZAMANLAR
 

ANA SAYFA
UYE GIRIS
ARAP DILI VE EDEBIYATI
ARAPÇA GRAMER DERSLERI
=> DERS 1 HARFI CERLER -MÜTEADDİ -LAZIM FİLLER- MÜENNES -MÜZEKKER
=> DERS 2 ZAMIRLER
=> DERS 3 ZARFLAR
=> DERS 4 MÜBTEDA HABER
=> DERS 5 ISIMLERDE TESNİYE CEMİİ
=> DERS 6 MAZI FIILI MECHULU İSMİ İŞARETLER
=> DERS 7 FIIL I MUZARI
=> DERS 8 FİİL-İ MUZÂRİNİN CEZİM YAPILMASIYLA ELDE EDİLEN ZAMANLAR
=> DERS 9 ŞART CÜMLESİ
=> DERS 10 FİİLİ MUZARİYİ NASBEDEN EDATLAR
RESIMLERLE ARAPCA
HABERLER
RESIM GALERISI
BIZIM GAZETEMIZ
ORTAKOY
RADYO VE TELEVIZYON
SEVGI
MP3 PLAYER
ILETISIM
ZIYARETÇI DEFTERI
SITE HAKKINDAK YORUMUNUZ
SERBEST KÖSE
PROJE

FİİL-İ MUZÂRİNİN CEZİM YAPILMASIYLA ELDE EDİLEN ZAMANLAR

I) CAHD-I MUTLAK

(MAZİ FİİLİN KESİN OLUMSUZ HALİ)

Muzâri fiilin başına لَمْ takısı getirilip, fiilin son harfinin cezim yapılmasıyla gerçekleşir. Fiilin manasını mâzîde (geçmişte) olumsuz yapar. Bir işin şu ana kadar olmadığını ve bundan sonra da olmayacağını belirtir. Muzârinin başına getirilen bu edatla fiilde üç değişiklik olur:

        a) Anlamı olumsuz olur. Bu olumsuzluk kalıcıdır ve bozulması beklenmez.

        b) Sonu meczûm (cezimli) olur.

        c) Muzâriden yapıldığı halde mâzî manası verir:

يَكْتُبُ

yazıyor

لَمْ يَكْتُبْ

yazmadı

يَفْتَحُ

açıyor

لَمْ يَفْتَحْ

açmadı

يَذْهَبُ

gidiyor

لَمْ يَذْهَبْ

gitmedi

Tesniye ve cemilerde cahd-ı mutlak; sona eklenen nunların (ن) kaldırılması ile olur. Düşen nun yerine bir elif getirilir:

يَكْتُبُونَ

  yazıyorlar

لَمْ يَكْتُبُوا

  yazmadılar

Müfred müennes muhâtabadaki ( ن ) harfi de kalkar.

تَكْتُبِينَ

yazıyorsun

لَمْ تَكْتُبِي

yazmadın

Cemi müennes ( ن ) ları olduğu gibi kalır.

يَكْتُبْنَ

yazıyorlar

لَمْ يَكْتُبْنَ

yazmadılar

Cezimli muzâriden harf-i tarife geçiş kesre ile yapılır:

لَمْ أَكْتُبِ الْواَجِبَ

Ödevi yazmadım

لَمْ يَلْعَبِ الْكُرَةَ

Top oynamadı

F        كَتَبَ  ماَ şimdi yazmadığınıلَمْ يَكْتُبْ , geçmişte yazmadığını ifade eder. ماَ  dan daha ziyade  لَمْ  kullanılışı yaygındır.

Cahd-ı Mutlak Sigasının Çekim Tablosu

 

Cemi

Müsennâ

Müfred

 

لَمْ يَكْتُبُوا

لَمْ يَكْتُبَا

لَمْ يَكْتُبْ

Gâib

Onlar yazmadı

O ikisi yazmadı

O yazmadı

 

لَمْ يَكْتُبْنَ

لَمْ تَكْتُبَا

لَمْ تَكْتُبْ

Gâibe

         

 

 

لَمْ تَكْتُبُوا

لَمْ تَكْتُبَا

لَمْ تَكْتُبْ

Muhatap

Sizler yazmadınız

İkiniz yazmadınız

Sen yazmadın

 

لَمْ تَكْتُبْنَ

لَمْ تَكْتُبَا

لَمْ تَكْتُبِي

Muhâtaba

           

 

لَمْ نَكْتُبْ

لَمْ نَكْتُبْ

لَمْ أَكْتُبْ

Mütekellim

Biz yazmadık

İkimiz yazmadık

Ben yazmadım

 

             

Cümle Örnekleri:

هَلْ نَفَعَ الْماَلُ صاَحِبَهُ ؟

Mal sahibine fayda verdi mi?

لاَ ، اَلْماَلُ لَمْ يَنْفَعْ صاَحِبَهُ.

Hayır, mal sahibine fayda vermedi.

لَمْ أَذْهَبْ أَمْسِ إِلَى الْمَدْرَسَةِ.

Dün okula gitmedim.

هَلْ نَجَحَ الشاَّباَّنِ فِي حَياَتِهِماَ؟

İki genç hayatlarında başarılı oldu mu?

لاَ ، اَلشاَّباَّنِ لَمْ يَنْجَحاَ فِي حَياَتِهِماَ.

Hayır, iki genç hayatlarında başarılı olmadı.

هَلْ فَشِلَ الْمُجْتَهِدُونَ فِي عَمَلِهِمْ ؟

Çalışkanlar işlerinde başarısız oldu mu?

لاَ ، ألْمُجْتَهِدُونَ لَمْ يَفْشَلُوا فِي عَمَلِهِمْ.

Hayır, çalışkanlar işlerinde başarısız olmadı.

أَنْتُمْ لَمْ تَذْهَبُوا أَمْسِ إِلَى الْحَدِيقَةِ.

Siz dün bahçeye gitmediniz.

أَنْتِ لَمْ تَغْسِلِي مَلاَبِسَكِ.

Sen elbiselerini yıkamadın.

أَ لَمْ تَسْمَعُوا الْخُطْبَةَ ؟

Hutbeyi işitmediniz mi?

لَمْ يَذْهَبِ الْوَلَدُ إِلَى الْمَدْرَسَةِ لِأَنَّهُ([1]) مَرِيضٌ.

Çocuk okula gitmedi çünkü o hastadır.

طَرَقْتُ الْباَبَ كَثِيراً وَ لَكِنْ لَمْ يَفْتَحْهُ أَحَدٌ.

Kapıyı çok çaldım fakat onu kimse açmadı.

أَنْتُمْ لَمْ تَقْرَأُوا كُلَّ الْقِصَّةِ.

Siz bütün kıssayı okumadınız.

لَمْ يَكْتُبِ الْواَجِبَ فِي الصَّفِّ.

Ödevi sınıfta yazmadı.

Cahd-ı mutlakların meçhûlü: Fiil-i muzârilerin meçhûlleri gibidir. Başına yine  لَمْ gelir. Cemi müennesler hariç nunlar düşer.

يَكْتُبُ

yazıyor  →

لَمْ يُكْتَبْ

yazılmadı

يَفْتَحُ

açıyor  →

لَمْ يُفْتَحْ

açılmadı

لَمْ يُكْتَبُوا إلى الْمَدْرَسَةِ صَبَاحاً.

Sabahleyin okula yazılmadılar.

هَلْ شَرِبَتِ الْأُمُّ الدَّواَءَ ؟

Anne ilacı içti mi?

لاَ ، لَمْ يُشْرَبِ الدَّواَءُ.

Hayır, ilaç içilmedi.

           

&&&&&&&&&&

II) CAHD-I MÜSTAĞRAK

(Bozulabilir olumsuzluk)

Muzâri fiilin başına cahd-ı mutlak takısı olan لَمْ yerine (لَمَّاَ) getirilince; muzâri fiili cezmeder, mâzîye götürür, geçmiş zamandan şu ana kadar olumsuz yapar. Ancak bu olumsuzluk konuşma anından itibaren bozulabilir. Türkçe’ye “hiç ya  da henüz ...medi, ..madı” şeklinde çevrilir.

لَمْ يَكْتُبْ

yazmadı

لَماَّ يَكْتُبْ

(şimdiye kadar) hiç yazmadı.

لَمْ يَفْتَحْ

açmadı

لَماَّ يَفْتَحْ

henüz açmadı

لَمْ يَذْهَبْ

gitmedi

لَماَّ يَذْهَبْ

henüz gitmedi

Cahd-ı müstağrak’ın meçhûlu de cahd-ı mutlak gibi yapılır:

لَمْ يُكْتَبْ

yazılmadı

لَمَّا يُكْتَبْ

henüz yazılmadı

Çekim tablosu aynen cahd-ı mutlak gibidir. 

Cümle Örnekleri:

لَماَّ يَرْجِعْ واَلِدِي مِنَ السَّفَرِ.

Babam henüz seferden dönmedi.

أَخَذْتُ الْكِتاَبَ وَ لَماَّ أَقْرَأْهُ.

Kitabı aldım ve henüz onu okumadım.

سَرَقَ اللِّصُّ الدَّراَهِمَ وَ لَماَّ يَصْرِفْهاَ.

Hırsız dirhemleri çaldı ve henüz onları harcamadı.

بَنَى الْأَمِيرُ قَصْراً وَ لَماَّ يَسْكُنْهُ.

Emir bir saray yaptı henüz ona oturmadı.

لَماَّ يَنْزِلِ الثَّلْجُ.

Henüz kar yağmadı.

لَماَّ يَعْمَلُوا فِي الْمَصْنَعِ.

Henüz fabrikada çalışmadılar.

لَماَّ يَعْمَلْنَ فِي الْمَصْنَعِ.

Henüz fabrikada çalışmadılar (müe.) .

لَماَّ تَعْمَلاَ فِي الْمَصْنَعِ.

İkiniz henüz fabrikada çalışmadınız.

اَلْوَلَداَنِ لَماَّ يَلْعَباَ فِي الْحَدِيقَةِ.

İki çocuk henüz bahçede oynamadı.

اَلْبِنْتاَنِ لَماَّ تَلْعَباَ فِي الْحَدِيقَةِ.

İki kız henüz bahçede oynamadı.

 

Not:  (لَماَّ) edatı fiil-i mâzînin önüne geldiği takdirde ...dığı zaman, ..diği zaman, ..dığında, ..diğinde manası verir:

لَماَّ رَجَعَ مِنَ الْمَدْرَسَةِ يَأْكُلُ طَعاَمَهُ.

Okuldan döndüğü zaman yemeğini yer.

لَماَّ حَضَرَ إِلَى الْبَيْتِ يَكْتُبُ دَرْسَهُ.   

Eve geldiği zaman dersini yazar.

لَماَّ لَعِبُوا فِي الْحَدِيقَةِ يَفْرَحُونَ.

Bahçede oynadıkları zaman sevinirler.

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

CAHD-I MUTLAK VE CAHD-I MÜSTAĞRAK İLE İLGİLİ AYETLER

1- لََمْ          يَطْمِثْهُنَّ           إِنسٌ         قَبْلَهُمْ       وَ      لاَ                 جَانٌّ .

Harfu nefy ve cezm

Fiil-i muzâri meczûm

Fâil

Zarfu mekan

Harfu nefy  Harfu atıf

                          Ma’tûf

 

(هُنَّ) mef’ûl

Ma’tufun aleyh

 

 

             

(55/RAHMÂN. 74.) Bunlara, onlardan önce ne bir insan ne bir cin dokunmadı.

طَمَثَ يَطْمِثُ

dokunmak, el sürmek, cinsi temasta bulunmak

إِنسٌ

insan

جَانٌّ

cin

قَبْلَهُمْ

onlardan önce

             

2- أَ لَمْ يَعْلَمُوا أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَاهُمْ

(9/TEVBE, 78). Allah’ın onların sırrını da fısıltılarını da biliyor (olduğunu hâlâ) bil(e)mediler mi?

اَلسِّرُّ

sır, gizlilik

اَلنَّجْوَى

fısıldama, sır verme, fısıltı

أَنَّ اللّهَ

İnne’nin hemzesinin harekesinin başta gelirse esre, ortada gelirse üstün olduğunu kendisinden sonraki ismi mansûb yaptığını ve ortada gelen أَنَّ nin yan cümleciği asıl fiile bağlamada …dığı manasını verdiğini hatırlayınız.

3- أَ لَمْ يَعْلَمُوا أَنَّ اللّهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ وَيَأْخُذُ الصَّدَقَاتِ وَأَنَّ اللّهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ .

(9/TEVBE, 104). Allah’ın, kullarından tevbeyi kabul edeceğini, sadakaları alacağını (geri çevirmeyeceğini) ve Allah’ın tevbeyi çok kabul eden ve çok merhamet eden olduğunu bil(e)mediler mi?

قَبِلَ يَقْبَلُ  قَبُولاً

kabul etmek, isteyerek almak, (ayetteki manası: razı olup bağışlamak)

اَلتَّوْبَةُ

tövbe  

عَبْدٌ ج عَبِيدٌ عِباَدٌ

kul, köle

اَلصَّدَقَةُ ج اَلصَّدَقَاتُ

sadakalar

اَلتَّوَّابُ

mağfireti çok olan

           

4- … لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلاَدِ .

(89/FECR, . Ülkeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı.

مِثْلُهَا

onun benzeri

اَلْبَلَدُ ج اَلْبِلَادُ

memleket, ülke

5- أَ لَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ مِهَادًا ¯ وَالْجِبَالَ أَوْتَادًا .

(78/NEBE, 6, 7). Biz yeryüzünü bir beşik (döşek), dağları da (birer) kazık yapmadık mı?

جَعَلَ يَجْعَلُ جَعْلاً

yaptı, kıldı

اَلْوَتِدُ ج اَلْأَوْتَادُ

kazık

اَلْمِهاَدُ

beşik, yatak, döşek

6- أَ لَمْ نَجْعَلْ لَهُ عَيْنَيْنِ ، وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ .

(90/BELED, . Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi?

عَيْنٌ

göz

 

 

 

عَيْنَيْنِ

iki göz (Tesniye mef’ûl durumunda olduğu için üstün hali olan يْنِ ile gelmiş)

لِسَانٌ

bir dil

شَفَةٌ

dudak

شَفَتَيْنِ

iki dudak

 

                 

7- أَ لَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ .   

(94/İNŞİRAH, 1). Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?

شَرَحَ يَشْرَحُ شَرْحاً

açmak, genişletmek, yarmak

اَلصَّدْرُ ج اَلصُّدُورُ

göğüs

8- أَ لَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ فِي تَضْلِيلٍ .

105/FİL, 2.Onların tuzaklarını (kötü planlarını) boşa çıkarmadı mı?

كَيْدٌ

hile, tuzak, kötü plan

تَضْلِيلٌ

boşa çıkarma, saptırma (masdar)

9-  … أَ لَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللّهَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ .    

(2/BAKARA, 106). …Allah’ın her şeye kadir olduğunu bil(e)medin mi?

قَدِيرٌ

kudret, büyük gücü sonsuz (olan Allah)

10- وَ       لَمَّا          يَدْخُلِ             الْإِيمَانُ              فِي قُلُوبِكُمْ

          Câr mecrûr

Fâil

F. muzâri meczûm

Nefy ve cezm harfi

(49/HUCURAT, 14). …Henüz iman kalplerinize girmedi…

11- وَلَمَّا  جَاءَهُمُ  الْحَقُّ قَالُوا    هَذَا  سِحْرٌ   وَ            إِنَّا             بِهِ      كَافِرُونَ.

                (إِنَّ)nin haberi   câr-mecr.

Te’kit ve nasb h.

At.h.

Hab.

Müb

Fâil Fiil

Fâil

Fiil+mef

Zaman zarfı

 

 

(ا) (إِنَّ) nin ismi

 

 

 

 

 

                   

(43/ZUHRUF, 30). (Fakat) kendilerine hak gelince: “Bu bir büyüdür, biz onu tanımıyoruz” dediler.

جَاءَ يَجِيءُ جَيْئاً

gelmek

سِحْرٌ

sihir, büyü

كَافِرٌ ج كَافِرُونَ

tanımayan, (hakkı) örten, kâfir, inkarcı.  (قاَلَ) fiilinden sonra iki nokta üst üste gibi kabul edilip ardından gelenin (ma’kûl’ul-kavl) yeni bir cümle olduğunu hatırlayınız.

 

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

  

?  ALIŞTIRMALAR  ?

1. Aşağıdaki fiillerin cahd-ı mutlak ve cahd-ı müstağraklarını manalarıyla beraber çekiniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

يَشْرَبُ - يَجْلِسُ - يَدْخُلُ - يَذْهَبُ - يَشْكُرُ - يَنْصُرُ - يَفْتَحُ

2. Aşağıdaki fiillerin gramer bakımından ne olduklarını manalarıyla birlikte söyleyiniz. (Cevaplar için üzerine tıklayınız)

ما شَرِبَ - لَمْ يَشْرَبْ - لَمْ يَنْصُرْنَ - سَوْفَ تَقْتُلُ - لَمْ نَعْلَمْ - لاَ تَدْخُلاَنِ - لَمَّا يَذْهَبَا

3. Aşağıdaki cümleleri tercüme ediniz. (Cevaplar için üzerine tıklayınız)

لَمْ أَقْرَأِ الْقِصَّةَ – لَمْ أَغْسِلِ الْمَلاَبِسَ - لَمْ أَشْرَبِ الْعَصيِرَ - لَمْ آكُلِ الْبُرْتُقاَلَ لَمْ يَحْضُرِ الْمُدِيرُ- لَمْ يَذْكُرِ اسْمَهُ أَ لَمْ تَسْمَعْنَ الْخُطْبَةَ ؟ - أَنْتِ لَمْ تَسْمَعِي لِماَذاَ لَمْ تَكْتُبْنَ الْواَجِبَ أَنْتَ لَمْ تَقْرَأْ كُلَّ الْقِصَّةِ ذَهَبَ طاَهِرٌ إِلَى الدُّكاَّنِ وَ لَماَّ يَرْجِعْ  - لَمْ يَرْجِعْ صَدِيقِي فَلَماَّ نَسْمَعْ أَخْباَرَهُ لَماَّ تَعْمَلُوا فِي الْمَصْنَعِ - تَأَخَّرَ([2]) واَلِدُكَ فِي الْمَكْتَبِ([3]) وَ لَمْ يَحْضُرْ إِلَى الْمَنْزِلِ ، ماَذاَ تَفْعَلُ؟

4. Yukarıda verilen cahd-ı mutlak ve müstağrak ile ilgili ayetleri defterinize yazıp meallerine bakarak Arapça’sını söyleyinceye kadar çalışınız. 

&&&&&&&&&&

III) EMR-İ GAİB

(GAİB FİİLİN EMİR YAPILMASI)

Muzâri fiilin başına لِ takısı getirilip son harfi cezm yapılır. Cemi müennes ن u hariç diğer ن lar düşer.

Cem

Müsennâ

Müfred

 

لِيَكْتُبُوا

لِيَكْتُبَا

لِيَكْتُبْ

Gâib

لِيَكْتُبْنَ

لِتَكْتُبَا

لِتَكْتُبْ

Gâibe

(Onlar) yazsınlar

(O ikisi) yazsın

O yazsın

 

         

*Emr-i gâibin başına   ثُمَّ – وَ – فَ harflerinden biri gelirse lâm harfi cezimli  okunur ve bu harflerle beraber tek hece olarak söylenir:

ثُمَّ لْيَكْتُبُوا

sonra yazsınlar

وَلْيَكْتُبْ

ve yazsın

فَلْيَكْتُبْ

bunun üzerine, (hemen, akabinde) yazsın

 

 

*Meçhûl yapılışı, cahd-ı mutlak’ın meçhûl yapılışı gibidir. Yalnız başına (لَمْ) yerine (لِ) getirilir:

لِيُكْتَبْ

yazılsın

لِيُكْتَبْنَ

yazılsınlar (müe)

فَلْيُكْتَبْ

bunun üzerine, (hemen, akabinde) yazılsın

وَلْيُكْتَبُوا

ve yazılsınlar

*Bazen mütekellim birinci şahıs çoğul kipinin başına da emir lâmı getirilerek emir kipi yapılmaktadır. Bu takdirde teşvik ifade eder:

لِنَكْتُبْ       yazalım   لِنَذْهَبْ  gidelim  وَلْنَسْأَلْ   soralım

Cümle Örnekleri:

يَلْعَبُ خاَلِدٌ - لِيَلْعَبْ خاَلِدٌ.

Halit oynuyor - Halit oynasın.

لَمْ يَكْتُبْ أَحْمَدُ الدَّرْسَ فَلْيَكْتُبْهُ.

Ahmet dersi yazmadı hemen yazsın.

لَمْ تَكْتُبْ خَدِيجَةُ دَرْسَهاَ.

Hatice dersini yazmadı.

لَمْ يَذْهَبْ صاَدِقٌ إِلَى الْمَدْرَسَةِ فَلْيَذْهَبْ.

Sadık okula gitmedi hemen gitsin.

لِتَحْفَظْ نَفْسَهاَ.

O (müe) kendini korusun.

لِيَكْتُبُوا وَظِيفَتَهُمْ.

Vazifelerini yazsınlar.

لِيَقْرَأْنَ الْأَخْباَرَ فِي الْجَرِيدَةِ وَلْيَفْهَمْنَهاَ.

Gazetedeki haberleri okusunlar ve onları anlasınlar.

لِنَلْعَبْ كُرَةَ الْقَدَمِ[4] غَداً.

Yarın futbol oynayalım.

لِنَقْرَأْ هَذاَ الْكِتاَبَ لِأَنَّهُ مُفِيدٌ.

Bu kitabı okuyalım çünkü faydalıdır.

لِيَفْتَحْ عَلِيٌّ الناَّفِذَةَ.

Ali pencereyi açsın.

لِتُفْتَحِ النَّواَفِذُ.

Pencereler açılsın[5].

EMR-İ GAİB İLE İLGİLİ AYETLER

1- فَلْيَضْحَكُوا قَلِيلاً وَلْيَبْكُوا كَثِيرًا …

(9/TEVBE, 82)  Artık (kazanmakta olduklarının cezası olarak) az gülsünler, çok ağlasınlar.

ضَحِكَ يَضْحَكُ ضِحْكاً

gülmek

بَكَى يَبْكِي بُكاَءاً

ağlamak

2- فَلاَ يَحْزُنْكَ قَوْلُهُمْ …

(36/YÂSÎN, 76). Onların sözleri seni üzmesin..

حَزَنَ يَحْزُنُ حُزْناً

gamda, hüzünde bırakmak, üzmek

قَوْلٌ

söz

لاَ يَحْزُنْكَ

seni üzmesin.(Emr-i gâib’in olumsuzu bir sonraki konuda görüleceği gibi لِ yerine لاَ getirmekle yapılır. Fiilin sonu gene meczûmdur (cezimlidir). Aşağıdaki 5 numaralı ayet de böyledir).

         

3- وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ ماَ قَدَّمَتْ لِغَدٍ

(59/HAŞR, 18). Ve (her) nefis, yarın için ne takdim ettiğine baksın…

نَظَرَ يَنْظُرُ نَظْراً

bakmak, görmek

قَدَّمَ  يُقَدِّمُ  تَقْدِيماً

takdim etti, önceden gönderdi, sundu

ماَ

ne, şey (ortada gelen ماَ “ne” ve “şey” manasına gelir. Bir kelime sonrasıyla birlikte “..takdim ettiği şeye baksın” da denebilir).

 

           

4-  بِفَضْلِ اللَّهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذَلِكَ فَلْيَفْرَحُوا

(10/YUNUS, 58). (De ki:)Allah’ın lutfu ve rahmetiyle, işte bunlarla sevinsinler..

فَضْلٌ

iyilik, hayır, lutuf

فَرِحَ  يَفْرَحُ فَراَحاً

sevinmek, şımarmak

ذَلِكَ

bu, o (mebnî, yani harekesi değişmeyen kelime olup harf-i cerle harekesinin değişmediğini hatırlayınız.)

5- وَلاَ تَأْخُذْكُمْ بِهِمَا رَأْفَةٌ فِي دِينِ اللَّهِ

(24/NÛR, 2)… Allah’ın dininde (hükümlerini uygularken) o ikisi (zina eden iki kişi) hakkında sizi acıma almasın (acıyacağınız tutmasın)…

رَأْفَةٌ

şefkat, acıma, şiddetli merhamet

فِي دِينِ اللَّهِ

Allah’ın dininde (iki ismin yanyana gelmesinden oluşan isim tamlamasında iki isimden birinci kelimede (önce gelende) ne harf-i tarif ne de sonunda tenvin bulunur. Tercümede ikinci kelimeden başlanarak, yani sondan başa çevrilir. Çok yakında işlenecektir.)

6- لِمِثْلِ هَذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ .

(37/SAFFAT, 61). Çalışanlar bunun gibisi için (böylesi bir kurtuluş için) çalışsın.

لِمِثْلِ هَذَا

bunun gibisi için (isim tamlaması)

عَامِلٌ ج عَامِلُونَ

çalışan

7- فَلْيَنْظُرِ الْإِنسَانُ إِلَى طَعَامِهِ .

(80/ABESE, 24). İnsan yediğine bir baksın..

8- فَلْيَنْظُرِ     الْإِنسَانُ          مِمَّ              خُلِقَ .

 

 

Meçhûl mâzî f.

(مِنْ) Harfi cer

Fâil

muzâri meczûm

 

 

 

(ماَ) İsmü istifham

(لِ) lâmü’lemr

(86/TÂRIK, 5). İnsan neden yaratıldığına bir baksın.

خَلَقَ  يَخْلُقُ

yarattı

مِمَّ= مِنْ + ماَ

neden. (ماَ) nın elifi kendinden önce cer geldiği için düşmüştür.

&&&&&&&&&&

 

IV) EMR-İ HAZIR

(MUHATAP FİİLİN EMİR YAPILMASI)

Muzâri fiilin muhatap sîgasının başındaki muzâri harfi kaldırılır.  Muzaraat harfi atıldıktan sonra kalan ilk harf cezimli değilse başa birşey getirilmez. Ama kalan ilk harf cezimli ise okuyabilmek için başına bir hemze getirilir. Bu hemze fiilin orta harfinin harekesine göre harekelenir. Üç harfli fiilin orta harfi ötreli ise emir fiilinin başına ötreli hemze (أُ), üç harfli fiilin orta harfinin harekesi üstün ya da esre ise emir fiilinin başına esreli hemze (إِ) eklenir. Fetha ile harekeleme yoktur. Sonu da cezim yapılır:  Örnekler:

يَكْتُبُ

Yazıyor

اُكْتُبْ

yaz

يَنْصُرُ

yardım ediyor

اُنْصُرْ

yardım et

يَفْتَحُ

Açıyor

اِفْتَحْ

يَضْرِبُ

Vuruyor

اِضْرِبْ

vur

 

Çekim Tablosu

 

 

Cemi

Müsennâ

Müfred

 

 

اُكْتُبُوا

اُكْتُبَا

اُكْتُبْ

Muhâtab

 

اُكْتُبْنَ

اُكْتُبَا

اُكْتُبِي

Muhâtaba

 

(Sizler) Yazın

(İkiniz)Yazın

(Sen)Yaz

 

 

 

 

 

 

 

Cemi

Müsennâ

Müfred

 

 

اِضْرِبُوا

اِضْرِباَ

اِضْرِبْ

Muhâtab

 

اِضْرِبْنَ

اِضْرِباَ

اِضْرِبِي

Muhâtaba

 

(Sizler) vurun

(İkiniz)  vurun

(Sen)  vur

 

 

                   

Not: Mâzîdeki ilk harfi hemze olan  أَكَلَ -ُ  (yedi) ُأَمَرَ  (emretti) أَخَذَ -ُ  (aldı) gibi fiillerin emir fiili (اُُاْكُلْ) şeklinde söylenmez. İki hemzenin okunuşu dile ağır geldiği için hemzeli kısım atılır: (كُلْ)(ye). Geriye kalanın çekimi yapılır. Cemi müennes nûnu hariç fiil çekiminde yer alan nunlar düşer:

 

 

كُلوُا

كُلاَ

كُلْ

Muhâtab

 

 

كُلْنَ

كُلاَ

كُلىِ

Muhâtaba

 

 

siz yeyin

ikiniz yeyin

sen ye

 

 

خُذْ هَذِهِ الْفُلوُسَ مَعَكَ.

Bu parayı beraberine al.

               

Emr-i hâzırların meçhûlü:  Muzârinin başına لِ harfinin takılıp sonunun meczûm yapılması ile olur.  Diğerlerinden farklı olarak mütekellimin de meçhûlu yapılır:

 

         Çekim Tablosu

 

 

Cemi

Müsennâ

Müfred

 

لِتُكْتَبوُا

لِتُكْتَبَا

لِتُكْتَبْ

Muhatap

لِتُكْتَبْنَ

لِتُكْتَبَا

لِتُكْتَبِي

Muhâtab

(Sizler) yazılınız

(İkiniz) yazılın

(Sen) yazıl

 

 

 

 

 

لِنُكْتَبْ

(Biz)yazılalım

لِنُكْتَبْ

(ikimiz) yazılalım

لِأُكْتَبْ

(Ben)yazılayım

Mütekellim

             

Cümle Örnekleri:

 

لِتُكْتَبِ الْوَظِيفَةُ فِي وَقْتِهاَ.

Ödev vaktinde yazılsın.

 

اِفْتَحْ كِتاَبَكَ وَاقْرَأْهُ.

Kitabını aç ve onu oku.

 

اِجْلِسْ مَكاَنَكَ.

Yerine otur.

 

اِقْرَأْ واَجِبَكَ.

Ödevini oku.

 

اِغْسِلِي الثِّياَبَ.

Elbiseleri yıka.

 

اِعْمَلاَ الْواَجِبَ.

İkiniz ödevi yapın.

 

اِفْحَصاَ الْمَرِيضَةَ.

Hastayı muayene edin.

 

خُذْنِي مَعَكَ إِلَى الْحَفْلِ.

Gösteriye beni beraberine al (beni götür) .

 

اِذْهَبْ هُناَكَ ياَ زَكَرِياَّ.

Oraya git ey Zekeriyya!

 

اُسْكُتْ أَنْتَ أَناَ أَسْأَلُ أَحْمَدَ.

Sen sus, ben Ahmed’e soruyorum.

 

اُنْظُرْ ,  اَلْإِماَمُ يَدْخُلُ الْمَسْجِدَ.

Bak, imam mescide giriyor.

 

اِشْرَبِ الدَّواَءَ أَوَّلاً  ثُمَّ اشْرَبِ الْماَءَ ثاَنِياً.

Evvela ilacı iç ikinci olarak(sonra) su iç.

 

اِحْفَظِي نَفْسَكِ ياَ بِنْتِي وَاقْرَئِي الْقُرْآنَ.

Kendini koru ey kızım ve Kur’ân oku.

 

اِرْحَمْنَ الْفُقَراَءَ.

Fakirlere merhamet edin (müe) .

اِرْحَمُوا الْفُقَراَءَ.

Fakirlere merhamet edin (müz) .

اِرْكَبْنَ السَّياَّراَتِ.

Arabalara binin (müe) .

       

EMR-İ HÂZIR İLE İLGİLİ AYETLER

1- اُدْخُلُوا الْجَنَّةَ أَنْتُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ .

(43/ZUHRUF, 70). Siz ve eşleriniz ağırlanmış olarak cennete giriniz!

حَبَرَ  يَحْبُرُ حَبْراً

sevindirmek, ağırlamak

2- اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللَّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَ

(9/TEVBE, 105). ..(De ki;) (Yapacağınızı) yapın! Amelinizi Allah da Rasûlü de mü’minler de görecektir...

رَآى  يَرَى  رُؤْيَةً

görmek

سَيَرَى

görecek

3- وَلَقَدْ خَلَقْنَاكُمْ ثُمَّ صَوَّرْنَاكُمْ ثُمَّ قُلْنَا لِلْمَلآئِكَةِ اسْجُدُوا ِلآدَمَ فَسَجَدُوا إِلاَّ إِبْلِيسَ

(7/A’RÂF, 11). Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere “Âdem’e secde edin!” dedik. İblis hariç secde ettiler.

لَقَدْ

andolsun ki, hakikaten, gerçekten

صَوَّرَ  يُصَوِّرُ  تَصْوِيراً

tasvir etmek, suret vermek, şekil vermek, şekillendirmek

قُلْنَا لِ..

…e dedik

اَلْمَلَكُ ج اَلْمَلآئِكَةُ

melek

إِلاَّ

hariç

اَلْإِبْلِيسُ

iblis, şeytan

سَجَدَ  يَسْجُدُ سُجُوداً

secde etti, boyun eğdi

 

 

             

4-  وَيَا آدَمُ اسْكُنْ أَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ

(7/A’RÂF, 19). (Allah buyurdu ki:) Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşin..

سَكَنَ  يَسْكُنُ  سَكْناً  سُكُوناً

yerleşmek, ikamet etmek

5- يَا بَنِي آدَمَ خُذُوا زِينَتَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا

(7/A’RÂF, 31). Ey Adem oğulları! Her mescidde (secde edişinizde) zinetinizi alın (güzel elbiselerinizi giyin); yiyin, için, (fakat israf etmeyin...)

خُذُوا  (أَخَذَ  يأْخُذُ)

alın (emir)

كُلُوا  (أَكَلَ  يأْكُلُ)

yiyin

زِينَةٌ

süs, zînet

6- وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ .

(7/A’RÂF, 84). Ve üzerlerine (taş) yağmuru yağdırdık. Bak suçluların akıbeti (sonu) nasıl oldu?

أَمْطَرَ  يُمْطِرُ إِمْطاَراً

yağdırmak, (taş) yağmuruna tutmak

 

مَطَرٌ

yağmur

كَيْفَ

nasıl

كَانَ  يَكُونُ

oldu

عَاقِبَةٌ

son, netice, âkıbet

اَلْمُجْرِمُ

suçlu, günahkar. (İsim tamlamasında birinci ismin ne tenvin ne de harf-i tarif almadığını ikinci ismin genellikle harf-i tarif alıp son harekesinin esre olduğunu şimdilik aklınızda tutunuz. Cemi müzekker sâlim’in esre halinin (ينَ) ile olduğunu hatırlayınız.

 

                     

7- ثُمَّ بَعَثْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ مُوسَى بِآيَاتِنَا إِلَى فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَظَلَمُوا بِهَا فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ .

(7/A’RÂF, 103). Sonra onların ardından Mûsâ’yı mucizelerimizle Firavun ve kavmine gönderdik de o mucizeleri inkar ettiler, ama bak fesatçıların sonu nasıl oldu?

بَعَثَ  يَبْعَثُ

göndermek, uyandırmak, diriltmek

مِنْ بَعْدِهِمْ

onların ardından

اَلْمُفْسِدُ

fesat çıkaran, fesatçı

اَلْمَلَأُ

halk, eşraf

ظَلَمَ  يَظْلِمُ ظُلْماً

zulmetmek, inkar etmek

آيَةٌ ج  آيَاتٌ

ayet, mucize

عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ

fesatçıların sonu (birinci ismin harf-i tarifsiz ikinci ismin esre olduğu isim tamlaması çok yakında işlenecektir.)

         

8- قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِوَاصْبِرُوا إِنَّ الأَرْضَ لِلَّهِوَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ .

(7/A’RÂF, 128). Mûsâ kavmine (şöyle) dedi: “(Allah’dan yardım isteyin)… ve sabredin. Muhakkak ki yeryüzü Allah’ındır (onu kullarından dilediğine miras verir.)… Sonuç müttekîlerindir (Allah’tan korkup günahtan sakınanlarındır). ”

اَلْمُتَّقِي

müttekî, takva sahibi, korunan, sakınan

9- وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ … وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ

(7/A’RÂF, 156). (Ey Allahım!) Bize bu dünyada da iyilik yaz, ahirette de. (Allah buyurdu ki:) …Rahmetim herşeyi kuşatmıştır…

 

حَسَنَةٌ

iyilik, nail olunan nimet, güzellik

رَحْمَةٌ

acımak, merhamet etmek

وَسِعَ  يَسَعُ  سِعَةً  سَعَةً

içine aldı, kapladı

 

             

10- اُنْظُرْ          كَيْفَ         كَذَبُوا     عَلَى     أَنْفُسِهِمْ

İsim mecrûr

Harfi cer

Fiil+fâil

İsmü istifham

Fiil-i Emr

 

 

 

 

Fâili müstetir (أَنْتَ)

(6/EN’ÂM, 24). Bak, kendilerinin aleyhine nasıl yalan söylediler…

11- وَاذْكُرْ رَبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ

(7/A’RÂF, 205). Kendi kendine yalvararak, ve korkarak yüksek olmayan bir sesle (sözle) sabah akşam Rabbini an.

 

ذَكَرَ يَذْكُرُ

zikretti, andı

اَلْجَهْرُ

ilan etmek, açığa vermek

 

تَضَرَّعَ  يَتَضَرَّعُ تَضَرُّعاً

yalvarıp yakarmak, niyazda bulunmak

 

خاَفَ  يَخاَفُ خَوْفاً خِيفَةً

korkmak [ayette: korkarak (hal)]

دُونَ

…siz, ..sız (zarftır önüne geldiği kelimeyi esreler)

دُونَ الْجَهْرِ

açığa çıkarmaksızın

اَلْغُدُوُّ

sabah

اَلْآصَالُ

akşam

                   

 

  

HÂL: Ayette kullanılan mansûb ve nekre olarak gelen masdar şekli gramerde “hâl” olarak isimlendirilir “yalvararak ve korkarak” şeklinde ..erek, ..arak olarak tercüme edilir. İleride müstakil olarak işleyeceğimiz hâl hakkında kısa bir bilgi vermek devamlı Kur’ân okuyanların sık sık karşılaştıkları bir husus olduğundan burada kısaca bahsetmek faydalı olacaktır: Hâl; fiil işlenirken, fâilin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu gösteren mansûb ve nekre isimdir. Tekil ve illet harfi bulunmayan bir kelime olduğu takdirde hâl, üstün tenvinli olarak gelir. Fiile sorulan “Nasıl” sorusuna cevap teşkil eder. Fiil yapılırken onu işleyenin durumu açıklanan hâl Türkçe’ye (...erek, ..arak, ...dığı halde, ..ken, …mış olduğu halde) kelimeleriyle tercüme edilir. Örnekler:

أَكَلَ السَّائِلُ الطَّعاَمَ حاَراًّ.

Dilenci yemeği sıcak olarak yedi.

شَرِبَ الْمَريِضُ الْحَليِبَ باَرِداً.

Hasta sütü soğuk olarak içti.

خُلِقَ الْإِنْساَنُ ضَعِيفاً.

İnsan zayıf olarak yaratıldı (Nîsâ, 27) .

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

?  ALIŞTIRMALAR  ?

1.Aşağıdaki kelimeleri üçer kere yazınız.

 

وَحْدَهُ

yalnızca ona

يَوْمِياًّ

günlük olarak

 

 

اَلْحَرْبُ

savaş

عَدُوٌّ ج أعْدَاءُ

düşman

 

 

حاَرٌّ

sıcak

قَطَفَ -َ

kopardı

 

اَلْوَرْدَةُ

gül

رَحِمَ -َ

acıdı, merhamet etti

فَمٌ

ağız

اَلضَّعِيفُ

zayıf

             

 

2. Aşağıdaki Arapça cümleleri tercüme ediniz. (Cevaplar için üzerine tıklayınız)

أُكْتُبْ واَجِبَكَ يَوْمِياًّ – إِلْعَباَ بِالْكُرَةِ فِي الْمَلْعَبِ – أُعْبُدواُ اللَّهَ وَحْدَهُ – إِرْكَبِ الْحاَفِلَةَ صَباَحاً – إِشْرَباَ الشاَّىَ حاَراًّ – إِقْطَفِي الْوَرْدَةَ – أُكْتُبْنَ واَجِبَكُنَّ – إِذْهَبِي إِلَى الْبَيْتِ مُبَكِّراً - لَمْ تَقْرَأْ عاَئِشَةُ الْكِتاَبَ فَلْتَقْرَأْ  - إِرْحَمِ الضَّعِيفَ - إِغْسِلْ فَمَكَ قَبْلَ النَّوْمِ - أُكْتُبْ وَظِيفَتَكَ وَاقْرَأْ كِتاَبَكَ.

3. Aşağıdaki  Arapça cümleleri harekeleyip tercüme ediniz. (Cevaplar için üzerine tıklayınız)

اقتُل الذّئب في الحديقة -  اكتبوا الدرس في المدرسة - اذهبي إلى المدرسة غداً – افتحا الباب مع أُخْتِكَ- لتكتب في المدرسة - لتكتبا الدرس مع الولد- انصرن مع النساء - ادخلوا المدرسة صباحاً.

 

 

4.  Aşağıdaki muzâri fiillerin emr-i hazır ve meçhûllerini manalarıyla birlikte çekiniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

يَنْصُرُ - يَكْتُبُ - يَعْلَمُ - يَجْلِسُ - يَفْتَحُ – يَعْرِفُ - يَدخُلُ- يَقْتُلُ

5.  Aşağıdaki cümleleri Arapça’ya çeviriniz.

1. Elini yıka.

7. Okula git (müennes).

2. Suyunu iç.

8. Dersini evinde yaz.

3. Okulda kapıdan çıkınız.

9. Savaşta düşmanları öldürün.

4. İkiniz çarşıya gidin.

10. Bu kitabı oku.

5. Sokaktan eve git.

11. Bahçede oynayın.

6. Sabahleyin okula yazılın.

 

6.  Aşağıdaki fiillerin emr-i gâib ve emr-i hazırlarını yapınız.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

يَنْصُرُ - يَعْلَمُ - يَضْرِبُ - يَقْتُلُ - يَذْهَبُ - يَدْخُلُ - يَفْتَحُ

7. Yukarıda verilen ayetlerdeki emr-i gâib ve emr-i hâzırları belirtiniz. Kelimeleriyle birlikte ayetleri defterinize yazıp meallerine bakarak Arapça’larını söylemeye çalışınız. 

&&&&&&&&&&

V) NEHY-İ GAİB

          (GAİB EMRİN OLUMSUZU)

لاَ يَكْتُبُوا

لاَ يَكْتُبَا

لاَ يَكْتُبْ

Gâib

لاَ يَكْتُبْنَ

لاَ تَكْتُبَا

لاَ تَكْتُبْ

Gâibe

(Onlar) yazmasın

(O ikisi) yazmasın

(O) yazmasın

 

Görüldüğü gibi لِيَكْتُبْ  (yazsın) demek olurken olumsuzu olan “yazmasın” demek için muzâri fiilin başına لاَ getirilip sonu cezm yapılır.

Meçhûl yapılışı; Cahd-ı mutlakın meçhûl yapılışı gibidir. Yalnız başına لاَ getirilir.

لاَ يُكْتَبْ

yazılmasın

لاَ يُكْتَبْنَ

yazılmasınlar (müen)

لاَ يُكْتَبُوا

yazılmasınlar (müz)

لاَ نُكْتَبْ

yazılmayalım

 

Cümle Örnekleri:

لاَ يَذْهَبْ بَعْدَ شَهْرٍ.

Bir ay sonra gitmesin.

 

لاَ يَضْرِبِ الْوَلَدُ الْحَيَواَنَ.

Çocuk hayvanlara vurmasın.

 

 

 

 

لاَ يَسْرِقِ الرَّجُلُ الْأَمْواَلَ.

Adam malları çalmasın.

 

لاَ يَكْذِبِ الْوَلَدُ عَلَى أُمِّهِ.

Çocuk annesine yalan söylemesin.

لاَ يَكْسَلُوا فِي الْعَمَلِ.

İşte tembellik etmesinler.

 

اَلتَّلاَمِيذُ لاَ يَلْعَبُوا فِي الشاَّرِعِ.

Öğrenciler caddede oynamasın.

 

اَلْمُعَلِّمُ لاَ يَغْضَبْ عَلَى الطاَّلِبِ.

Öğretmen öğrenciye kızmasın.

 

الْعاَمِلاَتُ لاَ يَأْخُذْنَ الْمِفْتاَحَ.

İşçiler anahtarı almasınlar.

 

عاَئِشَةُ لاَ تَتْرُكِ الْقِراَءَةَ.

Aişe okumayı bırakmasın.

 

لاَ تُفْتَحِ النَّواَفِذُ.

Pencereler açılmasın.

 

NEHY-İ GÂİB İLE İLGİLİ AYETLER

1- يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ فَلاَ يَقْرَبُوا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ هَذَا

(9/TEVBE, 28). Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir pisliktir. Onun için bu yıllarından sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar…

يَا أَيُّهَا

ey! (nida harfi)

اَلَّذِينَ

kimseler (ism-i mevsul olup çok yakında işlenecektir)

آمَنَ  يُؤْمِنُ  إِيماَناً

iman etmek, inanmak

آمَنُوا

İman ettiler

 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا

ey iman eden kimseler! (Ey iman edenler! cümlesinde görüldüğü gibi ism-i mevsuldan sonraki fiil önce tercüme edilip …en kimseler deniliyor)

 

إِنَّمَا

ancak, sadece

اَلْمُشْرِكُ

müşrik, Allah’a ortak koşan

 

نَجَسٌ

pislik

عَامٌ

sene, yıl

 

قَرَبَ  يَقْرَبُ قِرْباَناً

yaklaşmak

بَعْدَ عَامِهِمْ هَذَا

bu yıllarından sonra 

 

                   

2- وَلاَ   يَحْزُنْكَ    قَوْلُهُمْ    إِنَّ         الْعِزَّةَ       لِلَّهِ    جَمِيعًا    هُوَ   السَّمِيعُ    الْعَلِيمُ.

II. haber

I. haber

Mübt.

Hal

Haberu (إِنَّ) mahallen  merfû

İsmu (إِنَّ)

mansûb

Te’kit ve nasb harfi

Fâil

Fiil-i  muzâri meczûm

(كَ) mef’ûl

Cezm ve nefy harfi

(10/YUNUS, 65). Onların sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet (üstünlük) Allah’ındır. O işitendir, bilendir.

اَلْعِزَّةُ

üstünlük, izzet

جَمِيعًا

topluca, hepsi, tümü

(Cümlenin ikinci kısmında görüldüğü gibi bazen vurgulama ve önem belirtmek için haber de marife olarak gelebilir. Mübtedâ ve haberle ilgili geniş bilgi daha sonra işlenecektir.) 

&&&&&&&&&&

VI) NEHY-İ HÂZIR

(MUHÂTAB EMRİN OLUMSUZU)

Yapılışı: Muzârinin muhâtablarının başına لاَ getirilip sonunun cezim yapılmasıyla olur. Muhâtaba cemi müennes nûnu hariç diğerlerindeki ن lar düşer.

لاَ تَكْتُبُوا

لاَ تَكْتُبَا

لاَ تَكْتُبْ

Muhâtab

لاَ تَكْتُبْنَ

لاَ تَكْتُبَا

لاَ تَكْتُبِي

Muhâtaba

(Sizler) yazmayın

(İkiniz) yazmayın

(Sen) yazma

 

Meçhûlünde bir değişiklik yoktur:

لاَ تُكْتَبوُا

yazılmayın

لاَ تُكْتَبْ

yazılma

Cümle Örnekleri:

 

تَفْتَحُ الناَّفِذَةَ - لاَ تَفْتَحِ الناَّفِذَةَ.

Pencereyi açıyorsun – Pencereyi açma.

 

لاَ تَخْرُجْ مِنَ الْبَيْتِ فِي الْبَرْدِ.

Soğukta evden çıkma.

 

لاَ تَذْهَبْ قَبْلَ يَوْمَيْنِ.

İki günden önce (iki güne kadar) gitme.

 

لاَ تَجْلِسُوا هُناَكَ.

Orada oturmayın.

 

لاَ تَنْهَرْنَ الْفُقَراَءَ.

Fakirleri azarlamayın.

 

لاَ تَتْرُكِي صَدِيقَتَكِ وَحِيدَةً.

Arkadaşını tek başına bırakma.

 

لاَ تَطْرُدُوا الْأَوْلاَدَ مِنَ الْحَدِيقَةِ.

Çocukları bahçeden kovmayın.

 

لاَ تَقْطَفْنَ الْأَزْهاَرَ مِنْ فَضْلِكَ[6].

Lütfen çiçekleri koparmayın.

 

لاَ تُقْطَفِ الْأَزْهاَرُ.

Çiçekler koparılmasın.

لاَ تَكْسَلْ - لاَ تَغْضَبْ وَ لاَ تَيْأَسْ مِنْ رَحْمَةِ اللَّهِ.

Tembellik yapma - Öfkelenme ve Allah’ın rahmetinden ümit kesme.

     

NEHY-İ HÂZIR İLE İLGİLİ AYETLER

1- وَ          لاَ               تَأْكُلُوا     أَمْوَالَكُمْ         بَيْنَكُمْ      بِالْبَاطِلِ

Câr-mecrûr

Zarfu mekan

Mef’ûl

F. muzâri meczûm

Nefy ve cezm  h.

İsti’nâf harfi

(2/BAKARA, 188). Mallarınızı, aranızda batıl (haksız sebepler) ile yemeyin…

اَلْبَاطِلُ

asılsız şey, batıl

 

 

2- وَيَا آدَمُ اسْكُنْ أَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَوَلاَ تَقْرَبَا هَذِهِ الشَّجَرَةَ

(7/A’RÂF, 19). (Allah buyurdu ki:) Ey Âdem! Sen ve eşin cennette yerleşin.. (Ancak) bu ağaca yaklaşmayın…

3- … قَدْ جَاءَتْكُم بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْوَلاَ تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ

(7/A’RÂF, 85). …Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. …  İnsanların eşyalarını eksik vermeyin…

بَيِّنَةٌ

açık delil, bürhan

بَخَسَ يَبْخَسُ  بَخْساً 

eksiltmek, hakkını vermemek, düşük fiyat vermek

4- لاَ تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ .

(39/ZÜMER, 53). Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak ki Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

قَنِطَ  يَقْنَطُ قَنَطاً 

ümit kesmek, ümitsiz olmak

غَفَرَ  يَغْفِرُ مَغْفِرَةً

bağışlamak

اَلذَّنْبُ ج اَلذُّنُوبُ

günah

5-وَاعْلَمُوا أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ .

(9/TEVBE, 36). ..bilin ki Allah müttekîlerle (kötülükten sakınanlarla) beraberdir.

6- إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لاَ تَحْزَنْ إِنَّ اللّهَ مَعَنَا فَأَنْزَلَ اللّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ

(9/TEVBE, 40). ..O bir zamanlar arkadaşına “Üzülme, şüphesiz ki Allah bizimle beraberdir” diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi…

إِذْ

bir zamanlar

صَاحِبٌ ج اَصْحاَبٌ

arkadaş, sıkı dost

أَنزَلَ  يُنْزِلُ  إِنْزاَلاً

indirdi

اَلسَّكِينَةُ

sebat, kalbin mutmain olması

         

7- فَقَالُوا عَلَى اللَّهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا لاَ تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ .

(10/YUNUS, 85). Onlar dediler ki: “Allah’a dayandık. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme (konusu) kılma.

تَوَكَّلَ  يَتَوَكَّلُ  تَوَكُّلاً

tevekkül etmek, Allah’a dayanmak, işi Allah’a bırakmak

اَلْفِتْنَةُ

deneme, imtihan fitne, şaşırma

8- قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ وَلاَ تَنْقُصُوا الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ

(11/HÛD, 84). … (Şuayb) Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin! Sizin için ondan başka Tanrı yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın.

يَا قَوْمِ

ey kavmim. (قَوْمِ) kelimesinin son harfinin harekesinin esre oluşu, düşen  “benim ..” manasındaki mütekellim ya’sına işaret eder.

عَبَدَ  يَعْبُدُ

kulluk etti, ibadet etti

غَيْرُهُ

…den başka, hariç, dışında

مَا لَكُمْ مِنْ

sizin için yoktur. Buradaki مَا harf-i nefy, مِنْ de zâid harf-i cerdir.

 

 

 

نَقَصَ  يَنْقُصُ نَقْصاً

eksiltmek, eksik bırakmak, düşük ölçmek

اَلْمِكْيَالُ

ölçek

اَلْمِيزَانُ

terazi, tartı

             

9- قَالَ لَهُمْ مُوسَى وَيْلَكُمْ لاَ تَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا

(20/TÂHÂ, 61). Mûsâ onlara: “Yazık size! Allah hakkında yalan uydurmayın….” dedi.

وَيْلٌ

yazık, vah

وَيْلَكُمْ

yazık size!

اِفْتَرَى يَفْتَرِي اِفْتِراَءاً

uydurdu, iftira etti, düzdü

10- وَلاَ تَجْعَلُوا مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ إِنِّي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ مُبِينٌ[7] .

(51/ZARİYÂT, 51). Allah ile beraber başka bir tanrı edinmeyin. Zira ben size O’nun tarafından (gelmiş) (açık) bir uyarıcıyım.

آخَرَ

başka,diğer

نَذِيرٌ

uyarıcı

مُبِينٌ

apaçık

 11- فَأَمَّا الْيَتِيمَ فَلاَ تَقْهَرْ .

(93/DUHÂ, 9). Öyleyse yetime gelince (sakın) ezme.

أَمَّا

….e gelince

قَهَرَ  يَقْهَرُ  قَهْراً

yenmek, ezmek, incitmek

12-  وَأَمَّا السَّائِلَ فَلاَ  تَنْهَرْ .

(93/DUHÂ, 10). (El açıp) isteyene gelince (de) sakın azarlama.

اَلسَّائِلُ

dilenen, isteyen

نَهَرَ  يَنْهَرُ  نَهْراً

azarlamak

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

?  ALIŞTIRMALAR  ?

(GENEL DEĞERLENDİRME)

1.  Aşağıdaki fiillerin emr-i gâib, nehy-i gâib, emr-i hazır, nehy-i hazır ve meçhûllerini yazınız.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

فَتَحَ - ضَرَبَ - دخَل- سمِع- علِم - ذهب - حَكَمَ خرج قَطَعَ عَلِمَ  – نَصَرَ

2. Aşağıdaki kelimeleri üçer kere Arapça ve Türkçe’siyle birlikte yazınız.

يُرِيدُ

أَراَدَ

istedi

يَتَكَلَّمُ

تَكَلَّمَ

konuştu

يُحِبُّ

أَحَبَّ

sevdi

يَحْفَظُ

حَفِظَ

ezberledi

يَجْتَهِدُ

اِجْتَهَدَ

çalıştı

يُوَفِّقُ

وَفَّقَ

muvaffak oldu, başardı

يَتَعَلَّمُ

تَعَلَّمَ

öğrendi

يَنْجَحُ

نَجَحَ

başardı

يَبْلُغُ

بَلَغَ

ulaştı

يَشْتَرِي

اِشْتَرَى

satın aldı

يَدْعوُ

دَعَا

çağırdı, dua etti

يَسْتَريحُ

اِسْتَرَاحَ

istirahat etti, dinlendi

يَتَعَوَّدُ

تَعَوَّدَ

alıştı

يَتَقَدَّمُ

تَقَدَّمَ

ilerledi

يَصْبِرُ

صَبَرَ

sabretti

 

 

اَلْمَقْصَدُ

maksat

اَلْبَيْتُ ج اَلْبُيُوتُ

evler

اَلطَّباَشِيرُ

tebeşir

اَلْمِنْضَدَةُ

masa

ذَبَحَ -َ

boğazladı, kesti

طَرِيٌّ

taze

ظَلَمَ -ِ

zulmetti

اَلزَّكِيُّ

zeki

قَتَلَ -ُ

öldürdü

طاَئِرٌ

kuş

 

 

               

3.  Aşağıdaki cümleleri harekeleyip tercüme ediniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

اُقْتُلوُا الذئب في الجبل - اشرب الماء من الكوب - لا تضْربوا الفرس – لا تخرجا إلى السوق - لا تضربوا الهرة - اقرأْ كتابك - اذهبوا إلى الحديقة مع الرجال - اقطع الخبز بالسكين- اُكتبوا درسكم في المدرسة نَهاَراً - ادخلوا البيت -  لا يكتب مكتوباً إلى عمِّي- لاَ تَشْرَبْ - لاَ تَذْهَبيِ - لاَ تَشْكُرْنِي-  ليخرج والدك من بيتنا - النساء لا يذهبن إلى المدرسة - من يذهب إلى بيتي مع والدك؟  - أجلس امام المنضدة - السمك لذيذ وَطَرِيٌّ - اكتب اسمك على السبورة بِالطَّبَاشِيرِ- أستاذنا عَالِمٌ وَذكيٌّ  نذهب إلى المدرسة هذا اليوم- النساء يذهبن اِلى بيوتهن إذبحوا الدجاجة بالسكين هل تقطف الزهرة من الشجرة ؟

4.  Aşağıdaki fiillerin gramer diliyle ne olduklarını manalarıyla beraber yazınız.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

يَقْطَعُ - لا تَضْرِبْ - اِفْتَحُوا - لِتَعْلَمْ - اِشْرَبْنَ - لِيَرْجِعْنَ - اُنْصُرِي

5.  Aşağıdaki cümleleri Arapça’ya çeviriniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

1. Sabahleyin okula gitmedim.

2. Kızkardeşinle beraber dersinizi okuyunuz.

3. Sokakta çocuklara dövülmeyiniz.

4. Yarın okula gitmeyiniz.

5. Asla oraya gitmeyeceksiniz.

6. Anneler çocuklarına vurmasınlar.

7. İkiniz bahçede oturmayın.

8. Ağacı kesme.

9. Kızlar bahçede oynamasınlar.

10. Adamlar evde oturmasınlar.

11. Pencereyi açmayın.

12. Salonda oturmayın.

13. Kimseye zulmetmeyin.

  14. Yarın okula talebelerle birlikte gideceğiz.

15. Bu nedir?

16. Bu bir tebeşirdir.

17. Bu bir kalemdir.

18. Kalemle ne yaparsın ?

19. Siz nereden geldiniz?

20. Çarşıya gittim.

 

 

21. Şimdi evimden geldim.

22. Okula kardeşimle beraber gidiniz.

23. Dağda kurdu kim öldürdü?

24. Ormanda kuş öldürmeyiniz.

25. Kardeşin dersini akşam yazsın.

26. Yarın okula kim gidecek?

27. Ekmeği bıçakla kesiniz.

28. Ekmeği koparmayınız.

29. Dersler nerede yazıldı?

 

     

6.  Aşağıdaki Arapça soruların cevabını Arapça olarak veriniz. (Cevaplar için üzerine tıklayınız)

لِماَذا تَرْكَبِينَ الْحِصَانَ ؟ -  مَاذا يَطْلُبُ عَمُّهُ مِنْكَ ؟

مَاذا أَخَذْتَ مِنِّي؟  - مَعَ مَنْ تَذْهَبُ إلى الْمَدْرَسَةِ؟

7.  Aşağıdaki malum fiillerin meçhûllerini söyleyip manasını veriniz. (Cevaplar için üzerine tıklayınız)

لاَ تَنْصُرْ - لاَ تَفْتَحْ - لِيَكْتُبَا - لاَ تَفْتَحُوا - لاَ تَذْهَبِي- لِتَنْصُرَا

8. Aşağıdaki fiillerle birer cümle kurunuz.

اِفْهَمْ - لاَ تَشْرَبُوا - لِيَكْتُبْ  - لاَ تَدْخُلْ- لاَ تَذْهَبِي- أَشْكُرُ

9.  Aşağıdaki fiillerin gramer manalarını ve tercümelerini söyleyiniz. (Cevaplar için üzerine tıklayınız)

يَقْتُلُ - لَمْ أَكْتُبْ - مَا يَضْرِبُونَ - اُكْتُبْ- لَمَّا تَضْرِبَا- عَلِمْنَ

10.   يَذْهَبُfiilinin başına sırasıyla şu harfleri ekleyerek manalarını yazınız.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)

مَا - لاَ - لـِ  – لَنْ لَمْ لَمَّا سَ  سَوْفَ

11.  Aşağıdaki fiillerin manalarını yazınız, meçhûle çevirip tekrar manalarını yazınız.

لَنْ يَضْرِبَ - مَا تشْرَبُونَ -  لَمْ يَكْتُبَا -  سَوْفَ تَعْلَمُ -  كَتَبْتُمْ -  لِيَعْلَمْ - لاَ تَدْخُلْنَ - لا تَفْتَحْ - اِضْرِبُوا - لَمْ تَأْكُلْنَ  -  لَنْ تَقْطَعُوا -  مَا عَلِمَ

12. Yukarıda verilen ayetlerdeki nehy-i gâib ve nehy-i hâzırları belirtiniz, Kelimeleriyle birlikte ayetleri defterinize yazıp meallerine bakarak Arapça’larını söyleyene kadar çalışınız. 

&&&&&&&&&&

TE’KÎD LÂMI VE TE’KÎD NÛNU

Menfî olmayan muzârilerin başına manayı kuvvetlendirmek ve pekiştirmek için getirilen fethalı (لَ) harfine te’kit lâmı denir.

إِناَّ  لَنَنْصُرُ رُسُلَناَ..

Şüphesiz biz peygamberlerimize muhakkak yardım ederiz (Mü’min, 51).

Tekidi artırmak için sonuna bir de fethalı şeddeli nûn (نَّ) (te’kid nûnu) getirilir. Böylece duygu yönünden şiddetli/belağatı yüksek olan ifadelerde kullanılır:

لَنَكْتُبَنَّ

elbette (muhakkak, mutlaka) yazacağız.

كَلاَّ لَيُنْبَذَنَّ فِي الْحُطَمَةِ.

Hayır! Andolsunki o mutlaka, Hutame’ye atılacaktır (Hümeze, 4).(meçhûl fiil).

 

*Te’kit nunları eklendikleri muzârinin zamanını müstakbele (gelecek zamana) tahsis eder:

لَيَقْرَأَنَّ

elbette okuyacak

لَيَنْجَحَنَّ

mutlaka başaracak

*Te’kit nûnu sonuna eklendiği müfred muzârinin son harfini fetha yapar. Cemi vâvı düşerek ötre, müfred muhâtaba yâ’sı düşerek yerine esre kalır. Cemi müennes nûnu hariç diğer tesniye ve ceme mahsus nunlar da te’kîd nûnu getirilince düşer. Cemi müennes nûnuyla te’kîd nûnu arasına bir elif getirilir:

Muzâri’nin Şeddeli Te’kit Nûnu’yla Çekim Tablosu

 

Müfred

Tesniye

Cem

Gâib

لَيَفْعَلَنَّ

لَيَفْعَلاَنِّ

لَيَفْعَلُنَّ

 

Elbette o

yapacak

Elbette o ikisi yapacak

Elbette onlar

yapacak

Gâibe

لَتَفْعَلَنَّ

لَتَفْعَلاَنِّ

لَيَفْعَلْناَنِّ

         

 

Muhâtab

لَتَفْعَلَنَّ

لَتَفْعَلاَنِّ

لَتَفْعَلُنَّ

 

Elbette sen

yapacaksın

Elbette ikiniz

yapacaksınız

Elbette sizler

yapacaksınız

Muhâtaba

لَتَفْعَلِنَّ

لَتَفْعَلاَنِّ

لَتَفْعَلْناَنِّ

 

Mütekellim

لَأَفْعَلَنَّ

لَنَفْعَلَنَّ

لَنَفْعَلَنَّ

 

Elbette ben

yapacağım

Elbette ikimiz

yapacağız

Elbette biz

yapacağız

 

 

Görüldüğü gibi te’kîd nûnu’nun harekesi müsennâ ve cemi müenneslerde “kesre” diğerlerinde fethadır. 2. şahıs müfred müennesdeki ve cemi müzekkerlerdeki uzun sesliler kısaltılır. Yani (ين) ve (وا)  kalkar. Cemi müenneslerde ise fiilin sonuna elif eklenir.

*Te’kit lâmı tek başına bulunabilir fakat te’kit nûnu [(إِماّ)(..se, sa), لَ ] edatlarından biri beraberinde olmadan bulunmaz:

فَإِمَّا تَثْقَفَنَّهُمْ[8] فِي الْحَرْبِ...

Eğer savaşta onları yakalarsan...(Enfal, 57)

يَا بَنِي آدَمَ إِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ[9] رُسُلٌ مِنْكُمْ...

Ey Ademoğulları! Size kendi içinizden peygamberler gelirse... (A’râf, 35)

... إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا[10]...

Eğer o ikisinden (anne ve babandan) biri veya her ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa...(İsrâ, 23)

* Nûnu te’kidli muzârinin başında لَ harfi kullanılırsa mutlak kararlılığı gösterir:

لَأَقْتُلَنَّكَ !

Seni (muhakkak) öldüreceğim!

لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ.

Sana kesinlikle inanıyoruz.

...وَلَنَسْأَلَنَّ الْمُرْسَلِينَ.

...muhakkak ki peygamberlere (de) soracağız (sorguya çekeceğiz)(A’râf, 6) .

  * لاَ ile kuvvetli bir olumsuz emir (nehiy) hali oluşturur:

لاَ يَحْسَبَنَّ.

sakın sanmasın!

لاَ يَغُرَّنَّكُمُ[11] الشَّيْطاَنُ.

Asla (hiçbirşekilde) şeytan sizi aldatmasın! 

يَا بَنِي آدَمَ لاَ يَفْتِنَنَّكُمُ[12] الشَّيْطَانُ...

Ey Adem oğulları! Şeytan (ana-babanızı cennetten çıkardığı gibi).. sakın sizi de şaşırtmasın (A’râf, 27) .

 

(Nûn-u Muhaffefe): (Te’kîd Nûnunun hafifletilmiş şekli): Muzâri fiillerin sonunda anlamı kuvvetlendirmek için şeddeli nun getirildiği gibi cezimli nun da getirilebilir. Tesniyelerde ve müennes çoğullarda kullanılmaz.

لَيَقْرَأَنْ

elbette okuyacak

لَيَنْجَحَنْ

mutlaka başaracak

 

                 

Muzâri’nin Şeddesiz Te’kit Nûnu’yla Çekim Tablosu

 

 

Müfred

 

Tesniye

 

Cem

Gâib

لَيَفْعَلَنْ

------

لَيَفْعَلُنْ

 

Elbette o

yapacak

 

Elbette onlar

yapacak

Gâibe

لَتَفْعَلَنْ

------

------

 

Muhâtab

لَتَفْعَلَنْ

------

لَتَفْعَلُنْ

 

 

Elbette sen

yapacaksın

 

Elbette sizler

yapacaksınız

Muhâtaba

لَتَفْعَلِنْ

------

------

 

 

Mütekellim

لَأَفْعَلَنْ

------

لَنَفْعَلَنْ

 

 

 

Elbette ben

yapacağım

 

Elbette biz

yapacağız

           

* Kur’ân’da bazen hafifletilmiş te’kit nûnu tenvin olarak gelir:

لَيُسْجَنَنَّ وَ لَيَكُوناً (لَيَكُونَنْ) مِنَ الصاَّغِرِينَ.

Şüphesiz ki o kesinlikle hapsedilecek ve muhakkak ki küçük düşenlerden olacak (12/Yûsuf, 32).

 

كَلاَّ لَنَسْفَعاً (لَنَسْفَعَنْ) بِالناَّصِيَةِ.

 

 

Asla (öyle değil), muhakkak ki onu alnından yakalayacağız (96/Alak, 15) .

 

 

لَيَكُوناً[13] كَذَلِكَ.

O elbette öyle olacak.

 

       

*Te’kitli muzâriler yerine göre gereklilik de ifade edecek şekilde tercüme edilir.

لَتَفْعَلَنَّ كَذاَ

Böyle yapmalısın.

&&&&&&&&&&

TE’KÎD NÛNUNA BİTİŞİK FİİL İLE İLGİLİ AYETLER

1- ثُمَّ            لَتُسْأَلُنَّ          يَوْمَئِذٍ         عَنِ          النَّعِيمِ .

Mecrûr isim

H. cer

Zarfu zaman

F. muz. meçhûl

Atıf harfi

 

 

 

(لَ) Harfu Kasem (yemin harfi)

(نَّ) te’kîd nûnu

(102/TEKÂSÜR, Sonra o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.

2- كَتَبَ اللَّهُ لَأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ .

(58/MÜCÂDELE, 21) Allah “Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz” diye yazmıştır.  Allah güçlüdür, üstündür.

غَلَبَ  يَغْلِبُ غَلَباً   

galib geldi, üstün geldi

رَسُولٌ ج رُسُلٌ

peygamber, elçi

قَوِيٌّ

kudret sahibi, güçlü

عَزِيزٌ

aziz, üstün, kuvvetli, güçlü

         

3- لَقَدْ صَدَقَ اللَّهُ رَسُولَهُ الرُّؤْيَا بِالْحَقِّ لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ

(48/FETİH, 27) And olsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. (Allah dilerse) siz mutlaka (güven içinde) Mescid-i Harama gireceksiniz.

صَدَقَ يَصْدُقُ صِدْقاً

doğru söz söylemek, doğru olmak, doğru olduğunu bildirmek

الرُّؤْيَا

rüya.

 

 

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

?  ALIŞTIRMALAR  ?

1. Aşağıdaki fiillerin şeddeli ve şeddesiz te’kit nûnuyla çekim tablosunu yazınız.

يَدْخُلُ – يَسْجُدُ – يَسْمَعُ – يَعْلَمُ – يَغْلِبُ - يَعْرِفُ

2. İçinde şeddeli ve şeddesiz te’kîd nunlarının bulunduğu beşer cümle kurunuz.

3.Yukarıdaki ayetlerde yer alan te’kîd nunlu fiilleri belirtiniz. Kelimeleriyle birlikte ayetleri defterinize yazıp meallerine bakarak Arapça’larını söyleyinceye kadar çalışınız.

 

&&&&&&&&&&

 


 

[1]      (لِأَنَّ) çünkü edatına bütün muttasıl zamirler eklenebilir. (لِأَنَّكَ) çünkü sen, (لِأَنَّكُمْ) çünkü siz gibi.

[2]      (تَأَخَّرَ يَتَأَخَّرُ) geç kaldı, gecikti

[3]      (اَلْمَكْتَبْ) ofis, yazıhane, büro

[4]      (كُرَةَ الْقَدَمِ) futbol

[5]      Cezimden harf-i tarife geçişin esreyle olduğunu hatırlayınız.

[6]      (مِنْ فَضْلِكَ) lütfen

[7]      Burada (مُبِينٌ) kelimesi bir önceki kelimenin sıfatı olduğu için sıfatladığı kelimeye her bakımdan (hareke, nekre vs.) uymuştur. Sıfat konusunda işlenecektir.

[8]      (ثَقِفَ يَثْقَفُ ثَقَفاً) bulmak, ele geçirmek, yakalamak. (إِماَّ)(..se, sa). Konu bütünlüğü olması açısından yeri geldiği için bir örnekle açıkladığımız şart edatları yakında işlenecektir. Şimdilik aklımızın köşesinde bulunması faydalı olur.

[9]      (أَتَى يأْتِي إِتْياَناً) (kolayca) gelmek.

[10]     (كِلاَ) her ikisi. (هُمَا) zamirine birleşik olarak merfû hali (كِلاَهُمَا), mansûb ve mecrûr hali (كِلَيْهِماََ) olarak gelir. Bu cümlede (أَحَدُهُمَا) ile birlikte fâil durumunda olduğundan merfû halini almıştır. (Burada (إِمَّا) şart harfi, (يَبْلُغَ) bir sonraki konuda göreceğimiz şart fiili,  (نَّ) te’kit nûnu, (عِنْدَكَ) zaman zarfı, (الْكِبَرَ) mef’ûlün b., (أَحَدُهُمَا) fâil, (أَوْ) atıf harfi, (كِلاَهُمَا) ma’tûftur.)

[11]     (غَرَّ يَغُرُّ غُرُوراً) aldattı, kandırdı.

[12]     (فَتَنَ يَفْتِنُ فَتْناً) fitneye düşürmek, şaşırtmak

[13]     (كاَنَ يَكُونُ) idi, oldu.

 
toplam 56355 ziyaretçiziyaret etti
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol