Muzâri fiilin başına لَمْ takısı getirilip, fiilin son harfinin cezim yapılmasıyla gerçekleşir. Fiilin manasını mâzîde (geçmişte) olumsuz yapar. Bir işin şu ana kadar olmadığını ve bundan sonra da olmayacağını belirtir. Muzârinin başına getirilen bu edatla fiilde üç değişiklik olur:
a) Anlamı olumsuz olur. Bu olumsuzluk kalıcıdır ve bozulması beklenmez.
b) Sonu meczûm (cezimli) olur.
c) Muzâriden yapıldığı halde mâzî manası verir:
يَكْتُبُ
yazıyor
لَمْ يَكْتُبْ
yazmadı
يَفْتَحُ
açıyor
لَمْ يَفْتَحْ
açmadı
يَذْهَبُ
gidiyor
لَمْ يَذْهَبْ
gitmedi
Tesniye ve cemilerde cahd-ı mutlak; sona eklenen nunların (ن) kaldırılması ile olur. Düşen nun yerine bir elif getirilir:
يَكْتُبُونَ
yazıyorlar
لَمْ يَكْتُبُوا
yazmadılar
Müfred müennes muhâtabadaki ( ن ) harfi de kalkar.
تَكْتُبِينَ
yazıyorsun
لَمْ تَكْتُبِي
yazmadın
Cemi müennes ( ن ) ları olduğu gibi kalır.
يَكْتُبْنَ
yazıyorlar
لَمْ يَكْتُبْنَ
yazmadılar
Cezimli muzâriden harf-i tarife geçiş kesre ile yapılır:
Muzâri fiilin başına cahd-ı mutlak takısı olan لَمْ yerine (لَمَّاَ) getirilince; muzâri fiili cezmeder, mâzîye götürür, geçmiş zamandan şu ana kadar olumsuz yapar. Ancak bu olumsuzluk konuşma anından itibaren bozulabilir. Türkçe’ye “hiç ya da henüz ...medi, ..madı” şeklinde çevrilir.
لَمْ يَكْتُبْ
yazmadı
لَماَّ يَكْتُبْ
(şimdiye kadar) hiç yazmadı.
لَمْ يَفْتَحْ
açmadı
لَماَّ يَفْتَحْ
henüz açmadı
لَمْ يَذْهَبْ
gitmedi
لَماَّ يَذْهَبْ
henüz gitmedi
Cahd-ı müstağrak’ın meçhûlu de cahd-ı mutlak gibi yapılır:
(9/TEVBE, 78). Allah’ın onların sırrını da fısıltılarını da biliyor (olduğunu hâlâ) bil(e)mediler mi?
اَلسِّرُّ
sır, gizlilik
اَلنَّجْوَى
fısıldama, sır verme, fısıltı
أَنَّ اللّهَ
İnne’nin hemzesinin harekesinin başta gelirse esre, ortada gelirse üstün olduğunu kendisinden sonraki ismi mansûb yaptığını ve ortada gelen أَنَّ nin yan cümleciği asıl fiile bağlamada …dığı manasını verdiğini hatırlayınız.
(9/TEVBE, 104). Allah’ın, kullarından tevbeyi kabul edeceğini, sadakaları alacağını (geri çevirmeyeceğini) ve Allah’ın tevbeyi çok kabul eden ve çok merhamet eden olduğunu bil(e)mediler mi?
قَبِلَ يَقْبَلُ قَبُولاً
kabul etmek, isteyerek almak, (ayetteki manası: razı olup bağışlamak)
اَلتَّوْبَةُ
tövbe
عَبْدٌ ج عَبِيدٌ عِباَدٌ
kul, köle
اَلصَّدَقَةُ ج اَلصَّدَقَاتُ
sadakalar
اَلتَّوَّابُ
mağfireti çok olan
4- … لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلاَدِ.
(89/FECR, . Ülkeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı.
(43/ZUHRUF, 30). (Fakat) kendilerine hak gelince: “Bu bir büyüdür, biz onu tanımıyoruz” dediler.
جَاءَ يَجِيءُ جَيْئاً
gelmek
سِحْرٌ
sihir, büyü
كَافِرٌ ج كَافِرُونَ
tanımayan, (hakkı) örten, kâfir, inkarcı. (قاَلَ) fiilinden sonra iki nokta üst üste gibi kabul edilip ardından gelenin (ma’kûl’ul-kavl) yeni bir cümle olduğunu hatırlayınız.
¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯
? ALIŞTIRMALAR ?
1. Aşağıdaki fiillerin cahd-ı mutlak ve cahd-ı müstağraklarını manalarıyla beraber çekiniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)
(9/TEVBE, 82) Artık (kazanmakta olduklarının cezası olarak) az gülsünler, çok ağlasınlar.
ضَحِكَ يَضْحَكُ ضِحْكاً
gülmek
بَكَى يَبْكِي بُكاَءاً
ağlamak
2-فَلاَ يَحْزُنْكَ قَوْلُهُمْ …
(36/YÂSÎN, 76). Onların sözleri seni üzmesin..
حَزَنَ يَحْزُنُ حُزْناً
gamda, hüzünde bırakmak, üzmek
قَوْلٌ
söz
لاَ يَحْزُنْكَ
seni üzmesin.(Emr-i gâib’in olumsuzu bir sonraki konuda görüleceği gibi لِ yerine لاَ getirmekle yapılır. Fiilin sonu gene meczûmdur (cezimlidir). Aşağıdaki 5 numaralı ayet de böyledir).
3-وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ ماَ قَدَّمَتْ لِغَدٍ …
(59/HAŞR, 18). Ve (her) nefis, yarın için ne takdim ettiğine baksın…
نَظَرَ يَنْظُرُ نَظْراً
bakmak, görmek
قَدَّمَ يُقَدِّمُ تَقْدِيماً
takdim etti, önceden gönderdi, sundu
ماَ
ne, şey (ortada gelen ماَ “ne” ve “şey” manasına gelir. Bir kelime sonrasıyla birlikte “..takdim ettiği şeye baksın” da denebilir).
(24/NÛR, 2)… Allah’ın dininde (hükümlerini uygularken) o ikisi (zina eden iki kişi) hakkında sizi acıma almasın (acıyacağınız tutmasın)…
رَأْفَةٌ
şefkat, acıma, şiddetli merhamet
فِي دِينِ اللَّهِ
Allah’ın dininde (iki ismin yanyana gelmesinden oluşan isim tamlamasında iki isimden birinci kelimede (önce gelende) ne harf-i tarif ne de sonunda tenvin bulunur. Tercümede ikinci kelimeden başlanarak, yani sondan başa çevrilir. Çok yakında işlenecektir.)
6-لِمِثْلِ هَذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ.
(37/SAFFAT, 61). Çalışanlar bunun gibisi için (böylesi bir kurtuluş için) çalışsın.
لِمِثْلِ هَذَا
bunun gibisi için (isim tamlaması)
عَامِلٌ ج عَامِلُونَ
çalışan
7-فَلْيَنْظُرِ الْإِنسَانُ إِلَى طَعَامِهِ.
(80/ABESE, 24). İnsan yediğine bir baksın..
8- فَلْيَنْظُرِ الْإِنسَانُ مِمَّ خُلِقَ.
Meçhûl mâzî f.
(مِنْ) Harfi cer
Fâil
muzâri meczûm
(ماَ) İsmü istifham
(لِ) lâmü’lemr
(86/TÂRIK, 5). İnsan neden yaratıldığına bir baksın.
خَلَقَ يَخْلُقُ
yarattı
مِمَّ= مِنْ + ماَ
neden. (ماَ) nın elifi kendinden önce cer geldiği için düşmüştür.
Muzâri fiilin muhatap sîgasının başındaki muzâri harfi kaldırılır. Muzaraat harfi atıldıktan sonra kalan ilk harf cezimli değilse başa birşey getirilmez. Ama kalan ilk harf cezimli ise okuyabilmek için başına bir hemze getirilir. Bu hemze fiilin orta harfinin harekesine göre harekelenir. Üç harfli fiilin orta harfi ötreli ise emir fiilinin başına ötreli hemze (أُ), üç harfli fiilin orta harfinin harekesi üstün ya da esre ise emir fiilinin başına esreli hemze (إِ) eklenir. Fetha ile harekeleme yoktur. Sonu da cezim yapılır: Örnekler:
يَكْتُبُ
Yazıyor
اُكْتُبْ
yaz
يَنْصُرُ
yardım ediyor
اُنْصُرْ
yardım et
يَفْتَحُ
Açıyor
اِفْتَحْ
aç
يَضْرِبُ
Vuruyor
اِضْرِبْ
vur
Çekim Tablosu
Cemi
Müsennâ
Müfred
اُكْتُبُوا
اُكْتُبَا
اُكْتُبْ
Muhâtab
اُكْتُبْنَ
اُكْتُبَا
اُكْتُبِي
Muhâtaba
(Sizler) Yazın
(İkiniz)Yazın
(Sen)Yaz
Cemi
Müsennâ
Müfred
اِضْرِبُوا
اِضْرِباَ
اِضْرِبْ
Muhâtab
اِضْرِبْنَ
اِضْرِباَ
اِضْرِبِي
Muhâtaba
(Sizler) vurun
(İkiniz) vurun
(Sen) vur
Not: Mâzîdeki ilk harfi hemze olan أَكَلَ -ُ (yedi) ُ–أَمَرَ (emretti) أَخَذَ -ُ (aldı) gibi fiillerin emir fiili (اُُاْكُلْ) şeklinde söylenmez. İki hemzenin okunuşu dile ağır geldiği için hemzeli kısım atılır: (كُلْ)(ye). Geriye kalanın çekimi yapılır. Cemi müennes nûnu hariç fiil çekiminde yer alan nunlar düşer:
كُلوُا
كُلاَ
كُلْ
Muhâtab
كُلْنَ
كُلاَ
كُلىِ
Muhâtaba
siz yeyin
ikiniz yeyin
sen ye
خُذْ هَذِهِ الْفُلوُسَ مَعَكَ.
Bu parayı beraberine al.
Emr-i hâzırların meçhûlü: Muzârinin başına لِ harfinin takılıp sonunun meczûm yapılması ile olur. Diğerlerinden farklı olarak mütekellimin de meçhûlu yapılır:
(7/A’RÂF, 84). Ve üzerlerine (taş) yağmuru yağdırdık. Bak suçluların akıbeti (sonu) nasıl oldu?
أَمْطَرَ يُمْطِرُ إِمْطاَراً
yağdırmak, (taş) yağmuruna tutmak
مَطَرٌ
yağmur
كَيْفَ
nasıl
كَانَ يَكُونُ
oldu
عَاقِبَةٌ
son, netice, âkıbet
اَلْمُجْرِمُ
suçlu, günahkar. (İsim tamlamasında birinci ismin ne tenvin ne de harf-i tarif almadığını ikinci ismin genellikle harf-i tarif alıp son harekesinin esre olduğunu şimdilik aklınızda tutunuz. Cemi müzekker sâlim’in esre halinin (ينَ) ile olduğunu hatırlayınız.
(7/A’RÂF, 103). Sonra onların ardından Mûsâ’yı mucizelerimizle Firavun ve kavmine gönderdik de o mucizeleri inkar ettiler, ama bak fesatçıların sonu nasıl oldu?
بَعَثَ يَبْعَثُ
göndermek, uyandırmak, diriltmek
مِنْ بَعْدِهِمْ
onların ardından
اَلْمُفْسِدُ
fesat çıkaran, fesatçı
اَلْمَلَأُ
halk, eşraf
ظَلَمَ يَظْلِمُ ظُلْماً
zulmetmek, inkar etmek
آيَةٌ ج آيَاتٌ
ayet, mucize
عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ
fesatçıların sonu (birinci ismin harf-i tarifsiz ikinci ismin esre olduğu isim tamlaması çok yakında işlenecektir.)
(7/A’RÂF, 205). Kendi kendine yalvararak, ve korkarak yüksek olmayan bir sesle (sözle) sabah akşam Rabbini an.
ذَكَرَ يَذْكُرُ
zikretti, andı
اَلْجَهْرُ
ilan etmek, açığa vermek
تَضَرَّعَ يَتَضَرَّعُ تَضَرُّعاً
yalvarıp yakarmak, niyazda bulunmak
خاَفَ يَخاَفُ خَوْفاً خِيفَةً
korkmak [ayette: korkarak (hal)]
دُونَ
…siz, ..sız (zarftır önüne geldiği kelimeyi esreler)
دُونَ الْجَهْرِ
açığa çıkarmaksızın
اَلْغُدُوُّ
sabah
اَلْآصَالُ
akşam
HÂL: Ayette kullanılan mansûb ve nekre olarak gelen masdar şekli gramerde “hâl” olarak isimlendirilir “yalvararak ve korkarak” şeklinde ..erek, ..arak olarak tercüme edilir. İleride müstakil olarak işleyeceğimiz hâl hakkında kısa bir bilgi vermek devamlı Kur’ân okuyanların sık sık karşılaştıkları bir husus olduğundan burada kısaca bahsetmek faydalı olacaktır: Hâl; fiil işlenirken, fâilin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu gösteren mansûb ve nekre isimdir. Tekil ve illet harfi bulunmayan bir kelime olduğu takdirde hâl, üstün tenvinli olarak gelir. Fiile sorulan “Nasıl” sorusuna cevap teşkil eder. Fiil yapılırken onu işleyenin durumu açıklanan hâl Türkçe’ye (...erek, ..arak, ...dığı halde, ..ken, …mış olduğu halde) kelimeleriyle tercüme edilir. Örnekler:
أَكَلَ السَّائِلُ الطَّعاَمَ حاَراًّ.
Dilenci yemeği sıcak olarak yedi.
شَرِبَ الْمَريِضُ الْحَليِبَ باَرِداً.
Hasta sütü soğuk olarak içti.
خُلِقَ الْإِنْساَنُ ضَعِيفاً.
İnsan zayıf olarak yaratıldı (Nîsâ, 27) .
¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯
?ALIŞTIRMALAR?
1.Aşağıdaki kelimeleri üçer kere yazınız.
وَحْدَهُ
yalnızca ona
يَوْمِياًّ
günlük olarak
اَلْحَرْبُ
savaş
عَدُوٌّ ج أعْدَاءُ
düşman
حاَرٌّ
sıcak
قَطَفَ -َ
kopardı
اَلْوَرْدَةُ
gül
رَحِمَ -َ
acıdı, merhamet etti
فَمٌ
ağız
اَلضَّعِيفُ
zayıf
2. Aşağıdaki Arapça cümleleri tercüme ediniz. (Cevaplar için üzerine tıklayınız)
3. Aşağıdaki Arapça cümleleri harekeleyip tercüme ediniz. (Cevaplar için üzerine tıklayınız)
اقتُل الذّئب في الحديقة - اكتبوا الدرس في المدرسة- اذهبي إلى المدرسة غداً – افتحا الباب مع أُخْتِكَ- لتكتب في المدرسة - لتكتبا الدرس مع الولد- انصرن مع النساء - ادخلوا المدرسة صباحاً.
4. Aşağıdaki muzâri fiillerin emr-i hazır ve meçhûllerini manalarıyla birlikte çekiniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)
(10/YUNUS, 65). Onların sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet (üstünlük) Allah’ındır. O işitendir, bilendir.
اَلْعِزَّةُ
üstünlük, izzet
جَمِيعًا
topluca, hepsi, tümü
(Cümlenin ikinci kısmında görüldüğü gibi bazen vurgulama ve önem belirtmek için haber de marife olarak gelebilir. Mübtedâ ve haberle ilgili geniş bilgi daha sonra işlenecektir.)
(9/TEVBE, 40). ..O bir zamanlar arkadaşına “Üzülme, şüphesiz ki Allah bizimle beraberdir” diyordu. Bunun üzerine Allah ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi…
1. Aşağıdaki fiillerin emr-i gâib, nehy-i gâib, emr-i hazır, nehy-i hazır ve meçhûllerini yazınız.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)
فَتَحَ - ضَرَبَ - دخَل- سمِع- علِم - ذهب - حَكَمَ – خرج – قَطَعَ – عَلِمَ – نَصَرَ
2. Aşağıdaki kelimeleri üçer kere Arapça ve Türkçe’siyle birlikte yazınız.
يُرِيدُ
أَراَدَ
istedi
يَتَكَلَّمُ
تَكَلَّمَ
konuştu
يُحِبُّ
أَحَبَّ
sevdi
يَحْفَظُ
حَفِظَ
ezberledi
يَجْتَهِدُ
اِجْتَهَدَ
çalıştı
يُوَفِّقُ
وَفَّقَ
muvaffak oldu, başardı
يَتَعَلَّمُ
تَعَلَّمَ
öğrendi
يَنْجَحُ
نَجَحَ
başardı
يَبْلُغُ
بَلَغَ
ulaştı
يَشْتَرِي
اِشْتَرَى
satın aldı
يَدْعوُ
دَعَا
çağırdı, dua etti
يَسْتَريحُ
اِسْتَرَاحَ
istirahat etti, dinlendi
يَتَعَوَّدُ
تَعَوَّدَ
alıştı
يَتَقَدَّمُ
تَقَدَّمَ
ilerledi
يَصْبِرُ
صَبَرَ
sabretti
اَلْمَقْصَدُ
maksat
اَلْبَيْتُ ج اَلْبُيُوتُ
evler
اَلطَّباَشِيرُ
tebeşir
اَلْمِنْضَدَةُ
masa
ذَبَحَ -َ
boğazladı, kesti
طَرِيٌّ
taze
ظَلَمَ -ِ
zulmetti
اَلزَّكِيُّ
zeki
قَتَلَ -ُ
öldürdü
طاَئِرٌ
kuş
3. Aşağıdaki cümleleri harekeleyip tercüme ediniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)
اُقْتُلوُا الذئب في الجبل - اشرب الماء من الكوب - لا تضْربوا الفرس – لا تخرجا إلى السوق - لا تضربوا الهرة - اقرأْ كتابك - اذهبوا إلى الحديقة مع الرجال - اقطع الخبز بالسكين- اُكتبوا درسكم في المدرسة نَهاَراً - ادخلوا البيت - لا يكتب مكتوباً إلى عمِّي- لاَ تَشْرَبْ - لاَ تَذْهَبيِ - لاَ تَشْكُرْنِي- ليخرج والدك من بيتنا - النساء لا يذهبن إلى المدرسة - من يذهب إلى بيتي مع والدك؟ - أجلس امام المنضدة - السمك لذيذ وَطَرِيٌّ - اكتب اسمك على السبورة بِالطَّبَاشِيرِ- أستاذنا عَالِمٌ وَذكيٌّ– نذهب إلى المدرسة هذا اليوم- النساء يذهبن اِلى بيوتهن – إذبحوا الدجاجة بالسكين – هل تقطف الزهرة من الشجرة ؟
4. Aşağıdaki fiillerin gramer diliyle ne olduklarını manalarıyla beraber yazınız.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)
Menfî olmayan muzârilerin başına manayı kuvvetlendirmek ve pekiştirmek için getirilen fethalı (لَ) harfine te’kit lâmı denir.
إِناَّ لَنَنْصُرُ رُسُلَناَ..
Şüphesiz biz peygamberlerimize muhakkak yardım ederiz (Mü’min, 51).
Tekidi artırmak için sonuna bir de fethalı şeddeli nûn (نَّ) (te’kid nûnu) getirilir. Böylece duygu yönünden şiddetli/belağatı yüksek olan ifadelerde kullanılır:
لَنَكْتُبَنَّ
elbette (muhakkak, mutlaka) yazacağız.
كَلاَّ لَيُنْبَذَنَّ فِي الْحُطَمَةِ.
Hayır! Andolsunki o mutlaka, Hutame’ye atılacaktır (Hümeze, 4).(meçhûl fiil).
*Te’kit nûnu sonuna eklendiği müfred muzârinin son harfini fetha yapar. Cemi vâvı düşerek ötre, müfred muhâtaba yâ’sı düşerek yerine esre kalır. Cemi müennes nûnu hariç diğer tesniye ve ceme mahsus nunlar da te’kîd nûnu getirilince düşer. Cemi müennes nûnuyla te’kîd nûnu arasına bir elif getirilir:
Muzâri’nin Şeddeli Te’kit Nûnu’yla Çekim Tablosu
Müfred
Tesniye
Cem
Gâib
لَيَفْعَلَنَّ
لَيَفْعَلاَنِّ
لَيَفْعَلُنَّ
Elbette o
yapacak
Elbette o ikisi yapacak
Elbette onlar
yapacak
Gâibe
لَتَفْعَلَنَّ
لَتَفْعَلاَنِّ
لَيَفْعَلْناَنِّ
Muhâtab
لَتَفْعَلَنَّ
لَتَفْعَلاَنِّ
لَتَفْعَلُنَّ
Elbette sen
yapacaksın
Elbette ikiniz
yapacaksınız
Elbette sizler
yapacaksınız
Muhâtaba
لَتَفْعَلِنَّ
لَتَفْعَلاَنِّ
لَتَفْعَلْناَنِّ
Mütekellim
لَأَفْعَلَنَّ
لَنَفْعَلَنَّ
لَنَفْعَلَنَّ
Elbette ben
yapacağım
Elbette ikimiz
yapacağız
Elbette biz
yapacağız
Görüldüğü gibi te’kîd nûnu’nun harekesi müsennâ ve cemi müenneslerde “kesre” diğerlerinde fethadır. 2. şahıs müfred müennesdeki ve cemi müzekkerlerdeki uzun sesliler kısaltılır. Yani (ين) ve (وا) kalkar. Cemi müenneslerde ise fiilin sonuna elif eklenir.
*Te’kit lâmı tek başına bulunabilir fakat te’kit nûnu [(إِماّ)(..se, sa), لَ ] edatlarından biri beraberinde olmadan bulunmaz:
Ey Adem oğulları! Şeytan (ana-babanızı cennetten çıkardığı gibi).. sakın sizi de şaşırtmasın (A’râf, 27) .
(Nûn-u Muhaffefe): (Te’kîd Nûnunun hafifletilmiş şekli): Muzâri fiillerin sonunda anlamı kuvvetlendirmek için şeddeli nun getirildiği gibi cezimli nun da getirilebilir. Tesniyelerde ve müennes çoğullarda kullanılmaz.
لَيَقْرَأَنْ
elbette okuyacak
لَيَنْجَحَنْ
mutlaka başaracak
Muzâri’nin Şeddesiz Te’kit Nûnu’yla Çekim Tablosu
Müfred
Tesniye
Cem
Gâib
لَيَفْعَلَنْ
------
لَيَفْعَلُنْ
Elbette o
yapacak
Elbette onlar
yapacak
Gâibe
لَتَفْعَلَنْ
------
------
Muhâtab
لَتَفْعَلَنْ
------
لَتَفْعَلُنْ
Elbette sen
yapacaksın
Elbette sizler
yapacaksınız
Muhâtaba
لَتَفْعَلِنْ
------
------
Mütekellim
لَأَفْعَلَنْ
------
لَنَفْعَلَنْ
Elbette ben
yapacağım
Elbette biz
yapacağız
* Kur’ân’da bazen hafifletilmiş te’kit nûnu tenvin olarak gelir:
2. İçinde şeddeli ve şeddesiz te’kîd nunlarının bulunduğu beşer cümle kurunuz.
3.Yukarıdaki ayetlerde yer alan te’kîd nunlu fiilleri belirtiniz. Kelimeleriyle birlikte ayetleri defterinize yazıp meallerine bakarak Arapça’larını söyleyinceye kadar çalışınız.
&&&&&&&&&&
[1] (لِأَنَّ) çünkü edatına bütün muttasıl zamirler eklenebilir. (لِأَنَّكَ) çünkü sen, (لِأَنَّكُمْ) çünkü siz gibi.
[7] Burada (مُبِينٌ) kelimesi bir önceki kelimenin sıfatı olduğu için sıfatladığı kelimeye her bakımdan (hareke, nekre vs.) uymuştur. Sıfat konusunda işlenecektir.
[8] (ثَقِفَ يَثْقَفُ ثَقَفاً)bulmak, ele geçirmek, yakalamak. (إِماَّ)(..se, sa).Konu bütünlüğü olması açısından yeri geldiği için bir örnekle açıkladığımız şart edatları yakında işlenecektir. Şimdilik aklımızın köşesinde bulunması faydalı olur.
[10] (كِلاَ) her ikisi. (هُمَا) zamirine birleşik olarak merfû hali (كِلاَهُمَا), mansûb ve mecrûr hali (كِلَيْهِماََ) olarak gelir. Bu cümlede (أَحَدُهُمَا) ile birlikte fâil durumunda olduğundan merfû halini almıştır. (Burada (إِمَّا) şart harfi, (يَبْلُغَ) bir sonraki konuda göreceğimiz şart fiili, (نَّ) te’kit nûnu, (عِنْدَكَ) zaman zarfı, (الْكِبَرَ) mef’ûlün b., (أَحَدُهُمَا) fâil, (أَوْ) atıf harfi, (كِلاَهُمَا) ma’tûftur.)